YARGITAY
ONDOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/1750 |
Karar | : 2021/6108 |
Tarih | : 02.06.2021 |
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 51/2-B ve 47/1-A maddelerine aykırı davranmak eyleminden dolayı …’nun sürücülüğünü yaptığı Hedef Araç Kiralama ve Servis Anonim Şirketi adına kayıtlı 34 LG 5421 plakalı araç hakkında, Samsun Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünün 09/07/2017 tarihli ve MA 22280281 sayılı trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 427,00 Türk lirası idarî para cezası ile 09/07/2017 tarihli ve IC 864102 sayılı trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 206,00 Türk lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun reddine dair Samsun 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/05/2018 tarihli ve 2017/830 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 04.02.2020 gün ve 2018-11432 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.02.2020 gün ve KYB. 2020/18064 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya içerisinde bulunan 25/07/2017 tarihli belge uyarınca tescil plakasına idari para cezası uygulanan aracın muterizin çalışanı olduğu şirket tarafından kiralanıp muterize tahsis edildiği sabit ise de; Samsun Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünün 09/07/2017 tarihli ve MA 22280281 sayılı trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 427,00 Türk lirası idarî para cezası ile 09/07/2017 tarihli ve IC 864102 sayılı trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 206,00 Türk lirası idarî para cezasının muhatabının Hedef Araç Kiralama ve Servis Anonim Şirketi olduğu, idari para cezalarının anılan şirket hakkında uygulandığı ve şirkete tebliğ edildiği, bu haliyle 2918 sayılı Kanun’un 28/1-b maddesi uyarınca muteriz …’ nun başvuruda bulunma hakkı bulunmadığından yapılan başvurunun usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
Kabule göre de, muteriz …’nun babası olan …’nun 09/07/2017 tarihinde saat 03:28’de Samsun Özel Atasam Hastanesi’ne giriş yaparak Acil birimince göğüs ağrısı, nefes darlığı şikayeti ile tıbbi müdahalede bulunulduğu, acil serviste yapılan değerlendirmeler sonucu hastanın göğüs ağrısı, dispne, kah, ht, pnömoni, solunum sıkıntısı, pah tanıları ile detaylı takip nitelikle gözlem amacı ile 09/07/2017 günü saat 13:31’de Kardiyoloji adına yoğun bakım servisine yatırıldığı, 11/07/2017 tarihine kadar yoğun bakım ünitesinde müşahede altında tutulan hastanın bu tarihte taburcu edildiği, kabahatli hakkında düzenlenen itiraza konu idarî para ceza tutanaklarına dayanak olan kural ihlâlin 09/07/2017 günü saat 03:22’de işlendiği, kabahatlinin hız ihlalinden altı dakika sonra refakatinde bulunan babası … ile sağlık kuruluşuna giriş yaptığı göz önüne alındığında, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar” başlıklı 141. maddenin a fıkrasında yer alan “Yaralı veya acil hastaların taşınması ve bunlara ilk ve acil yardımın yapılması için kullanılan cankurtaran ve özel amaçlı taşıtlarla, yaralı ve acil hasta taşıyan diğer araçlar,” şeklindeki düzenleme uyarınca muterizin geçiş üstünlüğüne sahip olduğu ve trafik kısıtlamalarına ve yasaklarına bağlı olmadığı gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
İsabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “1-” numaralı bozma sebebine yönelik olarak;
Kanun yararına bozma talepnamesinde ve Dairemizin tevdi kararında, her ne kadar da muterizin 2918 sayılı Kanun’un 28/1-b maddesi uyarınca başvuru hakkı bulunmadığı iddia edilmişse de, adı geçen Kanun maddesinin, 5236 sayılı Kanun’un 28/1-b olarak yazılması gerekirken sehven 2918 sayılı Kanun olarak yazıldığı değerlendirilerek yapılan incelemede;
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kararların tebliği” başlıklı 26/3. maddesi;
“…(3) Tüzel kişi hakkında verilen idarî yaptırım kararları her halde ilgili tüzel kişiye tebliğ edilir…” hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta, idari yaptırım karar tutanağının araç plakası sahibi ilgili tüzel kişiye usulüne uygun şekilde 18.07.2017 günü tebliğ edildiği, tüzel kişiden aracı kiraladığı dosyadaki belgelerle sabit olan gerçek kişi sürücünün ise bu tutanağa karşı 25.07.2017 günü süresinde başvurduğu görülmektedir.
