Himalaya Buzulları Eridikçe Güney Asya’daki Su Krizi Derinleşiyor

Küresel iklim krizinin ekosistemler üzerindeki öldürücü sonuçları her geçen gün daha çok görülüyor. Bu yıkıcı etkilerin en çok gözümüzden kaçanı da ‘üçüncü kutuplar’ olarak nitelendirilen Himalayaların üzerindeki buzulların hızla yok olması.

Küresel iklim krizinin öldürücü sonuçları her geçen gün yaşantımıza daha çok etki etmeye başladı. Yıldan yıla sayıları ve büyüklükleri artan orman yangınları, aşırı soğuk ve sıcak hava dalgaları, kuraklık, kutup buzullarının erimesi, denizlerin yükselmesi bugünlerde en çok tartıştığımız ve yaşantımıza etki eden küresel iklim krizinin öldürücü sonuçları…

Fakat bu yıl Pakistan’da ortaya çıkan seller küresel iklim krizinin olumsuz etkilerinin, sadece bunlarla da sınırlı olmadığını bize gösterdi. Yale School of the Environment tarafından yayımlanan bir makalede; birçok bilim insanı tarafından ‘üçüncü kutuplar’ olarak nitelendirilen Himalaya dağ sıralarındaki buzulların da giderek yükselen hava sıcaklıkları nedeniyle çok inceldiği ve eriyerek yok olduğu gösterildi. Ayrıca makalede de tartışıldığı gibi eriyen buzullar büyük sel baskınlarına neden olup can ve ekonomik kayıplara yol açtığı gibi yakın gelecekte temiz ve güvenli suya erişimi, tarımı ve hidroelektrik enerji üretimini de zorlaştırabilir. Aslında Pakistan’da bu yıl yaşananlar bu korkutucu senaryonun, dağ buzullarının yer aldığı dünyanın daha birçok köşesinde her an ortaya çıkabileceğini gösterdi. Bilindiği gibi bu yılın başlarında,  ilkbahar aylarında, Pakistan’ın uzak bir sınır bölgesi olan Gilgit-Baltistan’ın yüksek dağlarında mart ve nisan aylarında rekor sıcaklıklar kaydedildi. Bu sıcaklar sonucu bölgedeki Shisper Buzulu’nun erimesi hızlandı. Bunun sonucunda bölgedeki bir baraj 7 Mayıs’ta patladı. Oluşan su ve enkaz seli alt bölgelerdeki vadileri sular altında bıraktı, tarlalara zarar verdi ve çok sayıda konutu yıktı. Yıkılanlar arasında iki hidroelektrik enerji santrali ve Pakistan ile Çin’i birbirine bağlayan otoyolun bazı kısımları da vardı.

2007 yılına kadar Hindu Kush Himalayaları‘ndaki buzullar, orta ve güney Asya‘da uzanan geniş buz dağları hakkında çok az şey biliniyordu. 2007 yılında ise Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin dördüncü raporunda Himalaya buzullarının küresel iklim değişikliğinin etkisi ile 2035 yılına kadar tamamen eriyebileceği tespiti yer alınca, dikkatler bu bölgeye döndü ve yapılan bilimsel araştırmalarda artış yaşandı. Bu araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlar ise gerçekten çok ürkütücü.

Önce sel sonra susuzluk

Araştırmalar Himalaya buzullarının alanının, 400-700 yıl önce yaşanan Küçük Buzul Çağı’ndan bu yana %40 oranında küçüldüğünü gösteriyor. Bu küçülme son birkaç on yıllık dönemde daha da hızlanmış. Erime, araştırmalara göre buzulların istikrarlı olduğu birkaç bölgeden biri olan Pakistan’ın Karakoram bölgesinde de yakın zamanda başlamış.  Yapılan çalışmalar, küresel ısınma seviyesine bağlı olarak, bugüne kadar bölgedeki buzulların en az üçte birinin eridiği ve kalan üçte ikisinin de yüzyılın sonuna kadar yok olabileceğini gösteriyor. Bu duruma bağlı olarak, bölgede buzulların erimesinden kaynaklı suyun 2050’lere kadar artması ve daha sonra azalmaya başlaması bekleniyor. Bilim insanlarına göre bu sürecin yoğun nüfuslu bu bölgede sellerin yanı sıra gıda ve su güvenliği için de geniş kapsamlı olumsuz sonuçları olabilir. Çünkü bir milyardan fazla insan, gıda ve güvenli su açısından, çok fazla buzul içerdiği için dünyanın ‘üçüncü kutbu’ olarak bilinen Hindu Kush Himalaya bölgesinden gelen kar ve buzul erimesiyle beslenen İndus, Ganj ve Brahmaputra nehir sistemlerine bağımlı… Yaz aylarında zirveye ulaşan erimiş su, diğer su kaynaklarının çok azaldığı bir zamanda bölge halkı için gerçekten yaşamsal önemde.

