Dördüncü Basamak Çürük

Merkez Bankası politika faizini yüzde 2 arttırarak yüzde 17 seviyesine yükseltti. Öncelikle bunun ilk kez bir faiz artışı anlamına geldiğinin de altını çizmek gerekir. Fakat yapılan açıklamaları ve hamleyi doğru okuduğumuzda önümüzdeki süreçte çürük merdiven olduğunu da hatırlatmamız şart.

Birinci basamağı hatırlayalım. Berat Albayrak – Murat Uysal ikilisinin, ekonomiyi zorlayacak cinsten attığı adımlarla oluşturduğu aşırı güvensizlik ortamının ardından yaşanan değişimdi. Rezervleri eksi bakiyeye düşürene kadar göz ardı edilen, dolar merkezli bir mücadelenin sonunda yapacak bir şey kalmayınca ‘ilgilenmiyoruz’ noktasına gelinen ortamı hatırlamak gerekir.

O gün de kaleme aldığım gibi görev değişimin ardından ilk hamle, yerle yeksan olan güvenin ve tutarlılığın tekrar sağlanmasıydı. İlk mesajlar piyasa dostu bir politika sergileneceği yönündeydi. Şüphesiz burada kast edilen finans piyasalarıydı.

Hatırlatmalıyım ki, merkeze reel piyasaları koymazsanız kalıcı bir sonuç almanız zaten mümkün değil. Lakin o an için itibar adına acil eylem yönetimi bunu gerektiriyordu. Nitekim görev değişimiyle birlikte ilk toplantıda yüzde 4,75 faiz artışına gidildi. Bu da merdivendeki ikinci basamak olarak nitelendirilebilir.

Fakat bu bir anlam taşımıyordu. Çünkü zaten politika faizi üzerinden yönetilmek istenen algı nedeniyle piyasanın çok altında kalmış bir faiz oranının düzeltmesi, dengelenmesi anlamına geliyordu. Faiz artışı hamlesi yapıldı. Zira başka da çare yoktu.

Dolar kurunun zincirleme olarak yükselmesini engellemek için elde faizden başka bir silah kalmamıştı. Elbette aynı düzeni devam ettirmek istiyorsanız… Sağlıklı olan sistemi yeniden kurgulamak olmalıydı; ama buna o gün adım atma cesareti de, söylenen sözü dikkate aldıracak itibar da bulunmuyordu.

Kalıcı olarak çözüm getirmeyeceği bilindiğinden eş zamanlı olarak Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın açıklamaları devreye girdi. Tüm bunların istihdam ve üretim odaklı bir politikayı hedefleyerek ortaya konulduğu, bahsi geçen reformlarla da bunun amaçlandığı Cumhurbaşkanı’ndan sonra Bakan Elvan tarafından da dile getirildi.

Nitekim o süreçte dolar / TL kurundaki gevşemenin öne çıktığını gördük. Israrla altını çiziyorum, o gün de, bugün de yaşanan bir düşüş değil, gerilemedir. Çünkü düşüşten bahsetmek için üretimden ihracata daha farklı işlere imza atmak gerekiyordu. Lakin bunun için zaman yoktu ve ekonomi yönetimi zamana oynamaya karar verdi.

Üçüncü ve son adım ise Aralık ayı PPK toplantısında atıldı. Dünya ekonomilerinin Noel tatili nedeniyle nispeten sığ olduğu koşullarda artışı pas geçebilirdi. Ama bir hamle yaptı ve piyasanın beklentisinin de üzerinde bir faiz artışı gerçekleştirdi.

Nitekim dolar kurunun biraz daha, çok doğal olarak gevşemesini sağladı. Fakat bu açıklamayı sadece bu kadar dar bir pencereden okumak hatalı olur. Zira kalıcı bir etkinin bu yolla elde edilmesi mümkün değil.

O zaman söylemlerine, yankılanmasına ve bu faiz artışının ne anlama geldiğine göz atmakta fayda var. Öncelikle birinci basamakta piyasa dostu bir tavır sergileyeceğine dair kanaati, artı yönde ‘acaba’ noktasına getirmeyi başardı.

