YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/633 |
Karar | : 2021/2773 |
Tarih | : 10.03.2021 |
Hurriyet, Manavgatsonhaber, Cnnturk, Takvim, Haberturk, Pgnhaber, Akgundem, Theworldnews isimli internet sitelerinde yer alan muhtelif URL adreslerinde yayınlanan haberin içeriğine göre ilgililer … ve … vekili Avukat … tarafından yapılan erişimin engellenmesi talebinin reddine dair Manavgat 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/07/2020 tarihli ve 2020/1464 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Manavgat 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/07/2020 tarihli ve 2020/1599 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 20.11.2020 gün ve 13762 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.01.2021 gün ve KYB. 2020/107397 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Somut olayda, “Genç kadın kabusu yaşadı! Tecavüz edip, dövdüler”, ”Kamerunlu M-masöze 3 kişi tecavüz ederken bir kişi videoya çekti”, ”Antalya’da masöz skandalı! Tecavüz ettikten sonra dövüp sokağa attılar”, ”Kamerunlu masöze cinsel saldırı iddiasına 4 gözaltı” şeklindeki haberler üzerine, ilgilileri … ve … vekili Avukat …’ın erişimin engellenmesi talebinin, ” yayının içeriklerinin incelenmesinde haber verme amacı taşıdığı, iddia olarak gündeme getirildiği, kişilerin açık kimlik bilgilerinin haber içeriklerinde yer almadığı, eylemin 15/07/2019 tarihli olduğunun iddia edildiği dolayısıyla içerik itibariyle kişilik haklarını ihlal eden isnat, ibare, hakaret vs. yer almadığı, haberin kaldığı ve geçen süre gözetilerek güncelliğini koruduğu bu aşamada delil yetersizliği gerekçesine dayalı beraat ile sonuçlanan dosyaya dair yapılan haber içeriklerinin basın ve haber verme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” şeklindeki gerekçe ile reddine karar verilmiş ise de; anılan haber içeriğindeki olaya ilişkin olarak yapılan yargılama neticesinde … ve …’nin beraatine dair Manavgat 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/02/2020 tarihli ve 2019/402 esas, 2020/66 sayılı kararının istinaf edilmeden kesinleşmiş bulunduğunun anlaşıldığı,
Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 05/06/2017 tarihli ve 2016/15510 esas, 2017/5325 karar sayılı ilâmında yer alan, “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: “…Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır. Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir…” Yukarıda yapılan açıklamalar ve genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde; başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu hâliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin “güncellik” değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte “gerçeklik ve doğruluk” kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı, habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği, başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı, haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin, başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle “örgüt, fuhuş ve insan ticareti” gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından …” şeklindeki açıklamalar da nazara alındığında, ilgili haber içeriğinde yer alan haberin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, başvurucunun unutulma hakkının bulunduğu, anılan haberle ilgili yapılan yargılama neticesinde de beraat kararı verildiği, haberin güncellik değerini kaybettiği, bu nedenle haber içeriğinin kişilik haklarını zedelediği anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”un “içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” başlıklı 9. maddesinin uygulanma şartları;
– İnternet ortamında yapılan bir yayın olması,
– Yapılan yayın içeriği nedeniyle, gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların “kişilik haklarının” ihlal edilmesidir.
Dairemizin 02.11.2020 tarihli, 2019/29863 E. 2020/13554 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere;
“5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinde; kişilik hakkı ihlal edilenlerin “erişimin engellenmesi” taleplerini içerik veya yer sağlayıcısından yada bu hususta karar almaya görevli ve yetkili Sulh Ceza Hakimliğinden doğrudan isteyebileceği, bu hususta verilecek kararların mahkemece erişim sağlayıcıları birliğine gönderilerek derhal yerine getirilmesi, erişimin engellenmesine konu içeriğin yayından kaldırılması halinde hakim kararlarının da kendiliğinden ortadan kalkacağı ve kararların yerine getirilmemesi halinde uygulanacak ceza yaptırımları düzenlenmektedir.
İnternet içeriğine erişimin engellenmesi tedbiri, başvuranın kişilik haklarını ihlal ettiği mahkeme kararıyla tespit edilen bir internet yayınına toplumun erişiminin derhal engellenmesi amacıyla düzenlenmiş bir tedbirdir. Erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanması için yayının içeriğinde kişilik hakkına yönelen bir suç unsuru bulunması şartı aranmadığı gibi yayın içeriğinde bir suç işlenmişse dahi yürütülecek ceza muhakemesinin sonucu beklenmeksizin erişimin engellenmesi tedbirine bir koruma tedbiri olarak hükmedilebilecektir. Erişimin engellenmesine konu edilen ve başvuranın kişilik hakkını ihlal ettiği tespit edilen internet yayınının “bir an önce” internet ortamından kaldırılması, gerek kişilik haklarının gerekse kamu düzeninin korunması açısından elzemdir. Ancak verilecek kararlarda ifade ve basın özgürlüğünün zedelenmemesi de gözetilmesi gereken bir diğer husustur.
