Dünya Okyanus ve denizleri son yıllarda kirlenme konusunda yeni bir tehditle karşı karşıyadır. Bu yeni tehlike ise plastiklerdir. Plastiklerin deniz ve okyanuslardaki kalış süreleri yıllarla ifade edilecek kadar uzundur. Özellikle plastiklerin deniz suyunda parçalanmasıyla oluşan mikroplastikler son zamanlarda bilim dünyasında sıkça tartışılıyor. Çünkü bu plastik parçacıklar besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşabiliyor.
Dünya çapında üretilen yılda 300 milyon ton plastiğin yaklaşık %2’sinin, yani 6 milyon tonunun denizlere ulaştığı tahmin edilmekte. Denize taşınan veya doğrudan atılan bu plastik atığın bir bölümü, akıntılarla açık denize sürüklenerek büyük girdaplar oluşturup toplanırlar. Pasifik Okyanusunda yüzen plastiklerin oluşturduğu girdaplar uzun zamandır hafızalarımızda kalacaktır. Yıllarca sürebilen bu yolculuk esnasında büyük plastik parçaların sürtünmeyle ufalanması, güneş ile parçalanması ve bakteriler tarafından absorbe edilmesiyle atıklar, mikroplastik tabir edilen, beş milimetreden küçük parçacıklara dönüşüyor.
Bilindiği gibi plastiklerin deniz suyunda çözünmesi yıllar alıyor. Üstelik bu plastik kökenli maddeleri başta da şişeleri, yunuslar, balinalar ve deniz kuşları besin zannederek ağızlarına aldıkları için boğularak ölebilmektedir. Araştırmalarımızda, ülkemiz denizlerinde karaya vuran balinaların ve yunusların midelerinde ciddi oranda naylon poşet ve başka plastik kökenli malzemeye rastladık.
Bu plastiklerin bir kısmının deniz araçlarından atıldıklarını biliyoruz. Örneğin Karadeniz’e atılan 10 kg plastiğin yarısı yabancı gemilerden. Ancak, yine de %70’lik kısmı karalardan, başta da nehir ve dereler yoluyla denizlere ulaşıyor. Sorun öyle önemlidir ki, Birleşmiş Milletler her yıl düzenlediği 8 Haziran Okyanuslar gününün konusunu 2018’de Plastik ve Mikroplastiklerle Mücadele Günü olarak belirledi.
Her gün en az 10 kamyon plastik çöp nehirlerden, karalardan ve gemilerden denizlerimize ulaşıyor. Bu ise yılda binlerce ton plastik demektir. Öyle ki plastikler denizlerin en verimli ilk 200 metre derinliğinden 2000 metrede olan Finike Denizaltı Dağları’nda bile bulunabilmektedir.
Denizlerimize tam olarak yılda ne kadar plastik atıldığı bilinmiyor. Ancak kıyılarımızda, sahillerimizde, denizlerimizde artan plastiklerin azaltılması için öncelikle plastik atıkların kaynağında ayrılmaları için çaba sarf etmeliyiz. Ardından, denizlerimize atılan plastiklerin miktarını azaltmalıyız. Bunun için Marpol 73-78’in yani (Gemilerden atılan kirleticilerle ilgili sözleşme) daha sıkı uygulanması için yetkilileri göreve davet ediyoruz.
Plastik atıkların geri dönüşümü ve alımı konusunda ülkemizde yeterli denetim yok. Aslında gıda ve içecek amaçlı plastik kutu, şişe ambalajlı malzeme satan kuruluşların bunları toplaması yani tam olarak geri alımlarını yapması ve takip etmesi gerekmekte. Ancak bu ne yazık ki tam olarak yerine getirilmiyor.
Tabi kişisel olarak yapacaklarımız da var. Günlük hayatımızda plastik kullanımını ve tüketimini azaltmalıyız. Cam veya dönüşebilir malzeme kullanmaya gayret etmeliyiz. Hopa‘dan İskenderun’a kadar olan sahillerde ve deniz içinde plastik çöpler, naylonlar vs., kıyılarımızı çirkinleştiriyor, biyoçeşitliliği bozuyor, turizmdeki mukayeseli temiz kıyı imajımızı da yok ediyor. Bu nedenle, çöplerin denizlere atılmaması ve düzenli toplanması, naylon poşetlerin yasaklanması veya parayla satılması konusunda bütün belediyelerin ve bakanlıkların üzerine düşeni yapması gerekmektedir.
Her ne kadar son zamanlarda plastik konusu toplumumuzda gündem gelse bile bu konuda genel bir seferberliğin başlatılması ve geniş kitlelere plastik ve miskroplastikler konusunda bilgilendirici kampanyalarının yapılması da gerekmektedir.
Karar bizimdir: Ya gelecek kuşaklara temiz ve sağlıklı bir deniz ekosistemi bırakacağız veya onları plastik çöpler, poşetler ve naylonlar içinde yüzdüreceğiz.
Prof. Bayram Öztürk