Devekuşu Kabare’nin Aşk Olsun oyunundaki efsane Kız İsteme skecini bilenler bilir. İki ailenin bir araya gelip, video almaya gelenlerin, ev sahibinin kız istemeye geldiklerini zannetmesiyle ortaya çıkan durum komedisidir.
İşte o skeçte Metin Akpınar videonun markasını sorduğunda, kızdan bahsedildiğini zanneden ev sahibi aile, Saniye der. Akpınar da eşini dürtüp ‘Sanyo diyemiyor, Saniye diyor’ deyip başlar gülmeye…
Nedense bugünlerde resesyondan bahsedildiğinde aklıma bu skeç geliyor. Hatırlayacaksınız filmin en başında enflasyonu dahi kabul etmiyorlardı. Sonra varlık alımlarıyla başlayan yolculuk, faiz artırımıyla devam etti.
Şimdi Avrupa Merkez Bankası da kolları sıvamaya hazırlanıyor. Fakat bu noktaya gelene kadar gelişen söylemler kritik. Önce geçici bir durumdan bahsederek yol aldılar. Sonra ‘galiba enflasyon bir süre daha bizimle’ dediler; bunu takiben faiz yükseliş ihtiyacı kemikleşince, enflasyonun geçici olmadığı aşamasına geldiler.
Sonra arada birileri stagflasyonu telaffuz edecek oldu; hemen konunun üzeri örtüldü. Şimdi de petrol fiyatlarındaki gevşemenin, son zamanlarda dillerine pelesenk olan resesyon riskinden dolayı olduğunu belirtemeye başladılar.
Şu an tartışma ‘bir resesyon ihtimali var mı yok mu’ noktasında. Tüm dünyada finans piyasaları da, emtia piyasaları da, reel sektör de bunun üzerine kafa yoruyor. Siyasiler, akademisyenler, ekonomi kurmayları resesyon ihtimalinden söz ediyorlar.
İşte tam bu aşamada aklıma gelen söz yine şu: ‘Sanyo diyemiyor, Saniye diyor’ ya da konuya uygun bir biçimde ‘stagflasyon diyemiyor resesyon diyor.’ Bu, dünden bugüne baktığınızda bilinçli bir hazırlık aşaması mı; yoksa dile getirmekten mi korkuluyor bilmiyorum.
Ama şu an itibariyle, hatta sorunlar ilk ortaya çıktığında da, dünya ekonomisini bekleyen gerçek sorunun, hem büyümelerin azaldığı, daralan ekonomilerin ortaya çıktığı, hem de enflasyonun önlenemez yükselişin devam ettiği durum olan stagflasyon esas sorundur.
Önümüzdeki süreç 2 binli yıllardan kalan mirasla arzın azalacağı, firma kapanmalarının veya birleşmelerin ön plana çıkacağı, kredilendirme mekanizması, eskisi gibi beslemeyeceği için talep düşüklüğünün ortaya çıkacağı, bunun işsizliği tetikleyeceği, ama kapasite fazlası birim maliyetleri yükselttiğinden, jeopolitik risklerin de çoğalmasıyla birlikte enflasyonun durdurulamayacağı bir yolda dünyayı koşturuyor.
Böylesi dönemler, daha önce dersini çalışanlar için avantajlıdır. Aradan sıyrılıp çıkarsınız. Ama Ağustos Böceği misali durumu farklı okuduysanız günün sonunda hem kendi faturanızı, hem de dünya ekonomisinden kaynaklı faturaları ödeyen taraf olursunuz.
Geç mi kaldık? Evet… Ders çalışmadan mı süreci geçirdik? Evet… Gelen parayı finansman yapıp kalkınmak yerine borç mu yaptık? Evet… Karnemize baktığımızda tam anlamıyla bütünlemeye kalan bir öğrenci görüntüsü veriyoruz.
Peki nasılsa kaldık deyip, yan gelip yatalım mı? Aksine bütünleme sınavlarına hazırlanmak için planlı bir çalışmaya geçmemiz, boş ve saçma hayallerle kendimizi kandırmak yerine, gerçeklerle yüzleşip çözüm konuşmamız gerekiyor. Yoksa sonuç daha da ağırlaşacak.
Çünkü stagflasyon diyemeyen dünya resesyon diyor. Tıpkı iki gün önce resesyonun adını bile anmak istemezken enflasyon dediği gibi.
Kaynak: paraanaliz.com-Çetin Ünsalan