Dairemizin, başta 2016/15510 E. 2017/5325 K. sayılı kararında ve pek çok emsal kararında da gerekçeleri belirtildiği üzere;
Unutulma hakkı, Anayasa’mızda veya Kanunlarda açıkça düzenlenmiş bir hak değildir. Bununla birlikte Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve ödevleri” başlığı altında düzenlenen 5. maddesinde “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ifadesi ile devlete pozitif bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu yükümlülük bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin manevi bütünlüğü kapsamında değerlendirilen şeref ve itibarının korunması hakkı ve Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile birlikte düşünüldüğünde, devletin; bireye -geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesinin engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı vermesi- yönünde bir sorumluluğu olduğu açıktır. Özellikle kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları olumsuzlukların unutulmasına imkân tanımayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen unutulma hakkı, İnternet vasıtasıyla ulaşılması kolay olan ve dijital hafızada bulunan haberlere erişiminin engellenmesi için Anayasa’nın 5., 17. ve 20. maddelerinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan unutulma hakkının kabul edilmemesi, İnternet vasıtasıyla kolayca ulaşılabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir kişisel veriler nedeniyle başkaları tarafından kişiler hakkında ön yargı oluşturabilmesine yol açması nedeniyle, kişinin manevi varlığının geliştirilmesi için gerekli olan onurlu bir yaşam sürdürmesine ve manevi bağımsızlığına müdahaleyi sürekli kılabilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararında;
“…Unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.
Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir…” şeklinde unutulma hakkının kapsamı ve önemi belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengelenmesine dair emsal kararlarında; “…Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası temelinde değerlendirme yaptığı gözetilerek unutulma hakkına ilişkin iddiaların İnternet ortamındaki haberlerin kişisel veriler ile arasındaki ilişki dikkate alınarak Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında inceleme yapılması gerekmektedir. Anayasa’nın 17. maddesi esas olarak kamu görevlilerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı amaçlamamaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, Anayasa’nın 5. maddesi dikkate alınarak bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde kişisel itibarının korunmasını isteme hakkına saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirebilir (Ahmet Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 3/7/2015, § 39). Bu tedbirlere, kişisel itibarın üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korunması hususunda da başvurulabilir.(Kadir Sağdıç, § 40; İlhan Cihaner (2), § 47)…” ifadeleriyle, unutulma hakkı kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 2013/5653 numaralı bireysel başvuru hakkında verdiği 03.03.2016 tarihli kararında;
“…Haber ve fikirleri iletmedeki hızı ve bunları saklama süresi ve kapasitesi gözetildiğinde İnternet, geleneksel iletişim araçlarından farklı, küresel olarak bilgiye erişim ve iletişim aracıdır. Dünya çapında milyonlarca kullanıcıya hizmet eden merkezi olmayan bu elektronik iletişim ağı, temel hak ve özgürlüklerin kullanımında farklı bir boyut getirmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımında sağladığı imkânlar aynı zamanda temel hak ve özgürlüklere yönelik farklı müdahale yolları ortaya çıkarmıştır. Özellikle bireylerin özel hayatlarına ve manevi bütünlüklerine yönelik olarak çok ciddi müdahale alanları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle geleneksel medyadan farklı olarak İnternet, ortaya çıkardığı riskler açısından farklı bir bakış açısı ile değerlendirilmelidir. Bu bağlamda ilgili hak ve özgürlükler açısından koruma ve ilerleme sağlayabilmek için kaçınılmaz olarak teknolojik gelişmeleri de dikkate alacak farklı bir yaklaşım belirlenmelidir.
İnternet’in yaygınlaşmasından önce kişilerin geçmişlerine ilişkin özel yaşamları zaman içinde kaybolmaktaydı. Bununla birlikte bireylerin geçmişlerinde yaşadıklarına ilişkin herhangi bir kayıt tutulmuşsa da bu kayıtlara ulaşılmasının zorluğu kişilerin geçmişlerinde yaptıkları hatalardan bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmelerine imkân tanımaktaydı. Ancak günümüzde basit bir İnternet araştırması, bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlamak ve/veya hatırlanılmasını istemedikleri hatalarını kolayca ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İnternet ortamı, arşivde kalmış ve sadece araştırmacıların veya meraklıların özel çabası ile tespit edilebilecek haberleri kolaylıkla ulaşılabilir hâle getirmiştir. Haber arşivlerine erişimin kolaylaşması kişiler hakkında yapılan haberin unutulmasına fırsat vermeyen bir sanal ortam meydana getirmiştir. Bu durum İnternet’in yaygınlığı ile birlikte değerlendirildiğinde bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlanmasını istemedikleri hususların sürekli olarak kişilerin karşısına çıkması ihtimalini kuvvetlendirmiştir.
