Yayınlanan her yeni IPCC raporu zamanımızın daraldığına, acilen, büyük ölçekte, hızlandırılmış önlemler alınması gerektiğine işaret ediyor.
İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık raporunda ayrıca Türkiye’nin aşırı hava olaylarına karşı Avrupa’nın en kırılgan ülkesi olduğu, yüksek emisyonların devam etmesi durumunda taşkınlar, kuraklık, sel ve toprak kayıpları gerçekleşebileceği de belirtiliyor.
IPCC Başkanı Hoesung Lee,’nin sözleriyle: “Bu rapor, harekete geçmemenin sonuçları hakkında ciddi bir uyarıdır. Rapor, iklim değişikliğinin refahımız ve sağlıklı bir gezegen için ciddi ve artan bir tehdit olduğunu gösteriyor. Bugünkü eylemlerimiz, insanların içinde bulunduğumuz duruma nasıl uyum sağlayacağını ve doğanın artan iklim risklerine nasıl tepki vereceğini şekillendirecek.”
Dünya, önümüzdeki yirmi yılda gerçekleşecek 1,5 derecelik küresel ısınmayla birlikte yaşayacağımız, kaçınılmaz çoklu iklim tehlikeleriyle karşı karşıya. Bu ısınma seviyesinin geçici olarak aşılması bile, bazı geri döndürülemez ek ciddi etkilere neden olacak. Altyapı ve deniz seviyesindeki yerleşimler de dahil olmak üzere toplumun karşılaşacağı riskler artacak. Rapordan öne çıkan bulgular şöyle:
Artan risklerle başa çıkmak için acil eylem gerekli
Artan sıcak hava dalgaları, kuraklıklar ve seller bitkilerin ve hayvanların tolerans sınırlarını çoktan aşarak ağaçlar ve mercanlar gibi türlerde toplu ölümlere neden oluyor. Bu aşırı hava olayları eşzamanlı olarak meydana geliyor ve birbirini tetikleyerek, yönetilmesi giderek zorlaşan kademeli etkilere neden oluyor. Özellikle Afrika, Asya, Orta ve Güney Amerika’da, Küçük Adalarda ve Kuzey Kutbu’nda milyonlarca insan bu nedenle akut gıda ve su güvensizliğine maruz kaldı.
Artan yaşam, biyoçeşitlilik ve altyapı kaybını önlemek için, iklim değişikliğine uyum sağlama adına iddialı, hızlandırılmış eylemler ve aynı zamanda sera gazı emisyonlarında hızlı ve derin kesintiler yapılması gerekiyor. Yeni rapora göre, şimdiye kadar uyum konusunda ilerleme dengeli değil ve alınan önlemler ile artan risklerle başa çıkmak için gerekenler arasındaki uçurum artıyor. Düşük gelirli bölgelerde bu uçurum daha da büyük.
Yaşanabilir bir geleceği güvence altına almanın anahtarı, doğayı korumak ve güçlendirmek
IPCC Çalışma Grubu II Eş Başkanı Hans-Otto Pörtner, sağlıklı ekosistemlerin iklim değişikliğine karşı daha dirençli olduğunu ve gıda ve temiz su gibi hayati önem taşıyan hizmetleri sağlayabileceğini söylüyor. “Bozulmuş ekosistemleri restore ederek ve dünyanın toprak, tatlı su ve okyanus habitatlarının yüzde 30 ila 50’sini etkili ve adil bir şekilde koruyarak, toplumlar doğanın karbonu emme ve depolama kapasitesinden yararlanabilir ve sürdürülebilir kalkınmaya doğru ilerleme hızlandırılabilir. Ancak yeterli finansman ve politik destek şart.”
Bilim insanları, iklim değişikliğinin doğal kaynakların sürdürülebilir olmayan kullanımı, artan kentleşme, sosyal eşitsizlikler, aşırı olaylardan kaynaklanan kayıplar ve zararların yanında pandemi gibi küresel eğilimlerle etkileşime girdiğine ve gelecekteki kalkınmayı tehlikeye attığına dikkat çekiyor.
Etkilerin ve risklerin sıcak noktaları ve aynı zamanda çözümün önemli bir parçası: Şehir yaşamı
Rapor, dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı şehirlerde iklim değişikliğinin etkileri, riskleri ve adaptasyonu hakkında ayrıntılı bir değerlendirme de sunuyor. İnsanların sağlığı, yaşamları ve geçim kaynaklarının yanı sıra, enerji ve ulaşım sistemleri de dahil olmak üzere mülk ve hassas altyapı, sıcak hava dalgaları, fırtınalar, kuraklık ve selden kaynaklanan tehlikelerin yanı sıra deniz seviyesinin yükselmesi de dahil olmak üzere giderek büyüyen değişikliklerden her gün daha fazla olumsuz etkileniyor.
Ancak şehirler aynı zamanda iklim eylemi için fırsatlar da sağlıyor: Yeşil binalar, güvenilir temiz su ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yanında kentsel ve kırsal alanları birbirine bağlayan sürdürülebilir ulaşım sistemlerinin tümü daha kapsayıcı, daha adil bir toplum yaşamı sağlayabilir.
Harekete geçmek için zaman daralıyor
İklim değişikliği, yerel çözümler gerektiren küresel bir sorun. Bu nedenle IPCC’nin bu son raporunda iklime dayanıklı kalkınmayı sağlamak için kapsamlı bölgesel bilgiler de verilmiş.
“Rapor, iklime dayanıklı kalkınmanın mevcut ısınma seviyelerinde zaten zorlu olduğunu açıkça belirtiyor. Küresel ısınma 1,5 dereceyi aşarsa kalkınma daha sınırlı hale gelecek. Bazı bölgelerde küresel ısınmanın 2 dereceyi aşması hâlinde mücadele imkânsız olacak. Bu önemli bulgu, eşitlik ve adalete odaklanan iklim eyleminin aciliyetinin altını çiziyor. Ancak, yeterli finansman, teknoloji transferi, siyasi taahhüt ve ortaklık, iklim değişikliğine daha etkili uyum ve emisyon azaltımlarını sağlayabilir.”