Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü:
KARAR :
…Başkanlığında… mühendisi olarak görev yapan davacı tarafından, 2011 ve 2012 yıllarına ait yıllık izinlerini kullanmak istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 10/09/2012 günlü, 1046 sayılı işlemin iptali ve işlem nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık 10.000,00.-TL manevi tazminatın işlemin tebliğ edildiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Ankara 15. İdare Mahkemesince verilen kararla; davacı tarafından gerek yıllık izin, gerek ücretsiz izin hususlarında idareye birçok kez dilekçeler verilerek farklı farklı istemlerde bulunmak suretiyle idarenin karar almasının güçleştirildiği, davacının 2011 ve 2012 yılı yıllık izin talebinden önce aylıksız izin talebinde de bulunduğu, bu talebin, amirlerinin yazılı bildirimine rağmen belirtilen eksiklikleri gidererek yenilemediği, dolayısıyla iznin kullanımı hususunda idarenin tereddüte düşmesine yol açtığı, diğer taraftan davacının en son idareye başvurduğu 03/09/2012 tarihinden itibaren 2011 yılı iznini kullanma hakkının düşmesine az bir süre kalmış ise de, davacının, Yüksek Disiplin Kurulunca memuriyetten çıkarma cezası ile cezalandırılması nedeniyle 14/09/2012 tarihinde Kurumla ilişiğinin kesildiği ve davacıya izin kullandırılmasının mümkün olmadığı, bu sebeple, davacının izin talebinin reddine dair işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, hukuka uygun olduğu sonucuna varılan idari işlem nedeniyle davacının manevi zararından söz edilemeyeceğinden tazminat talebinin kabulünün de olanaklı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 102. maddesinde: “Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenebilir.” hükmü, 103. maddesinin 1. fıkrasında “Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Cari yıl ile bir önceki yıl hariç, önceki yıllara ait kullanılmayan izin hakları düşer.” hükmü düzenlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davalı idarede… mühendisi olarak görev yapan davacının, 24/08/2012 tarihli dilekçesi ile, 16/10/2012 tarihinden itibaren kullanacağı 4 gün yıllık izin talep ettiği, bu talebine cevap verilmeden, 29/08/2012 tarihinde, bir önceki izin talep dilekçesi evrak kaydına alınmadığı için aynı istemini yinelediğini belirten yeni bir başvuru yaptığı, idarece bu talebine ilişkin bir cevap verilmeden bu kez, 31/08/2012 tarihli başvuruyu yaparak, eşinin doğum yapması nedeniyle aylıksız izne ayrılmak istediği, bu talebine de henüz cevap verilmeden 03/09/2012 günlü dilekçesi ile Kurumuna başvurarak; 31/08/2012 tarihli dilekçesini ilgi tutmak suretiyle, aylıksız izin kullanacağını, bunun öncesinde 2011 yılına ait 30 gün, 2012 yılına ait 30 gün+2 gün yol izni olmak üzere yıllık izinlerinin verilmesini istediği, davacının görev yaptığı … Daire Başkanlığının davaya konu edilen 10/09/2012 günlü, 1046 sayılı işlemiyle; davacının daha önceki yıllık izin talebine ilişkin dilekçeleri de ilgi tutularak, bu taleplerin ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere bu aşamada uygun görülmediğinin bildirildiği, diğer taraftan, 10/09/2012 günlü, 3635 sayılı Genel Müdürlük işlemi ile; 2011 ve 2012 yıllarına ait yıllık izin talebi ile ilgili Dairelerine herhangi bir belgenin intikal etmediği, ücretsiz izne başlama tarihinin de belirtilmemesi nedeniyle taleple ilgili herhangi bir işlem yapılamadığı, ücretsiz izine ayrılma tarihinin belirtilmesi halinde taleple ilgili işlem tesis edilebileceği hususlarının davacıya bildirildiği, yine aynı günlü (10/09/2012) Yüksek Disiplin Kurulu Kararı ile, davacı hakkında memuriyetten çıkarma cezası tesis edildiği ve davacının 14/09/2012 tarihinde Kurumla ilişiğinin kesildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, yıllık izin talebini içeren, farklı tarihli, üç ayrı başvuru yapılmış ise de, son başvurusu olan 03/09/2012 tarihli başvurusu, hak ettiği bütün yıllık izinlerinin kullanımı talebine ilişkin olup, önceki iki başvurusundaki istemleri de kapsayan bir başvuru olduğundan, uyuşmazlığın, davacının 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin yıllık izinlerinin kullanılması talebinin reddine ilişkin işlemin iptali isteminden doğduğu sonucuna varılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının, yıllık izin talebinin reddine dair dava konusu ettiği işlem; idari işlemin unsurları yönünden, hukuki düzenlemeler çerçevesinde incelenerek bir karar verilmesi gerekmekte iken, davacının birden fazla kez başvuru yaparak idarenin karar almasını zorlaştırdığı yolunda mücerret bir saptamaya dayanılarak ve bu davanın konusu olmadığı halde davacının aylıksız izin talebini, amirlerinin yazılı bildirimine rağmen belirtilen eksiklikleri gidererek yenilemediği, bu yüzden iznin kullanımı hususunda idarenin tereddüte düşmesine yol açtığı gerekçelerine yer verilerek karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; Mahkemece, davacının 2011 yılına ilişkin izin hakkının düşmesine az bir zaman kaldığı ancak 14/09/2012 tarihinde Kurumla ilişiğinin kesildiği gerekçesiyle izin kullandırılmasının mümkün olmadığı gerekçesine dayanılmış ise de; davacının Kurum ile ilişiğinin kesildiği 14/09/2012 tarihinin, bu davanın konusunu oluşturan 10/09/2012 tarihli işlemden sonraki bir tarih olduğu göz önüne alındığında, anılan ilişik kesme işleminin, dava konusu işleme dayanak olamayacağı ve işlemin hukuka uygun olduğunu saptayan Mahkeme kararına da gerekçe teşkil edemeyeceği açıktır.
Davacının manevi tazminat istemine ilişkin olarak ise; İdare Mahkemesi tarafından, dava konusu işlem hukuka uygun bulunduğundan, davacının bu işlemden kaynaklı manevi zararından söz edilemeyeceği gerekçesiyle tazminat isteminin reddedildiği göz önüne alındığında, Dairemizce verilen bozma kararı üzerine, Mahkemece bu hususa ilişkin olarak da yeniden bir inceleme yapılması gerektiğinden, manevi tazminat talebinin reddinde de hukuki isabet bulunmamıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 15. İdare Mahkemesi’nce verilen 29/03/2013 günlü, E:2012/1575; K:2013/381 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 07/10/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.