Antibiyotik direnci, günümüzün en büyük sağlık sorunlarından biridir ve gezegenimiz üzerinde de gittikçe daha çok yayılıyor gibi görünüyor. Şimdiyse bilim insanları, Dünya üzerinde yaşamın var olduğu en uç bölgede, antibiyotik direncinin sinyallerini bulmuşlar.
Antibiyotik direncinin yayılmasını tetikleyen etmenleri daha fazla araştırmak amacı ile yola çıkan araştırmacılar, Kuzey Kutbu bölgesinin yakınında yer alan Norveç’in Svalbard takımadasındaki toprak örneklerini incelemişler.
Araştırma takımı bu takımadada, düşündüğümüzden çok daha fazla antibiyotiğe dirençli bakterinin yayılmasına sebep olan 131 farklı gen (antibiyotik direnci geni) keşfetmiş. Bunların arasında, Svalbard’dan 8.000 km uzakta yer alan ve ilk defa Hindistan’da keşfedilen blaNDM-1 geni de yer alıyor.
Bilim insanları bu özel genin, göçmen kuşların veya başka vahşi hayvanların dışkıları aracılığıyla; hatta insan aracılığıyla taşınmış olabileceğini düşünüyor.
Araştırma takımı, Svalbard’ın Kongsfjorden bölgesini çalışma alanı olarak seçmiş. Çünkü bu bölgede tarım veya endüstri yapılmıyor ve burası, DNA’nın toprakta iyi şekilde korunmasına olanak sağlayan soğuğun yıl boyunca sürdüğü bir alan. Bunların hepsine ek olarak, adanın bu aşırı soğuk bölgesinde yılın herhangi bir zamanında yaşayan insan sayısı da 120’den az.
Seyahat tutkunu blaNDM-1 geninin, büyük hastanelerden ve şehirleşmeden uzak bir alanı hedeflemesi; antibiyotik direnci probleminin bölgesel olmaktan ziyade evrensel bir problem olduğuna dair başka bir işaret.
Araştırmacılardan biri ve İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi’nde çevre mühendisi olan David Graham, “Kutup bölgeleri, Dünya üzerinde el değmemiş olduğu kabul edilen ekosistemler arasında sonuncusu. Bu özelliğiyle, antibiyotik direnci öncesi dönem hakkında bir fikir vererek, antibiyotik direncinin yayılma hızını anlayabilmemizi sağlayabilir” diyor.
“Hindistan’ın yüzey sularında BlaNDM-1 geninin keşfinin üzerinden daha 3 yıl geçmeden, insan etmeninin etkisinin en az olduğu ve söz konusu bölgeden binlerce kilometre uzaklıkta olan bir bölgede tekrar onlarla karşılaşabiliyoruz.”
NDM-1 olarak adlandırılan enzimin kodlanmasıyla blaNDM-1 geni, birçok ilaca karşı direnç geliştirebilir; hatta son çare olarak düşünülen karbapenemlere (carbapenem) karşı bile direnç geliştirebiliyormuş.
Bakterilere karşı geliştirdiğimiz en iyi tedavilere karşı evrimleşerek daha iyi bir savaş veren bakteriler, yapılan bazı tahminlere göre daha şimdiden her sene binlerce can kaybına sebep olabiliyor.
Eğer daha etkili antibiyotikler veya türevlerini geliştirmezsek, bu durum daha da kötüleşecekmiş.
Graham, “Antibiyotiklerin aşırı kullanımı, dışkı yayımı ve içme suyunun kirletilmesi ile antibiyotiğe dirençli bakterilerin evrimini daha da hızlandırdık” diyor.
“Örneğin; yeni bir ilaç geliştirildiğinde, normal bir bakteri bu ilaca uyum sağlayıp direnç geliştirebilir. Bu sebeple, yüksek maliyetlerinden dolayı, çok az miktarda yeni ilaç geliştirilme aşamasında.”
Şimdilik bölgede sağlık açısından acil bir tehdit yok. Antibiyotiklerin sağlık alanında aşırı kullanımı, blaNDM-1 geninin bu kadar uzak bölgelere yayılmasında etkili olmayacağı için, bilim insanları başka olasılıklar üzerine düşünüyormuş.
2013 yılında Kongsfjorden bölgesinde 40 farklı topraktan DNA örnekleri toplanmış. 9 farklı antibiyotik sınıfında yer alan 131 antibiyotik direnci geninin keşfedildiği bu örneklerin %60’ında, blaNDM-1 geni bulunmuş.
Araştırmacılar toprağı, antibiyotik direncinin “hem çukuru, hem de kaynağı” olarak betimliyor ve Kutup bölgesi topraklarını, bu direnci ve onun yayılmasını ölçmede bir dayanak olarak kullanmayı umuyorlar.
Antibiyotik direnci genlerinin ulaşamadığı ve hâlâ saflığını koruyan bir alan bulma umudu devam ediyor. Bilim insanları bu umutlarına tutunarak, antibiyotik direncinin nasıl geliştiğine ve yayıldığına dair daha çok bilgi edinmeyi ve hatta bu yayılmayı durdurmayı amaçlıyorlar.
Araştırma takımı, bunun olabilmesi için; atık yönetimi, su kalitesi ve çevreye etki eden başka insan etmenleri konusunda daha dikkatli olunarak, kutup bölgelerindeki el değmemiş alanların olduğu gibi kalabileceğine dikkat çekiyor.
Graham, “Kutup bölgeleri gibi alanlara yapılan saldırılar, antibiyotik direnci yayılımının hızını ve etkisini güçlendirmekle beraber, antibiyotik direnci konusuna bölgesel bir bakış açısı yerine, evrensel bir bakış açısı ile yaklaşılması gerektiğini de kanıtlıyor” diyor.