Ticari Kredi Sözleşmesine Dayalı Olarak Borçlu ile Kefil Hakkında Aynı Anda Takip Yapılabilir

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi

Esas No : 2014/22306
Karar No : 2014/24402
Tarih : 21.10.2014

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 4.6.2014 tarih, 12888/16133 Sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :

Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı borçlu, dayanak kredi sözleşmesinde kefil sıfatı ile imzası bulunduğu, asıl borçlu hakkındaki takip semeresiz kalmadan kendisine müracaat edilemeyeceği iddiasıyla takibin iptalini istemiştir.

Takip dayanağı 25.7.2005 tarihli ticari kart sözleşmesinin S… Et Gıda Hayvancılık Ltd. Şti ile banka arasında imzalandığı, borçlu M. Kızılırmak’ın da bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı anlaşılmaktadır.

Takip dayanağı Trio kart sözleşmesi içeriğinin de incelenmesinden borçlu şirketle banka arasında ticari kredi kapsamında düzenlendiği, dolayısıyla 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10. maddesi kapsamında tüketici kredisi niteliğinde olmadığı görülmüştür.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde ( eski Borçlar Kanunu’nun 487. maddesi ) ise, “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir.” Yasa koyucu anılan madde ile alacaklının haklarını güvence altına almak istemiş ve doğrudan kefili takip etmek hakkını vermiştir.

Bu durumda ticari nitelikteki kredi sözleşmesine dayanılarak müteselsil kefil hakkında genel haciz yolu ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmayıp, şikayetin reddi gerektiği ortadadır. Mahkemenin ilk kararının bu sebeple onanması gerekirken, dairemizce maddi hataya dayalı olarak bozulması doğru olmadığı gibi, bu durum taraflar yönünden usulü müktesep hak teşkil etmeyeceğinden maddi hataya dayalı bozmaya uyularak verilen mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ :

Alacaklının karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 4.6.2014 tarih ve 2014/12888 E. – 2014/16133 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, Ankara 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 3.4.2014 tarih ve 2014/188 E. – 2014/297 K.sayılı kararının yukarda açıklanan sebeplerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın