İÇTİHAT METNİ
İstemin Özeti : Muğla 1. İdare Mahkemesince verilen 08/07/2011 tarihli ve E:2010/2308; K:2011/1235 Sayılı kararın, dilekçede yazılı sebeplerle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi …. Düşüncesi: Disiplin cezasını itirazen incelemeye yetkili olan ve sadece itirazın kabulü ya da reddi yönünde bir karar vermek durumunda bulunan üst disiplin amirince, itiraza konu disiplin cezasının kaldırılmasına karar verilmeksizin aynı fiillere dair olarak yeni bir soruşturma sürecinin başlatması hukuken mümkün olmadığı gibi, kınama cezasına yapılan itiraz üzerine başlatılan süreçte davacının daha ağır bir disiplin cezasıyla cezalandırılması da hak arama hüriyetiyle bağdaşmayan bir durum olmasının yanı sıra aleyhe karar verme yasağına da aykırı bir durum olduğundan, tüm bu hususlar dikkate alındığında davaya konu işlemde hukuka uyarlık bulunmamakta olup, bu hususlar gözetilmeksizin işin esasına girilerek davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince 637 Sayılı Ekonomi Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Dış Ticaret Müsteşarlığı davalı konumundan çıkarılıp, Ekonomi Bakanlığı davalı konumuna alınarak işin gereği görüşüldü:
KARAR :
Dava; Dış Ticaret Müsteşarlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğü’nde DTS Denetmeni olarak görev yapan davacı tarafından, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/D-(c) maddesi uyarınca bir yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmasına dair 22.04.2010 tarihli ve 16415 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının denetimde bulunduğu firmalardan menfaat sağlamak suretiyle üzerine atılı görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak fiilini işlediği hususunun sabit olduğu anlaşıldığından, davacının fiiline uyan disiplin cezasıyla cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun davaya konu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan “İtiraz” başlıklı 135. maddesinde; disiplin amirleri tarafından verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itirazın varsa bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarına yapılabileceği, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği belirtildikten sonra “İtiraz süresi ve yapılacak işlem” başlıklı 136. maddesinde; disiplin amirleri ve disiplin kurulları tarafından verilen disiplin cezalarına karşı yapılacak itirazda sürenin kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 7 gün olduğu, bu süre içinde itiraz edilmeyen disiplin cezalarının kesinleşeceği, itiraz halinde itiraz mercilerinin kararı gözden geçirerek verilen cezayı aynen kabul edebilecekleri gibi cezayı hafifletip veya kaldırabilecekleri, itiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmış iken, 25/02/2011 tarihli ve 27857-1. Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 Sayılı Kanun’un 113. maddesiyle yapılan değişiklikle 657 Sayılı Kanun’un 135. maddesi; “Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir. İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır. İtirazın kabulü halinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler. Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; Dış Ticaret Müsteşarlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğü’nde DTS Denetmeni olarak görev yapan davacı hakkında yapılan şikayet üzerine disiplin soruşturması başlatıldığı, yürütülen soruşturma sonucu düzenlenen 12.11.2009 tarihli raporda getirilen teklif doğrultusunda 11.11.2009 tarihli ve 218 Sayılı işlemle davacının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (a) ve (d) alt bentleri uyarınca kınama cezasıyla cezalandırıldığı, davacı tarafından 17.11.2009 tarihli dilekçeyle bu cezaya itiraz edildiği, itirazı değerlendiren üst disiplin amiri tarafından tesis edilen 04.12.2009 tarihli ve 2259 Sayılı işlemle, itiraza konu edilen disiplin cezasının dayanağı rapordaki incelemelerin yeterli görülmediğinden bahisle itirazın reddi veya kabulü yönüne gidilmeyerek 01.12.2009 tarihli onayla yeni muhakkikler görevlendirilmek suretiyle aynı isnatlara yönelik yeni bir soruşturma açılmasına karar verildiği, yeni görevlendirilen muhakkikler tarafından yürütülen soruşturma sonucu düzenlenen 12.02.2010 tarihli rapor ile getirilen teklif üzerine, 22.04.2010 tarihli ve 16415 Sayılı işlemle, davacının 657 Sayılı Kanun’un 125/D-(c) maddesi uyarınca bir yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere mahkemeler, davaya konu edilen işlemlerin davaya konu edilmemesi halinde ortaya çıkacak hukuki durumdan daha aleyhe sonuç doğuracak şekilde hüküm kuramazlar. Diğer bir ifadeyle davacının dava açmakla içinde bulunduğu hukuki durumunun ağırlaşması ihtimali kabul edilmemektedir. Aleyhe hüküm verme yasağı olarak adlandırılan ve yerleşik yargı kararlarında da yer bulan bu kuralın, ilgililerin ihlal edildiğini düşündükleri haklarını korumak amacıyla herhangi bir endişe taşımaksızın dava açabilmelerini sağlamaya yönelik bir uygulama niteliği taşıdığından, Anayasanın 36. maddesinde ifade edilen hak arama hürriyetini temin eden bir yönü de bulunmaktadır.
İdari rejim uygulamasının geçerli olduğu idare hukuku sistemimizde, idari işlemlere karşı idari makamlara yapılan başvurular, idari yargı mercilerine yapılan başvurularla aynı sonucu alabilme kabiliyetini haiz olduklarından ve disiplin cezasının kaldırılması ya da hafifletilmesi yönünde sonuç doğurabildiklerinden dolayı ilgililerin bu başvurularına da aleyhe bir sonuçla karşılamama güvencesi tanınmasında, yani itiraz üzerine yetkili merciler tarafından tesis edilecek işlemlerin de aleyhe karar verme yasağına tabi olması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Bakılan olayda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin (a) ve (d) alt bentleri uyarınca kınama cezasıyla cezalandırılmasına dair 11.11.2009 tarihli ve 218 Sayılı işleme karşı yapmış olduğu itiraz üzerine üst disiplin amirince yeni bir soruşturma raporu düzenlettirilmek suretiyle davacının kınama cezasından daha ağır bir ceza olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırıldığı, dolayısıyla da itiraza konu edilen ve devam eden süreçte kaldırıldığına dair olarak dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmayan kınama cezasının dayanağı fiiller esas alınmak suretiyle yeni bir disiplin cezası işlemi tesis edildiği, üstelik bu durumun davacının kınama cezasına itirazı üzerine başlatılan süreçte gerçekleştirildiği görülmektedir.
Öncelikle; disiplin cezasını itirazen incelemeye yetkili olan ve sadece itirazın kabulü ya da reddi yönünde bir karar vermek durumunda bulunan üst disiplin amirince, itiraza konu disiplin cezasının kaldırılmasına karar verilmeksizin aynı fiillere dair olarak yeni bir soruşturma sürecinin başlatması hukuken mümkün değildir. İkinci olarak; kınama cezasına yapılan itiraz üzerine başlatılan süreçte davacının daha ağır bir disiplin cezasıyla cezalandırılması da yukarda aktarılan hak arama hürriyetiyle bağdaşmayan bir durum olmasının yanı sıra aleyhe karar verme yasağına da aykırı bir durum olacaktır.
Bu durumda; tüm bu hususlar dikkate alındığında, davacının 657 Sayılı Kanun’un 125/D-(c) maddesi uyarınca bir yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka uyarlık, yukarda ayrıntılı biçimde aktarılan hususlar gözetilmeksizin davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 23.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.