Buzulların küresel iklim değişikliği etkisi ile hızlı erimesinin bölgede önce su bolluğu, sonra ise su kıtlığı yaratmasının yanı sıra bir diğer yarattığı tehdit bu yıl Pakistan’da yaşandığı gibi GLOF olarak isimlendirilen toprak kaymalarını veya buzul gölü patlaması sonucu ani sellerin tetiklenmesi… Buzulların erimesi ve bölgedeki nehir ve akarsuların bundan etkilenmesi yakın gelecekte bölgenin genişleyen hidroelektrik endüstrisinin güvenliğini ve verimliliğini de etkileyebilir. Nepal gibi ülkeler zaten tükettikleri elektriğin büyük bir bölümünü hidroelektrik kaynaklardan karşılıyor. Hindistan sera gazı emisyonlarını düşürmek için hidroelektrik enerji üretim kapasitesini artırmayı mecbur. Bölgedeki yüksek rakımlı yerlerde, çoğu buzullara veya buzul göllerine yakın olan yaklaşık 650 hidroelektrik projenin halen sürdürüldüğünü de biliyoruz.

Himalaya buzulları hakkındaki bilgilerdeki ilerlemelere rağmen, bilim insanları birçok araştırma boşluğunun devam ettiğini de söylüyor. Bir örnek vermek gerekirse siyah karbonun veya kurumun buzullardaki erimeyi hızlandırmadaki rolü hala tam olarak bilinmiyor. Hint-Ganj ovalarından kaynaklanan hava kirliliğinin dağlarda siyah karbon biriktirdiği, ısı emilimini arttırdığı ve erimeyi hızlandırdığı düşünülüyor ama bu durum bilimsel olarak ispatlanmış değil. Ayrıca, yerin altında bulunan ve su akışlarını ve eğim stabilitesini etkileyebilecek buz olan permafrost (donmuş toprak) hakkında da neredeyse hiçbir bilimsel veri yok. Bilindiği gibi permafrostun çözülmesi ani toprak kaymalarına yol açabilir. Tabii bilim insanlarının en çok yakındığı durum ise buzulların yoğun bulunduğu 4000 metrenin üzerinde yeterli sayıda hava gözlem istasyonunun olmaması, bölge ülkelerinin bilimsel işbirliğinden kaçınmaları ve birbirlerinden veri saklamaları…

25 yıl içinde gıda su ve enerji krizi bekleniyor

Küresel iklim krizinin ekosistemler üzerindeki öldürücü sonuçları her geçen gün daha çok görülüyor. Bu yıkıcı etkilerin en çok gözümüzden kaçanı da ‘üçüncü kutuplar’ olarak nitelendirilen Himalaya dağlarının üzerindeki buzulların hızla yok olması… Bunun ilk somut sonuçları bölgedeki sel baskınları ile yaşanıyor. Üç milyara yakın insanın yaşadığı bölgede buzulların 2050 yılına kadar tamamen erimesi sonucu gıda, su ve enerji krizi yaşanması bekleniyor.  Buna karşın bölge ülkeleri henüz gerçek anlamda çözümler geliştirmekten ve işbirliği yapmaktan çok uzaklar…

Kesin çözüm küresel iklim krizinin durdurulabilmesinden, en azından yavaşlatılabilmesinden geçiyor. Önümüzdeki ay Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenecek 27. COP toplantısında yaşanacaklar artık bunun mümkün olup olmadığını gösterecek. Zirvede ciddi olarak fosil yakıt kullanımı kısıtlanmazsa sadece güney-doğu Asya bölgesi değil, tüm dünya durdurulamayan küresel iklim değişikliği sonuçları ile önümüzdeki 20 yıl içinde artan şiddette yüzleşmeye devam edecek.

KAYNAK:yeşilgazete
FOTOĞRAF:Outside.Material
Bu Yazıyı Paylaşın