Takip Günü Yapılan Ödeme Takipten Önce Yapılan Ödeme Olarak Kabul Edilemez

T.C.
YARGITAY
ALTINCI HUKUK DAİRESİ
 
Esas : 2022/895
Karar : 2022/1288
Tarih : 10.03.2022

MAHKEMESİ : Emirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 31/10/2018

NUMARASI : 2016/531-2018/366

Davacı vekili; müvekkili kooperatife olan borçları nedeniyle davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların aynı gün fakat icra takibi başladıktan sonra Halkbank Emirdağ Şubesince açılan kooperatif hesap numarasına saat: 17:1 l’de ödeme yaptıklarını, takibe ise UYAP sistemi üzerinden saat 16:00’da geçildiğini, takibe geçildikten sonra ana para borcunu ödemiş olsalar da vekalet ücreti, faiz, tahsil harcı ve fer’ilerini ödemek zorunda olduklarını, icra dosyasına yapılan itirazların hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile alacağın %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

Davalılar; icra takibi yapılmadan önce 27/10/2016 tarihinde borcun tamamını ödediklerini, borcun tahsil edilmesinden sonra yapılan icra takibinden dolayı, vekalet ücreti ve icra giderinin istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece iddia savunma ve dosya kapsamında; ödeme emrinin düzenlenmesinden ve henüz tebliğ edilmemesine rağmen aynı gün bir saat sonra ödemenin yapılması durumu karşısında tarafların birbirlerinden haberdar olmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, aynı şekilde ödeme emrinin ödemenin yapıldığı aynı günün akşam saatlerinde mesai bitimine doğru düzenlenmesi ve hemen ardından banka ödemesi yoluyla borcun ödenmiş olması, hukuki anlamda aralarında husumet bulunan alacaklının, borçlulara vekalet ücreti ve icra masrafı yüklemek amacıyla dava konusu takibi başlattığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Emirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince miktar itibariyle kesin olarak verilen 31.10.2018 tarih, 2016/531 esas ve 2018/366 karar sayılı karara karşı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz isteminde bulunulmuştur.

Davalılar aleyhine davacı S.S. Emirdağ Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifince kredi borçlarının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibinde toplam 14.238,88 TL üzerinden 27.10.2016 tarihinde saat 16:04’de takip başlatıldığı, borçluların ise, aynı gün saat 17:1 l’de 14.350,00 TL’yi banka kooperatif hesap numarasına yatırdıkları dosyada sabittir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89’ncu maddesi gereğince, para borçları ödeme zamanındaki alacaklı yerleşim yerinde ifa edilir. Yani para borcu götürülecek borçlardan olduğundan, alacaklıya bizzat ya da bildirdiği yere götürülerek ödenerek sonlandırılabilir.

6098 sayılı TBK’nun 100. (Eski 818 sayılı BK 84. ) maddesinde, “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir” hükmü yer almaktadır.

Bu durumda, banka hesap numarasına yapılan ödemeden takipten sonra alacaklının yada vekilinin haberdar edildiği ispatlanamadığından ve alacaklının her gün ve saatte banka hesabını denetlemesi hayatın olağan akışı içinde mümkün bulunmadığından dolayı bu ödemenin kısmi ödeme olduğunun kabulü gerekir.

O halde, mahkemece takip günü yapılan ödemenin takipten önce yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği ve alacaklının takipte haklı olduğu gözetilerek, takip tarihi itibarıyla tespit edilen toplam borç üzerinden borçlunun icra vekalet ücreti ve takip masraflarından sorumlu olacağı kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekirken, ödeme emrinin tebliğinden önce ödeme yapıldığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmekle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istemi kabul edilerek mahkeme kararının kanun yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile Emirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.2018 tarihli, 2016/531 esas ve 2018/366 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere HMK’nın 363/1 maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, HMK’nın 363/3. maddesi gereğince gereği yapılmak üzere kararın bir örneğinin ve dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 10.03.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Borçlular aleyhine Emirdağ icra Müdürlüğünün 2016/574 Esas sayılı dosyası ile S.S. Emirdağ Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifine kredi borcu nedeni ile takip yapıldığım, borçluların borcu aynı gün fakat icra takibi başladıktan sonra, Halkbank Emirdağ Şubesince açılan kooperatif hesap numarasına saat: 17.1 l’de yatırdıklarını, takibe ise UYAP sisteminin gidip gelmesi ve sistemsel olarak saat 16.00’da geçildiğini, borçluların icra dosyasına yaptıkları itirazlarında haksız ve mesnetsiz olduklarım, takibe geçildikten sonra ana para borcunu ödemiş olsalar da vekalet ücreti, faiz, tahsil harcı ve ferilerini ödemek zorunda olduklarından, itirazın iptali ve takibin devamına ve alacağın % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.

