Şirketlerin, bireylerin şu an en büyük sorunu ne? Gelir kurgusundaki aksama ve gelirlerin borçları karşılamaktan uzak bir noktaya düşmesi. Bu mesele gündeme geldiğinde ne deniyor? İdare et, enflasyon zaten düşecek.
Hatta enflasyon düşmekle kalmayacak satın alma gücü artarken, gelecek sene sonu itibariyle kişi başına gelir de 12 bin doları aşacak. Neden? Çünkü Türkiye ekonomisi doğru yönetiliyor.
Elbette bireylerin ihtiyaçları karşısında bunlar boş laftan ibaret oluyor. Ama aynı durum, tersi anlatılsa da makro ekonomik dengeler için de geçerli. Bulduğumuz kaynağı belirsiz 22 milyar dolar da, elde avuçtakini satmak da, turizm gelirleri de bir yıl içinde bulmamız gereken paranın yakınına bile yaklaşmıyor.
Son olarak Kasım 2022 itibariyle Türkiye’nin bir yıldan az vadeli, yani kısa vadeli borç olarak nitelendirilen ödeme tablosu açıklandı. 189 milyar dolar… Buna 45 milyar dolarlık cari açık finansmanını da ekleyin. Ne yaptı? 234 milyar dolar.
Peki bunun sağlaması ne? Öncelikle zannedildiği gibi öyle para içinde yüzmüyoruz, dünya da bizi kıskanmıyor. İhracat gelirleriyle bunu karşılayacağını düşünmek iyimserlik olur. Çünkü her ihracat artışı, yapısal sorunları çözmediğimiz için sadece cari açık finansman ihtiyacını şiddetlendiriyor.
Turizm gelirlerinin bunu tek başına karşılaması da olanak dahilinde değil. Net hata noksan adı altında kaynağı belirsiz para da bulsanız, ki sonrasında başımıza hangi sıkıntıları açacağını bilmiyoruz, bu meblağı toparlamanız mümkün değil.
Yani sadece bir yıl ekonomiyi döndürebilmek için nakit, 234 milyar dolar bulmamız gerekiyor. Meselenin birinci sağlaması ‘neden’ sorusunun sorulmasıyla yapılabilir. Bu paranın dünyanın parasal sıkılaşmaya gittiği ortamda bulunabilmesi mümkün mü? Kullanılabilir maliyetlerle hayır.
Peki kaynak akışı için en büyük problemimiz ne? Öngörülemez olmamız. Gece yattım, sabah kalktım kararların alındığı, sözde uyanıkça, ama sadece insanları yatırımdan uzaklaştıran edalı hareketlerimiz, komiklikle ciddiyetsizliği karıştıran küçümsemelerimiz ve hukuk alanındaki kötü karnemiz bu kaynağın bulunması önündeki en büyük riskleri oluşturuyor.
İkinci sağlamaya geçelim. Bu fotoğraf içerisinde ürün maliyetlerinin düşmesi de, fiyatların sabitlenmesi de, enflasyonun gerilemesi de, satın alma gücünün artması da, doğal olarak kişi başına gelirin yükselmesi de mümkün gözükmüyor.
Hadi geçelim üçüncü sağlamaya… Başımızın belası döviz. Özellikle dolar kurunun bu fotoğraf içerisinde TL lehine seyir izlemesi olası değil. Aksine bunu sağlayabilmek için yaptığınız her baskıcı müdahale de fayın stresini ve kırılma yüzdesini arttırıyor.
Peki tümünün sağlaması ne? Türkiye’nin plansız, günü birlik, ekonomi bilimini reddeden, sağlam bir teze dayanmayan uygulamaları. Uygulamanız orijinal olabilir; bunda bir sakınca yok.
Ama özgün uygulamanın bile bilimsel bir açıklamasının, mantığının olması gerekir. Aksi takdirde bu sokağın çıkacağı tek yol, imtiyaz dağıtımı, özelleştirme adı altında varlıkların transferi ve daha bozulacak ekonomik görünüm.