İnsan Hakları İzleme Örgütü, yeni yayınladığı raporda, sosyal medya firmalarının savaş suçları dahil birçok ciddi suç işleyenlerin adalet önüne çıkarılmasında kilit rol oynayacak video ve fotoğrafları sildiğini kaydetti.
Örgüt, “Videoya Erişilemiyor: Sosyal Medya Platformları Savaş Suçu Kanıtlarını Ortadan Kaldırıyor” başlığı taşıyan raporunda; Facebook, YouTube ve Twitter gibi sosyal medya firmalarının yasadışı ya da rencide edici olarak tanımlanan içeriklerin kaldırılması için yapay zeka algoritmalarını giderek daha çok kullanmaya başladığını ortaya koydu. Araştırmacılar, hayati önem taşıyan kanıtların eksik olduğundan ya da tahrip edildiğinden endişeli.
Rapor, soruşturmacı gazetecilik sitesi Bellingcat’in sosyal medya platformlarından Rus yapımı Buk füze fırlatıcısına ait derlediği video görüntülerini örnek gösteriyor. Savcılar, Buk füze fırlatıcısının 2014 yılında Malezya Havayolları’na ait MH17 sefer sayılı uçağın düşürülmesinde kullanıldığını kaydediyor.
Bu kanıt, daha sonra, uçağın düşürülmesine ilişkin cezai soruşturmayı yürüten Hollanda’nın başını çektiği çok uluslu Ortak Soruşturma Ekibi tarafından kullanılmıştı. Rusya ise 298 kişinin hayatını kaybettiği olayla bağı olduğu iddiasını reddediyor.
Saldırıda 193 vatandaşını kaybeden Hollanda, Cuma günü Moskova’ya, Rus devletini hukuki olarak sorumlu tuttuğunu ve tazminat davası açacağını bildirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunun yazarlarından Belkis Wille, “Bellingcat, soruşturmanın ileriki aşamalarında geri gidip kaynaklara bir kez daha baktı. Bunlar arasında Hollandalı yargı yetkililerine sunmak üzere derlenen ve soruşturmanın doğruluğunu ispatlayan sosyal medya paylaşımları da vardı. Ancak o aşamada bu içerikler sosyal medya platformlarından kaldırılmıştı” diyor.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Wille, sosyal medya üzerindeki kanıtların, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yürüttüğü soruşturmaların birçoğunda önemli rol oynadığını söylüyor.
Wille, Çarşamba günü Amerika’nın Sesi’ne verdiği söyleşide, “Özellikle 2017’den bu yana, örneğin askerlerin birini idam ettiğini gösteren ya da IŞİD propagandası yapılan video görüntülerinin 15 dakika ya da bir saat içinde platformdan birdenbire kaldırıldığını gördük” dedi.
Hükümetler, rencide edici, yasadışı ya da tehlikeli içerikleri kaldırmaları için internet firmalarına giderek daha çok baskı yapıyor. Sosyal medya firmaları, 2019’da Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye düzenlenen ve 51 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısının Facebook üzerinden canlı yayınlanmasından sonra şiddet öğesi içeren paylaşımları engellemek için daha çok çaba sarfedecekleri sözü vermişti.
Sosyal medya firmaları, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, terör, şiddet ya da nefreti körükleyen içerikleri yasalar gereği kaldırmak zorunda olduklarını bildirdi. Bu firmaların çoğu, bu içeriklerin internet ortamından kaldırılması sürecinde yapay zeka teknolojisinden yararlanıyor.
Wille, bu algoritmaların artık çok etkili hale geldiğini, içerik paylaşılır paylaşılmaz kaldırıldığını ve bu paylaşımları hiçbir kullanıcının görmediğini söylüyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, çoğunlukla sosyal medya üzerinden toplanan kanıtlara dayalı ilk tutuklama kararını 2017 yılında, Libyalı kumandan Mahmut El Werfalli için çıkarmıştı. Bingazi’de birkaç tutsağı vurarak öldürmekle suçlanan El Werfalli, henüz yakalanabilmiş değil.
Suriye Arşivi gibi sivil toplum örgütleriyse sosyal medyada yayınlanan video görüntülerini olası savaş suçlarını belgelemek için kullanıyor. Bunlar arasında kimyasal silah kullanımı da var. Suriye Arşivi de kilit öneme sahip kanıtların kayıtlara geçmeden ve analiz edilmeden sosyal medyadan kaldırılmasından şikayet ediyor.
Gözlemciler, diplomatlar ve uzmanlar, Suriye’deki zehirli gaz saldırısından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a sadık güçleri ve bu güçlerin Rus müttefiklerini suçluyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Belkis Wille ise bir çözüm yolu olduğuna işaret ediyor.
Wille, “Küresel bir mekanizma, bir tür arşiv ya da kütüphane oluşturulmasını talep ediyoruz. Sosyal medya firmalarının kaldırdığı içerikler bu ortamlara aktarılabilir. Bu içeriklerin tasnif edilmesi ve depolanması sorumluluğu, oluşturulacak bu kurumlara verilir. Bu içeriklere erişmeye çalışanlara, kopyalamaları ve internette paylaşmaları için değil, soruşturmada kullanmaları amacıyla akreditasyon sağlanması için bir sistem oluşturulur” diyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, böyle bir arşiv kurulması için sosyal medya firmalarıyla diyalog içinde olduğunu bildirdi. Mahkeme kararı olmadığı sürece sivil toplum kuruluşlarına kullanıcı içeriklerine ya da verilerine erişin izni veremeyeceğini belirten Twitter, Amerika’nın Sesi’ne konuya ilişkin daha fazla açıklama yapmayı reddetti.
Facebook ve YouTube da İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Amerika’nın Sesi’nin konuyla ilgili açıklama talebini yanıtsız bıraktı.