Kadının, Kayınvalidesinden Hakaret Görmesi Eylemine Sessiz Kalan ve Onunla Birlikte Yaşama Konusunda Israrcı Olan Erkeğin, Kadına Manevi Tazminat Ödemesi Gerekir

T.C.
YARGITAY
İKİNCİ HUKUK DAİRESİ
 
Esas : 2022/9519
Karar : 2023/283
Tarih : 18.01.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince davaların kabulüne, tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının yükümlülükleri yerine getirmediğini, panik atak hastası olduğunu gizlediğini, sebepsiz yere evi terk ettiğini, sık sık misafirliğe gitmek istemediğini, ailesinin yanında kalmak istemediğini belirtmesi, giyimine karışmasını istemediğini, evde nargile içmesini istemediğini bahane ettiğini, davalının, davacıya karşı karı kocalık ilişkisini yerine getirmediğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne, boşanmalarına, 50.000,00 TL maddî tazminatın, 50.000,00 TL manevî tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı karşı davacı kadın vekili 04.04.2018 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesi ile erkeğin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu iddialarının asılsız olduğunu, erkek ve annesinin manevî, psikolojik baskı, hakaret ve aşağılayıcı hareketler sergilediğini, kadının müşterek hanede kalmasına izin vermediklerini, erkeğin annesi ile birlikte kaldıklarını, ailesini görmeye erkeğin izniyle gittiğini, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığını, boşanma ile tehdit ettiğini, erkeğin davalıyı dinen de boşadığını, daha sonra 19.02.2018 günü müvekkilini arayarak evdeki müvekkile ait eşyaları almalarını ve evi boşaltacaklarını söylediğini, evin ihtiyaçlarını karşılamadığını, taraflara nişanlılık döneminde takılan ziynet eşyalarını ziynetleri birleştireceklerini söyleyerek müvekkilinden aldıklarını, düğünden bir hafta sonra hırsızlıkla itham ettiklerini, taraflara düğünlerinde takılan burma bilezik, diğer bilezikler, yarımlık ve çeyrek altınlarla külliyatlı miktardaki parayı vermediklerini, onlarla düğün salonunun parasının ödediklerini ve eski arabalarını yenileyeceklerini söylediklerini ileri sürerek 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince asıl davanın reddine, karşı davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminatın davacıdan tahsiline, taraflara düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedelinin davacıdan tahsiline, davalı lehine aylkı 1.000,00 TL tedbir/yoksulluk nafakasına hükmedilmesine, tek taş ve beş taş pırlanta yüzüklerin sertifikalarının davalıya iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin annesinin kadına evlilik süresince sık sık hakaret ettiği, erkeğin bu duruma sessiz kaldığı, kadının ayrı evde kalmak istediğini beyan etmesine karşın erkeğin kış aylarında kendi ailesi ile birlikte oturma konusunda ısrarlı davrandığı; kadının babasının erkeğe son görüşme sırasında ”konuşmayı bilmediğin gibi yürümeyi de bilmiyorsun” diyerek hakaret ettiği, kadının bu hakaret karşısında sessiz kaldığı, erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına, erkeğin tazminat taleplerinin reddi ile kadın yararına 400,00 TL tedbir – yoksulluk, aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasına, 5.000,00 TL manevî ve 3.000,00 TL maddî tazminata, davacı cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde altınların borçları ödemek için kullanıldığını beyan ettiğini ziynetlerin varlığı ve kadın eş tarafından erkek eşe verildiğinin ispatlanmış olduğunu, erkek eş tarafından geri alınmamak üzere verildiğinin ispatlanamadığını bu nedenle ziynet alacağı talebinin kabulü ile 22 ayar 9 adet muhtelif hediyelik bilezik (değeri 8.586,00 TL), 22 ayar bir adet … burma bileziği (değeri 5.565,00 TL), 26 adet çeyrek altın (değeri 7.072,00 TL) ve 4.200,00 TL’nin aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde ziynet eşyalarının toplam bedeli olan 21.223,00 TL ve 4.200,00 TL’nin erkekten tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ile evliliklerinin fiilen sadece 6 ay sürdüğünü, davacının evliliğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirdiğini ancak karşı tarafın buna rağmen ailesi ile birlikte kalmak üzere evden ayrıldığını ve bir daha dönmediğini, davacının tüm ısrarlarına rağmen boşanmaya sebebiyet veren karşı tarafın lehine ve hukuka aykırı olarak hükmedilen yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına, kadının boşanma ve ziynet alacağı davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat ve nafakalar yönünden yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın müvekkili lehine bozulmasını, kadının kusurlu olmadığını, davacı ile boşanmaları sebebiyle maddî destekten yoksun kaldığını hükmedilen tazminat ve nafaka miktarının az olduğunu ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına, erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka yönünden esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir..