İnternet’in yaygın kullanımı ile ortaya çıkan bu durum basının İnternet’i etkin olarak kullanmasıyla beraber ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengeyi ilkinin lehine bozmuştur. İfade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı, eşit düzeyde koruma gerektiren temel hak ve özgürlüklerdir. Bu nedenle bozulan dengenin her iki temel hak arasında tekrar kurulması zorunluluk olmuştur. İnternet haberciliği ile birlikte unutulmanın zor olduğu günümüzde anılan dengenin tekrar kurulabilmesi şeref ve itibar yönünden bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabilir. Bu bağlamda unutulma hakkı adil dengenin kurulması için vazgeçilmez niteliktedir (Avrupa Birliği Adalet Divanı, Google Spain SL, Google Inc/İspanya Kişisel Verilerin Korunması Kurumu, Mario Costeja Gonzales, C-131/12, 13/5/2014)…
…Unutulma hakkının İnternet gazete arşivlerindeki her türlü haber yönünden uygulanmasını beklemek mümkün değildir. Nitekim özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğu açıktır. Bu durumda bir İnternet haberinin unutulma hakkı kapsamında İnternet’ten çıkarılabilmesi için;
– yayının içeriği,
– yayında kaldığı süre,
– güncelliğini yitirme,
– tarihsel bir veri olarak kabul edilememe,
– kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği)
– habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,
– haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların her somut olay açısından incelenmesi gerekmektedir.
Yapılacak değerlendirme sonucunda unutulmayı etkin kılacak farklı yöntemler benimsenebilir. 5651 sayılı Kanun’un 6518 sayılı Kanun ile değiştirilen 9. maddesinde erişimin engellenmesinin kapsamının kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL vb.) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verileceği ve zorunlu olmadıkça İnternet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemeyeceği belirtilmiştir…
…Bu bağlamda unutulma hakkı çerçevesinde, ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengenin sağlanması açısından 5651 sayılı Kanun kapsamında yukarıda belirtilen önlemler alınabilir (bkz. § 51). Ancak alınacak tedbirlerin Anayasa’nın 13. maddesi gereğince ölçülülük kriteri esas alınarak yapılması gereklidir. Nitekim kişinin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri unutulma hakkı gereğince engellemek için arşivde arama yapmaya imkân tanıyan haber ile kişi arasında ilişki kuran kişisel verilerin silinmesi, haberin anonim hâle getirilmesi, haber içeriğinin bir kısmına erişimin engellenmesi gibi birçok yöntem benimsenebilir. Bu bağlamda yargının görevinin, İnternet ortamının sağladığı kolaylıkla zamanla kişilerin itibarına yönelik müdahale oluşturan haberleri tamamen ortadan kaldırarak geçmişte meydana gelmiş olayların yeniden yazılmasını sağlamak olmadığı dikkate alınmalıdır. İnternet haber arşivinin bir bütün olarak basın özgürlüğünün koruması altında olduğu unutulmamalıdır…”
şeklindeki ifadelerle unutulma hakkının kullanılmasında gözetilmesi gereken kriterler anlatılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlığın “unutulma hakkı” açısından değerlendirilmesine gelince;
Değişik internet sitelerinde, başvuranlar hakkında 23.07.2020 tarihinde yapılan yayınlarda;
– Başvuranlar hakkında, yüzleri mozaiklenmek ve isimlerinin baş harfleri kısaltılmak suretiyle yapılan haberlerde, yabancı bir masöze tecavüz edildiği iddiası üzerine başlatılan soruşturma dosyası kapsamında 4 kişinin tutuklandığı bilgisinin haber olarak verildiği,
– Yapılan yayınlarda, başvuranların kimliklerinin açık olarak belirlenemediği gibi kişilik haklarını hedef alan saldırı mahiyetinde ifadeler bulunmadığı, dolayısıyla adli yargı sürecine intikal etmiş ceza soruşturması hakkında somut olgulara dayalı bir haber yapıldığı,
– Başvuranlar hakkında 2019 yılında açılan kamu davasının 2020 yılında beraat hükmüyle sonuçlandığı ve kesinleştiği, başvuranların kesinleşmeyi müteakiben haklarında yapılan bu haber sitelerindeki yayınlara, kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle erişimin engellenmesi talebiyle başvurdukları,
– Başvuranlar hakkında yapılan yayınlarda, adli yargı mercilerinde açılmış bir soruşturma ile ilgili olarak bilgiler verildiği, dolayısıyla toplumun habere karşı güncel bir ilgisinin bulunduğu, haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, ayrıca haberin sunuş biçiminde polisin gözaltına alma fotoğraflarında ve yazı içeriğinde kişilerin tanınmasını engelleyici tedbirlere başvurulmakla, kötü niyetli davranıldığına dair somut bir veri bulunmadığı,
– Haberin başvuranların kişisel verilerine dair bilgiler içermesi yönüyle tarihsel bir veri olarak kabul edilemeyeceği, ancak kamunun menfaatini ilgilendirecek şekilde halen herkesin erişimine açık halde bulunmasında kamu yararı bulunduğu, yayınların üzerinden unutulma hakkı çerçevesinde makul bir sürenin de geçmediği,
– Uyuşmazlığa konu internet yayınlarında yer alan içeriklerin; başvuranların kişisel verilerini ve geçmişine dair bilgileri, uzun bir süre boyunca kişilik haklarını ihlal edici boyutta hukuka aykırı olarak internet üzerinde yayınlanmadığı ve unutulma hakkı çerçevesinde erişimin engellenmesi kararı verebilmek için gerekli şartların oluşmadığı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği, yukarıda yazılı gerekçelerle yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 10.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.