Yerel mahkemece, ” Ödeme emrinin düzenlenmesinden ve henüz tebliğ edilmemesine rağmen aynı gün bir saat sonra ödemenin yapılması durumu karşısında tarafların birbirlerinden haberdar olmadığının kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Aynı şekilde ödeme emrinin ödemenin yapıldığı aynı günün akşam saatlerinde mesai bitimine doğru düzenlenmesi ve hemen ardından banka ödemesi yoluyla borcun ödenmiş olması, hukuki anlamda aralarında husumet bulunan alacaklının, borçlulara vekalet ücreti ve icra masrafı yüklemek amacıyla dava konusu takibi başlattığı, davalıların da beyanlarından anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlarla birlikte henüz tebliği dahi yapılmadan ödemesi yapılan bir alacak için sırf ödeme emrinin düzenlenmesinin talep edilmiş olması nedeniyle vekalet ücretine hak kazanıldığının kabulü hak ve nesafet kurallarıyla bağdaşmaz” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığı, HMK’nın 363. maddesi uyarınca kanun yararına yaptığı temyiz başvurusunda; yerel mahkemece takip günü yapılan ödemenin takipten önce yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği ve alacaklının takipte haklı olduğu gözetilerek takip tarihi itibarıyla tespit edilen toplam borç üzerinden borçlunun icra vekalet ücreti ve takip masraflarından sorumlu olacağı kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekirken, ödeme emrinin tebliğinden önce ödeme yapıldığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğu, bu nedenlerle, Emirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin anılan kararının kanun yararına temyiz edilerek, bozulması halinde bozma kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 363 üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince Resmi Gazete’de yayımlanması gerektiğinden verilecek Yargıtay kararından bir örneğin gönderilmesinin teminini arz ve talep etmiştir.

Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğu, ” Mahkemece takip günü yapılan ödemenin takipten önce yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği ve alacaklının takipte haklı olduğu gözetilerek takip tarihi itibarıyla tespit edilen toplam borç üzerinden borçlunun icra vekalet ücreti ve takip masraflarından sorumlu olacağı kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekir” gerekçesiyle mahkeme kararının sonuca etkili olmamak üzere HMK’nın 363/1 maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına, HMK’nın 363/3. Maddesi gereğince gerekli işlemlerin yapılmak üzere kararın bir örneğinin ve dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

Aşağıda açıklanan nedenlerden ötürü Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun, yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulması yönündeki kararma katılmıyorum.

6100 sayılı HMK’nın 363. maddesine göre;

‘’Madde 363 – (1) (Değişik fıkra: 20.7.2017 – 7035 S.K./33. md) İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.

(2) Temyiz talebi Yargıtay’ca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

(3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmi Gazetede yayımlanır. (5.8.2017 tarih ve 30145 (Mükerrer) S.R.G. de yayımlanan 20.7.2017 tarih ve 7035 sayılı kanunun 33. maddesi ile değiştirilen birinci fıkrası metni: (1) İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur”.

Madde gerekçesi şu şekildedir.

” GEREKÇE: İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye hukuk dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı oldukları ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.

