Yoksulluğa Alışmak

Bundan tam beş yıl önce; Yani Mart 2015’te 15-65 yaş aralığında çalışan sayısı: 25 milyon 218 bin kişi.

Şimdi, yani Mart 2020’de 15-65 yaş arasında çalışan sayısı 25 milyon 390 bin kişi.

Evet, son 5 yılda çalışan sayısı sadece 172 bin kişi artmış.

Oysa aynı dönemde, yani son beş yılda 15-65 yaş aralığındaki nüfus artışı 3 milyon 206 bin kişi. Kabaca bu artan nüfusun sadece 172 bini iş bulabilmiş.

Bunun anlamı şudur: Son 5 yılda iş bulma oranı sadece ve sadece %5,4 seviyesindedir.

Her 100 kişiden sadece 5,4 kişi iş bulabilmiştir. Gerisi işsizler hanesinde veya evine kapanmış, umutsuzlar hanesinde öylece bekliyor.

***

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2015-2019 yılları arasında ülkemiz reel olarak (2009 fiyatları ile) tam yüzde 15,0 büyüme göstermiştir.

Yıllık büyüme oranları şu şekildedir: 2016 (%3,2); 2017 (%7,5); 2018 (%2,8) ve 2019 (%0,9). Toplamda büyüme ise %15,0.

İşte meydanlarda bu büyüme oranlarından büyük bir başarı ile bahsediyoruz. Oysa son 4 yılda yüzde 15,0 büyüme karşısında istihdam artışı (yıllık bazda) yüzde 5,2’de kalmıştır.

2005-2015 yılları arasında ise büyüme oranı toplamda yüzde 65,3’e ulaşırken, istihdam artış oranı da yüzde 35,6 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesi yüzde 55’lerden yüzde 35’lere gerilemiştir. 

***

Büyüme-İstihdam ilişkisinde yaşanan bu düşüşü hemen teknolojik gelişmeye bağlayabiliriz. Ama önceki yazımda örneğini verdiğim Almanya var karşımızda… Yüzde 18 büyüme karşısında yüzde 10 istihdam artışı olmuş.

Acaba biz Almanya’nın bile önünde teknolojik bir büyüme mucizesi mi gerçekleştiriyoruz?

Bakınız, bu örneği inşaat sektörü verileri üzerinden biraz daha açarak aktarayım:

2015 yılında 1 milyon 914 bin kişi bu sektörde çalışıyor. 2019 yılında ise çalışan sayısı 1 milyon 550 bin kişiye geriliyor. Çünkü sektörde işler durdu ve yeni inşaat yapımı azaldı. Hatta ruhsat, iskân vs hepsi sert düştü.

Her 5 inşaat işçisinden 1’i işini kaybetti.

Ama inşaat sektörünün GSYH hesabında reel değeri aynı dönemde yüzde 2,8 artış gösteriyor.

Nasıl olur bu diyorsunuz?

Sektörde işler kesat, yüzde 19,0 oranında iş kaybı var ama GSYH hesabında inşaat sektörü büyüme olarak kayda geçmiş.

Diyeceksiniz ki, binaların değeri arttı, bu değer artışı daha az inşaata rağmen büyüme getirdi.

Hemen Merkez Bankası’nın konut fiyat endeksine bakıyoruz. 2015-2019 arasında konut fiyatları yüzde 41,0 artış gösteriyor. İyi ama aynı dönemde ülkemizde toplam enflasyon yüzde 60,5.

Yani inşaat sektöründeki durağanlık fiyatlara yansımış ve reel bir gerileme olmuş. Nereden bakarsanız bakın ortada inşaat sektöründe enflasyondan arındırdığımızda yüzde 11,5 bir reel değer kaybı yaşanmıştır.

***

Özetleyelim…

Çalışan sayısı yüzde 19,0 düşüyor

Reel fiyat düzeyi yüzde 11,5 geriliyor 

ama inşaat sektörü GSYH hesabında yüzde 2,8 büyüme olarak yer alıyor. 

İşte bizim büyüme hikayemizin özeti. 

***

Burada temel bir başka sorun ise toplumun algısıdır. Gerçek ne kadar farklı olsa bile algı ile bu içinden çıkılmaz yoksulluk örtülebiliyor.

Mesela verilerimizin güvenilirliği çok ciddi bir sorun haline geliyor. Bu sorun dış ilişkilerimize kadar etki edebiliyor. Ama meydanlarda tam tersi bir tavırla karşılaşabiliyoruz.

Büyüme oranını alkışlayan işsizlerin hali sanırım tam da hikâyenin kendisi oluyor. Bir tarafta işsiz ama diğer yanda ‘yüzde 7,5 büyüdük’ denildiğinde sevinçten havalara uçan bir kalabalık. 

Belki de işin en tehlikeli tarafı burası.

Kendisi yoksulluğa mahkumiyeti kabullenmiş olsa da aynı yoksulluk ülkenin kaderi haline dönüşüyor. Bu kader en fazla kendi evlatlarını vuracak oysa…

Burada en verilebilecek en somut örnek Venezuela’dır.

Orta sınıfın çöküşü ve yoksulluğa mahkûm olan bir toplum. Umarım hepimize ders olur.

Kaynak: Karar Gazetesi-İbrahim Kahveci

https://www.karar.com/yoksulluga-alismak-1570866

Bu Yazıyı Paylaşın