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile delillerin toplanılması ve değerlendirilmesinin doğru olduğu, kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak kusurun ağırlık derecesinin belirlenmesi netice olarak davaların kabulünün usul ve kanuna uygun olduğu, kadın yönünden nafaka ve maddî tazminat şartlarının oluştuğu, ziynet alacağı davasının kabulünün doğru olduğu, kararının belirtilen yönlerden usul ve kanuna uygun olması gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince tarafların bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine; tarafların kusur oranları, ekonomik ve sosyal durumları, erkek eşin ödeme gücü, evlilik birliğinin süresi, müşterek çocuk bulunmaması, tarafların yeniden evlenme ihtimalleri nazara alındığında yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine karar verilmesinin hakkaniyete uygun olduğu gözetilmeden irat şeklinde ödenmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, kadın yararına hükmedilen maddî tazminat miktarının az olduğu, bununla birlikte erkeğe kusur olarak yüklenen annesinin eşine sık sık hakaretine sessiz kalma vakıasının evliliğe müdahaleye sessiz kalma niteliğinde olduğu, diğer kusurun ise kadın eşin ayrı evde kalmak istediğini beyan etmesine karşın erkek eşin kış aylarında kendi ailesi ile birlikte oturma konusunda kadın eşe ısrarlı davranması şeklindeki kusurlarının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, bu durumda erkekten kaynaklanan kişilik hakkının ihlali sonucu doğrudan bir eylemin varlığı kanıtlanamadığı, kadın yararına manevî tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile tarafların istinaf itirazlarının 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) üncü alt bendi gereğince kısmen kabulüne, infazda tereddüt yaratmaması için hükmün bu kısımlarının kaldırılmasına, kadın yararına aylık 400,00 TL hesabıyla iki yıla tekabül eden 9.600,00 -TL yoksulluk nafakasının toptan ve bir defada ödenmesine, kadının manevî tazminat talebinin reddine, kadın yararına 20.000,00 TL maddî tazminata, 6100 sayılı Kanun’un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca ziynet alacağı yönünden kesin olarak karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kadının davasının kabulünün hatalı olduğu, boşanmaya kadının kusurlarının neden olduğunu, kadının eve dönmeyi kabul ettiğini beyan etmesinin affettiği anlamına geldiğinin gözden kaçırıldığı, kadın yaranına tazminat ve nafaka şartlarının oluşmadığını, müvekkili lehine tazminata hükmedilmemesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kadının boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, kadına hükmedilen maddî tazminat ve nafakalar yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; tüm aşamalarda belirtildiği üzere, erkeğin annesinin yanında kalmaya zorladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmakla tehdit ettiğini, dinen de boşadığını, annesinin hakaretinin kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinin kabulünün hatalı olduğu, yoksulluk nafakasının ödeme şeklinde belirlenen kusurlara göre hatalı olduğu, aylık olarak ve talebi kadar verilmesi gerektiğini, maddî tazminatın miktarının az olduğunu, erkeğin davasının kabulünün hatalı olduğunu, belirterek kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, maddî tazminatın miktarı, manevî tazminatın reddi ve yoksulluk nafakası yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davaların kabulü, hükmedilen maddî tazminat ve nafakalar ile reddedilen manevî tazminat taleplerinin verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile yoksulluk nafakasının ödenme şeklinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 161 inci maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri

Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-karşı davalı erkek vekilinin tüm, davalı-karşı davacı kadın vekilinin aşağıdaki (2) nolu paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .

Toplanan delillerden İlk Derece Mahkemesince belirlenen kusurlu davranışların gerçekleştiği, bu kusurlara göre erkeğin; kendi annesinin eşine yönelik sürekli ve mücerret olmayan hakaretlerine maruz bırakılan kadını bu hakaretleri gerçekleştiren annesi ile birlikte yaşamaya mecbur bıraktığı ve aynı evde yaşama konusunda ısrarlı davrandığı, erkeğin bu kusurlarının Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu, kadının hakaret görmesine neden olunarak bu davranışa sessiz kalma ve birlikte yaşama konusunda ısrarcı olmak suretiyle baskıcı davranma şeklindeki erkeğin kusurunun kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası koşulları kadın yararına oluşmuştur. Hal böyle iken kadın yararına uygun miktarda manevî tazminata karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçe ile kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının manevî tazminat yönünden kadın yararına BOZULMASINA,

Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının sair temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden …’ye yükletilmesine,

Peşin harcın istek halinde yatıran …’ye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KAYNAK:CORPUS
Bu Yazıyı Paylaşın