Karar verilirken yürürlükteki hukukun yanlış uygulanması her an için söz konusu olabilir. Kanun yararına temyiz, yanlışlık tespit edilip daha sonra benzer işlemlerden kaçınmak için kabul edilen bir sistemdir. Yargıtay, yaptığı incelemede uygulamanın yanlış olduğu sonucuna ulaşırsa, kararı kanun yararına bozacaktır. Kanun yararına bozma istemi kabul edilir ve bozma kararı verilirse, bu bozma, kararın hukuki sonuçlarım ortadan kaldırmayacaktır. Yargıtay’ca bozma kararının Adalet Bakanlığına gönderileceği ve Bakanlıkça, uygulamanın yurdun her yerinde aynı doğrultuda yapılmasını sağlamak amacıyla kararın Resmi Gazetede yayımlanmasının sağlanması öngörülmüştür. (Hükümet Gerekçesi m. 367).

Somut olayda, borçlular aleyhine Emirdağ icra Müdürlüğünün 2016/574 Esas sayılı dosyası ile S.S. Emirdağ Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifine kredi borcu nedeni ile takip yapıldığı, borçluların borcu aynı gün fakat icra takibi başladıktan sonra, Halkbank Emirdağ Şubesince açılan kooperatif hesap numarasına saat: 17.11’de yatırıldıkları, takibe ise UYAP sisteminin gidip gelmesi ve sistemsel olarak saat 16.00’da geçildiği anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık daha ödeme emri tebliğ edilmeden aynı gün ödenen borç nedeniyle, tespit edilen toplam borç üzerinden borçlunun icra vekalet ücreti ve takip masraflarından sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Yerel mahkemece, ödeme emrinin düzenlenmesinden ve henüz tebliğ edilmemesine rağmen aynı gün bir saat sonra ödemenin yapılması durumu karşısında tarafların birbirlerinden haberdar olmadığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu, aynı şekilde ödeme emrinin ödemenin yapıldığı aynı günün akşam saatlerinde mesai bitimine doğru düzenlenmesi ve hemen ardından banka ödemesi yoluyla borcun ödenmiş olması, hukuki anlamda aralarında husumet bulunan alacaklının, borçlulara vekalet ücreti ve icra masrafı yüklemek amacıyla dava konusu takibi başlattığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Bu karar, miktar itibariyle parasal kesinlik sınırlarının altında kaldığından temyiz edilememiştir. Ancak yerel mahkeme taraf iddia ve savunmalarını tartışarak bir karara varmıştır. Kararını da gerekçelendirmiştir. Burada aynı gün başlatılan takipte, aynı gün borcun ödenmesi sonucunda, icra vekalet ücreti ve masraflarından kimin sorumlu tutulması gerektiği tartışılmalıdır. Bu da mahkemece tartışılmıştır. Mahkemenin yaptığı hukuki bir yorumdur. Bu durumda hukukun yanlış uygulandığından söz edilemez. Ancak yorum hatası olarak değerlendirilebilir. Sırf bu amaçla HMK 363. maddesindeki kanun yararına bozma yoluna gidilemez. Aksi takdirde olağanüstü kanun yolunu olağan kanun yoluna çevirmiş oluruz ki bu da HMK’nın 363. maddesinin lafzına, amacına, ruhuna uygun düşmeyeceği gibi madde gerekçesine de uygun düşmez. Bu yola gidildiği zaman mahkemelerin her hukuki yorum neticesinde verdiği ve kesin nitelikte olan kararlarının, olağan kanun yolu varmış gibi temyizen incelenmesine neden olur ve Yargıtay ilgili dairelerinin iş yükünün artmasına sebebiyet verir. Böyle bir sonucu kanun koyucunun onaylamayacağı açıktır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kaldı ki bu yönde daha önce verilmiş benzer kararlar vardır ve içtihatlar oluşturulmuştur. Bu yönde bir araştırma yapılmadan HMK’nın 363. maddesinin gerekçesine aykırı olarak kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün bulunmadığından, açıklanan bu nedenlerle kanun yararına bozma talebinin reddi gerekirken, Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun başvuruyu kabul edip, işin esasına girerek temyiz incelemesi yapması ve yerel mahkeme kararını bozması yönündeki kararına katılmıyorum. 10.03.2022

KAYNAK:CORPUS
Bu Yazıyı Paylaşın