Kabahatler Kanunu’nun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesi;
“(1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir.
(2) Mücbir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru, kararın kesinleşmesini engellemez; ancak, mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir.
(3) Başvuru, bizzat, kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile yapılır. Başvuru dilekçesi, iki nüsha olarak verilir.” hükümlerini içermektedir.
Buna göre; Kabahatler Kanunu’nda, idari yaptırım kararına karşı mutlak surette idari yaptırım kararının muhatabının veya araç plakası sahibinin başvurması gerekeceği hususunda açık bir düzenleme olmadığı gibi idari yaptırım kararına konu eylemi işlediğini kabul eden kişilerin de başvurması önünde hukuki bir engel bulunmadığı görülmektedir.
Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesi;
“(1) Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda;
a) Yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili sulh ceza mahkemesine gönderilmesine,
b) Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idarî yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan nedenlerin bulunmaması halinde başvurunun usulden kabulüne,
Karar verilir.
(2) Başvurunun usulden kabulü halinde mahkeme dilekçenin bir örneğini ilgili kamu kurum ve kuruluşuna tebliğ eder.
(3) İlgili kamu kurum ve kuruluşu, başvuru dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde mahkemeye cevap verir. Başvuru konusu idarî yaptırıma ilişkin işlem dosyasının tamamının bir örneği, cevap dilekçesi ile birlikte mahkemeye verilir. Mahkeme, işlem dosyasının aslını da ilgili kamu kurum ve kuruluşundan isteyebilir. Cevap dilekçesi, idarî yaptırım kararına karşı başvuruda bulunan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak verilir.
(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re’sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça belirtilir.
(5) Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır.
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.
(8) Mahkeme, son karar olarak idarî yaptırım kararının;
a) Hukuka uygun olması nedeniyle, “başvurunun reddine”,
b) Hukuka aykırı olması nedeniyle, “idarî yaptırım kararının kaldırılmasına”,
Karar verir…” hükümlerini içermektedir.
Buna göre; başvuruya dair incelemenin esasına girilmeden önce, Sulh Ceza Hakimliğince başvuranın buna hakkı olup olmadığı re’sen incelenecek, şayet başvuranın başvuru hakkına sahip olmadığı yönünde bir tereddüt yoksa başvuru usulden reddedilecektir. Ancak başvuranın başvuru hakkı olup olmadığı yönünde bir tereddüt hasıl olursa veya başvuran kabahati bizzat işlediğini kabul (ikrar) ediyorsa, dosyadaki bilgi ve belgelerden de hareketle, başvurunun ilgili idari yaptırımın muhatabına ihbar edilmesi veya idari yaptırım tutanağının muhatabının tanık olarak dinlenmesi yoluna da gidilebilecektir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, şayet maddi gerçekliğe aykırı olarak, başvuranın kabahate konu eylemi işlemediği ortaya çıkarsa, bu durumda başvuranın resmi mercilere yaptığı gerçeğe aykırı beyan veya başvuru dolayısıyla cezai sorumluluğunun doğması da muhtemeldir.
Kabahatler Kanunu’nda yazılı “başvuru hakkı” kavramının, özellikle kabahati işleyen gerçek kişinin kimliğinin idari makamlarca tespit edilemediği veya karine olarak belirlendiği bu gibi durumlarda, sadece idari yaptırım tutanağında adı yazılı muhatabın sahip olduğu bir hak olarak dar yorumlanması halinde; hakikati bilen ve buna dair yargı organlarına başvuran kişilerin engellenmesi, maddi gerçekliğe ulaşılmasının önlenmesi, kabahatli gerçek kişinin başvurusu üzerine buna güvenen ve masum olduğu bilinen kişilerin ise başvuru süresini kaçırması gibi bir takım adaletsiz sonuçlar doğabileceği değerlendirilmiştir.
Kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlıkta; idari para cezasından bir şekilde haberdar olan ve kabahat oluşturan eylemi bizzat işlediğini beyan ederek süresinde başvuran gerçek kişi sürücünün, işlediği kabahati kabul (ikrar) ettiği, ancak eylemi sırasında ortada hukuka uygunluk nedenlerinden biri olduğu gerekçesiyle cezanın iptali için başvurduğu, bu hususta idari yaptırım uygulayan idarece kabahati işleyen kişinin kimliği hakkında bir tespit yapılamadığı için araç plakası sahibi tüzel kişiye ceza kesildiği de göz önüne alındığında; idari yaptırımın tahsilinden özel hukuk kapsamında da doğrudan etkilenme ihtimali bulunan başvuranın, idari yaptırıma karşı başvuruda bulunmakta hukuki yararı bulunduğu, dolayısıyla 5236 sayılı Kanun’un 28/1-b kapsamında “başvuru hakkı” bulunduğunun kabulü gerektiği,
Keza, somut uyuşmazlıkta, Sulh Ceza Hakimliğince başvurunun usulden kabulüyle uyuşmazlığın esastan incelendiği, bu nedenle esasa geçilmesinde bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “1-” numaralı kanun yararına bozma sebebi yerinde görülmediğinden, kanun yararına bozma talebinin REDDİNE,
) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “2-” numaralı bozma sebebine yönelik olarak yapılan incelemede;
Kanun yararına bozmaya konu dosyada, kabahatli hakkında uygulanan trafik (idari) para cezalarının, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/1-a ve 51/2-b maddeleri uyarınca uygulandığı görülmüştür.
2918 sayılı Kanun’un “Trafik işaret ve kurallarına uyma zorunluluğu” başlıklı 47. maddesi;
“Karayollarından faydalananlar aşağıdaki sıralamaya göre;
a) Trafiği düzenleme ve denetimle görevli trafik zabıtası veya özel kıyafetli veya işaret taşıyan diğer yetkili kişilerin uyarı ve işaretlerine,
b) Trafik ışıklarına,
c) Trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara,
d) Trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural,yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere,
Uymak zorundadırlar.
(Değişik:18/10/2018-7148/20 md.) Trafik zabıtası veya diğer yetkililerin dur işaretlerine, ışıklı trafik işaretlerinden kırmızı renkli olanına ve sesli işaretlere uymayan sürücüler 235 Türk lirası, bu maddede yazılı diğer trafik işaretlerine ve kurallarına uymayan sürücüler, 108 Türk lirası para cezası ile cezalandırılırlar…” ve
2918 sayılı Kanun’un “Hız sınırlarına uyma zorunluluğu” başlıklı 51. maddesi;
“Sürücüler, aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar.
(Değişik:18/10/2018-7148/21 md.) Hız ölçen teknik cihaz veya çeşitli teknik usullerle yapılan tespit sonucu Yönetmelikte belirlenen hız sınırlarını;
a) Yüzdeondan yüzde otuza (otuz dâhil) kadar aşan sürücülere 235 Türk lirası,
b) Yüzdeotuzdan yüzde elliye (elli dâhil) kadar aşan sürücülere 488 Türk lirası,
c) Yüzdeelliden fazla aşan sürücülere 1.002 Türk lirası
İdari para cezası verilir…” hükümlerini içermektedir.
Buna göre; her iki kabahatin de ancak araç sürücüsü gerçek kişiler tarafından işlenebileceği ve kabahat dolayısıyla sadece sürücülere idari para cezası uygulanacağı açıktır.
Kanun yararına bozmaya konu uyuşmazlıkta; gerek “trafik işaret ve işaretçilerine uymamak” gerekse “şehir içi hız sınırını yüzde 30 oranında aşmak” yönündeki eylemleri işleyen kabahatlinin kimliğinin olay sırasında tespit edilememesi nedeniyle, iki ayrı idari yaptırım karar tutanağının, trafik tescil plakası sahibi olan tüzel kişi hakkında düzenlendiği anlaşılmıştır. Ancak, idari yaptırım tutanağına karşı, cezanın muhatabı olan araç sahibi tüzel kişinin değil, olay günü aracı kiraladığı, aracı bizzat sevk ve idare ettiği dosyadaki belgelerle sabit olan başvurucu … tarafından başvurulduğu görülmüştür.
