DANIŞTAY
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas | : 2021/1446 |
Karar | : 2022/63 |
Tarih | : 09.02.2022 |
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı – …
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …Orta Doğu Elektrik Mühendislik İletişim Nakliye İnşaat Tekstil Sanayi Ticaret ve Pazarlama Taahhüt Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …. Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan faturalar düzenlediğinden bahisle takdir komisyonu kararına istinaden 2011 yılının Ocak ila Aralık dönemleri için re’sen tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin üç katı tutarında kesilen ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.
Davacı adına düzenlenen ve dava konusu cezalı tarhiyatların dayanağı takdir komisyonu kararlarına done oluşturan vergi tekniği raporunun davacıya tebliğ edilmemesinin ihbarnamelerin hukuksal değerini yitirmesine yol açmayacağı ve vergi tekniği raporunun savunma dilekçesi ekinde Mahkemeye ibraz edilmiş olması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılama hakkının kısıtlandığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulması üzerine bozma kararına uyularak verilen …. Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı:
Vergi mahkemesi davacı adına düzenlenen vergi tekniği raporunu inceleyerek dava konusu vergi ve cezanın kaldırılmasına karar vermiştir.
Danıştay Dördüncü Dairesinin 21/12/2020 tarih ve E:2019/9687, K:2020/5892 sayılı kararı:
Daire temyize konu kararı bozmuştur.
…. Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı ısrar kararı:
Mahkeme, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu cezalı tarhiyatların hukuka uygun olduğu belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …DÜŞÜNCESİ: Tüzel kişiliği sona eren şirket tarafından açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi gerekirken, cezalı tarhiyatın hukuka uygunluğu incelenerek verilen ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
06/02/2015 tarih ve 8753 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nden, Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından kendilerine 07/10/2013 tarih 8420 sayılı ve 07/07/2014 tarih 8606 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazeteleri’nde yayımlanan ilan ile yapılan ihtara rağmen ve 6552 sayılı Kanun’un 134. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen Geçici 10. maddede belirtilen sürede sermayelerini 6102 sayılı Kanun’da belirtilen asgari tutarlara yükseltmeyen ve aralarında davacının da yer aldığı anonim ve limited şirketlerin 03/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silindiklerinin tescil ve ilan olunduğu anlaşılmaktadır.
Anılan tarih itibarıyla ticaret sicilinden kaydı silinen davacı şirket adına re’sen tarh edilen vergiler ile kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelerin 07/04/2015 tarihinde tebliği üzerine 21/04/2015 tarihinde mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile işbu dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendinde, dava dilekçelerinin ehliyet yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı belirtilmiş, (6) numaralı fıkrasında ise maddede sayılan hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı ifade edilmiştir. Kanun’un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde ise 14. maddenin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendinde yazılı hususta kanuna aykırılık görülürse davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.
6103 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında anonim ve limited şirketlerin, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde sermayelerini, anılan Kanun’un 332 ve 580. maddelerinde öngörülen tutarlara yükselteceği; aksi hâlde mezkûr sürenin sonunda infisah etmiş sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 10. maddesinde, 14/02/2014 tarihine kadar Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre yapılması gereken sermaye artırımlarını herhangi bir nedenle yapmamış olan şirketler hakkında asgari sermaye şartını bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde yapmaları hâlinde fesih işlemi uygulanmayacağı, sermaye artırımında bulunmaması nedeniyle ticaret sicili kaydı silinenlerin de bu süre içinde sermaye artırımı için başvurmaları hâlinde kayıtlarının resen yeniden oluşturulacağı düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre limited şirketler, ticaret sicilinde tescil ile tüzel kişilik kazanmakta, ana sözleşmesinde yazılı işletme konularında haklara ve borçlara sahip olmakta ve organları tarafından temsil edilmektedir. Diğer taraftan, şirketin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde ticaret sicil kaydının terkin edilmesi ile birlikte tüzel kişilik son bulmaktadır.
Tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle hak ve fiil ehliyetini yitiren şirketlerin, sona erme tarihinden sonra haklara sahip olması veya borçlu kılınması mümkün değildir. Tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlere ilişkin olsa dahi tüzel kişiliği sona ermiş şirket adına vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmesi veya başka bir idari işlem tesis edilmesi hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağı gibi bu şirketlerin yargı mercileri önünde temsil edilebilmelerine de olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, tüzel kişiliği sona eren şirket tarafından açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi gerekirken, dava konusu vergi ve cezaların hukuka uygunluğu incelenerek verilen mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- …. Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.02.2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X – KARŞI OY:
06/02/2015 tarih ve 8753 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nden, Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından kendilerine 07/10/2013 tarih 8420 sayılı ve 07/07/2014 tarih 8606 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazeteleri’nde yayımlanan ilan ile yapılan ihtara rağmen ve 6552 sayılı Kanun’un 134. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen Geçici 10. maddede belirtilen sürede sermayelerini 6102 sayılı Kanun’da belirtilen asgari tutarlara yükseltmeyen ve aralarında davacının da yer aldığı anonim ve limited şirketlerin 03/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silindiklerinin tescil ve ilan olunduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin birinci fıkrasında göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre yargılama işlemlerinde bulunabilmek için öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi ticaret sicil kayıtlarının silinmeleriyle olur.
Bu hukuki durum karşısında ticaret sicil kaydının re’sen terkini ile tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan hukuksal varlığı sona eren şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.