Fakat piyasa burada durmayacak. Nitekim hemen ardından enflasyondaki yükseliş trendine dikkat çekilerek, yeni yılda da bu artışların sürmesine dair beklentiler olduğunun kulisi bugünden yapılmaya başlandı. Bu haliyle bir faiz sarmalına adım adım gidildiği gözüküyor.

Peki bu sarmaldan yola çıkmak için ne yapmak gerekiyor? Dolar kurunda kalıcı bir düşüşü elde etmek şart. Bunun için de yurtdışından böylesi büyük çapta bir para gelmeyeceği için, yurtiçindeki döviz mevduatları hedefleniyor. Düşüş algısıyla bu paraların dövizden bozulabileceğine, en azından yenilerinin eklenmeyeceğine dair bir hesap olduğu açık. Ama sadece bu faiz hamlesi bile kendi içerisinde bir itirafı içeriyor.

Enflasyonla mücadeleye karşılık, enflasyonun yükseleceği öngörüsü… Muhtemelen ilk çeyrekte enflasyonu gözden çıkarmışlar. Sonra da düşüş hesaplıyorlar. Peki nasıl? Dolar düşecek, böylece enflasyon üzerindeki baskı azalacak ve istenen seviyeler olmasa da gerileme yaşanacak.

Merkez Bankası açıklamasında enflasyonun ana hedef olduğu aleni bir biçimde dile getiriliyor. Bunda bir sakatlık yok. Ama gıda fiyatları ve pandemiye küçük atıflarda bulunup, ana sebebi dolar kuru olarak gördükleri de net bir biçimde gözleniyor.

İşte merdivenin çürük dördüncü basamağı burası… Dolar kurundaki artışın enflasyon üzerinde ekstra bir etkisi var. Tıpkı pandemi koşulları gibi… Yaptırımlardan ödemelere yönelik dolar ihtiyacına, dolar mevduatlarının TL’ye çevrilmemesinden çevrilse de risk algısıyla altına gitmeyeceğinin garantisinin olmadığı kadar tüm ihtimaller olumlu yanda kurgulanmış.

Oysa gerçekten enflasyonun düşebilmesi için üretim artışı, para kazanılan ihracat ve turizm gibi artı gelirlerin kasaya girmesi, hatta bunun ihtiyaçtan öte rakamlara ulaşıp, alım gücüne katkı sağlaması gerekir. Fakat böyle bir hava yok.

Hatta merkeze salt enflasyon rakamını koydukları için gıda ithalatının önünün açılmasında da beis görülmüyor. Tarım Bakanı Pakdemirli’nin yaşadığımız tarihi bize yaşanmamış gibi anlatacak noktaya gelip, çarpıtarak ikna etme çabalarına girmesi de bunun yansıması.

Enflasyonu üreticiyi ve tüketiciyi feda ederek, yani aşırı sıkılaştırma ile elde etmeyi amaçlayıp, girdi maliyetlerini göz ardı ederek sorunu dolara bağlamak dördüncü basamağı çürütüyor. Bu da beraberinde ekonomide büyük patlamayı getirir.

Zira sadece üreticinin yansıtamadığı enflasyon maliyeti bugün itibariyle resmi tüketici enflasyonunun yüzde 50’sinden fazla. Enflasyonu hedeflemek güzel ve doğru bir yaklaşım. Ama hedeflemeniz gereken enflasyon; enflasyon rakamı değil. Bunu da üreten bir ekonomi yaratmadan, girdi maliyetlerini göz ardı ederek başarmak mümkün değil.

Bu kafayla ve bu anlayışla sonraki adımlarda yaşanacak belli. Bacağımız o çürük merdivenden içeri girer ve muhtemelen ağır kırıklar oluşur. Kendimizi kandırmayalım; tamiratı konuşalım. Elbette oluşacak tabloda pandemiyi bahane etmeye hazırlanmıyorsanız.

Kaynak: paraanaliz.com-Çetin Ünsalan

https://www.paraanaliz.com/2020/doviz/cetin-unsalan-dorduncu-basamak-curuk-54998/

Bu Yazıyı Paylaşın