Başvuranın dilekçesinde, olay günü saat 02.50 sularında önceden iki kez anjiyo olan babasının hastaneden taburcu edildiğini, ancak eve giderken babasının aniden rahatsızlandığını ve hastaneye geri dönmek zorunda kaldıklarını, 03.20 sıralarında Baruthane semti civarında trafik polislerinin kendisini durdurduklarını, babasının nefes almakta zorlandığını ve hastaneye acile gittiklerini söylemesine rağmen ehliyet ve ruhsat istendiğini ancak durumun acil olduğunu belirterek ve gittiği hastaneyi de söyleyerek 155 polis imdat hattını aradığını, ancak telefondakilerin durumun kendi yetkilerinde olmadığını söylediğini, aracı sürmeye devam ettiğini, aynı gece acil kayıtlarından anlaşılacağı üzere, gece 03.28 sularında hastanenin acil servisine giriş yaptığını, sonradan aracın plakasına idari para cezası kesildiğini öğrendiğini belirterek hakkında uygulanan cezaların haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle başvurduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanun’un “Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar ve sürme kuralları:” başlıklı 71. maddesi;
“Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar öncelik sırasıyla şunlardır:
a) Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar,
b) İtfaiye araçları, orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar,
c) Hükümlü veya sanığı takip eden veya emniyet ve asayişi korumak için acele olay yerine giden zabıta araçları,
d) Bir trafik suçu işleyerek kaçan aracı takip eden veya trafik güvenliğini koruma veya trafik kazasına el koyma amacıyla olay veya kaza yerine gitmekte olan görevlilere ait araçlar,
e) (Değişik: 20/2/2014-6525/14 md.) Afet ve acil durum hâllerinde afet ve acil durum hizmetlerinde görevli bulunan araçlar,
f) (Değişik:6/12/2019-7196/42 md.) Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının üst makamlarına ait ekli (1) sayılı listede gösterilen araçlar,
g) (Ek:6/12/2019-7196/42 md.) Görev ve hizmet gerekleri veya güvenlik nedenleriyle geçiş üstünlüğüne sahip olduğu yönetmelikte belirlenen araçlar,
Bu araçlar görev halinde iken geçiş üstünlüğü hakkına sahiptir.
Bu hak, halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokmamak, duyulur ve görünür geçiş üstünlüğü işaretini vermek şartı ile kullanılır.
Bu araçlar, bu Kanun ve yönetmelikte yazılı trafik kısıtlama ve yasaklarına bağlı değildir.
Bunların birbirleriyle karşılaşmalarında birinin diğerine göre geçiş üstünlüğü yukarıda yazılı olan sıraya göredir.
Zorunluluk olmadığı hallerde geçiş üstünlüğünü kullanmak yasaktır.
(Değişik: 21/5/1997-4262/4 md.) Zorunluluk olmadığı halde gereksiz geçiş üstünlüğü hakkını kullanan sürücüler 1 800 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar.
(Ek fıkra:6/12/2019-7196/42 md.) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikte belirlenir.” hükümlerini içermektedir.
Buna göre; olay sırasında babasını hastaneye acil servise götürdüğü resmi delil mahiyetindeki hastane raporu ile sabit olan başvuran sürücünün, bir zaruret hali içinde bulunduğu, halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokmamak, duyulur ve görünür geçiş üstünlüğü işaretini vermek şartı ile 2918 sayılı Kanun’da yazılı “hukuka uygunluk sebeplerinden” biri olan “geçiş üstünlüğü” bulunması nedeniyle, trafik kısıtlama ve yasaklarından sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği, “2-” numaralı sebep yönünden yerinde görüldüğünden, Samsun 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/05/2018 tarihli ve 2017/830 değişik iş sayılı kararının, CMK’nun 309/4-d maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre; Samsun Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ve Ceza İşleri Büro Amirliğince düzenlenen, 09.07.2017 tarihli, IC 864102 ve MA 22280281 seri numaralı, 206 TL ve 427,00 TL bedelli idari yaptırım kararlarının bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına, 02.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.