Son günlerde ülkemizin gündemini, kamu görevlilerinin aldığı iddia edilen ve artık 100-200 milyon dolar rakamlarının telaffuz edildiği rüşvet olayları oluşturuyor. Rüşvet çarklarının organize ama bir o kadar da fütursuzluğu pes dedirtiyor.
Bugün, suç işleyerek haksız mal edinen kamu görevlileri ile ilgili cezai ve mali sorumluluk ile konunun vergisel boyutunu sizlerle paylaşacağım.
YASALAR İŞLETİLİRSE KİMSENİN YANINA KÂR KALMAZ
Toplumumuzda bugün için rüşvet ve yolsuzluk yaparak zenginleşenlere hiçbir şey olmayacağı kanısı hâkim olmakla birlikte; bu durumun tersine çevrilmesi mümkün. Sadece yasaları uygulatacak siyasi iradeye ihtiyaç var.
Ülkemizde kamu görevlilerini, siyasetçileri ve birçok kurum ve kuruluş yöneticilerini “mal bildirimi” kanunu ile kontrol etme uygulaması yıllardır vardı. En son çıkartılan ve ana amacı rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele olan kanun, 4 Mayıs 1990’dan bu yana yürürlükte olan 3628 sayılı “Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu” dur.
Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar, bu kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılıyor.
Kanunen daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde, haksız mal edinene üç yıldan beş yıla kadar hapis ve 5 milyon TL’den 10 milyon TL’ye kadar ağır para cezası veriliyor. Haksız edinilen malı kaçıran veya gizleyene de aynı ceza veriliyor. Haksız edinilmiş olan malların zoralımına karar veriliyor.
Rüşvet alma ve verme suçunun cezası; 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252). Rüşvet suçu, bir tarafta “rüşvet veren” gerçek kişi ile diğer tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin bulunduğu hem alan hem de verenin işlediği bir suçtur.
Rüşvet suçu, takibi şikâyete bağlı olan bir suç çeşidi değildir. Bu suç, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine ilişkin olarak toplumda var olan inancı ihlal ettiğinden suçun mağduru, korunan hukuki değer de dikkate alındığında toplumu oluşturan herkestir. Bu yüzden savcılıklar suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatmak zorundadır.
ÖZEL SEKTÖRÜN ALDIĞI RÜŞVETE VERGİ VAR, KAMU GÖREVLİSİNİN ALDIĞINA YOK!
Rüşvet aldığı sabit olan ve bu konuda hüküm giyen kişilerin elde etmiş oldukları gelirler için vergi ödemeleri gerekir mi?
Rüşvet alan kamu görevlisi gerçek kişi olduğuna göre, konuyu Gelir Vergisi mevzuatımız açısından değerlendirmemiz gerekiyor. Gelir Vergisi sistemimiz, gelirin tespitinde bütün dünyanın tersine “net artış kuramı” yerine “kaynak kuramını” benimsemiştir. Yani elde edilen gelir, Gelir Vergisi Kanunu’nda tanımlanmış 7 gelir unsurundan birine giriyorsa vergilendirilecektir.
Gelir Vergisi Kanunu’nda özel sektörün kanuna aykırı biçimde elde ettiği aşağıda tanımlanan menfaat vergiye tabi iken, kamu görevlilerinin elde ettiği rüşvet, verginin konusuna girmemektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 82/2 maddesi; “Ticari veya zirai bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlamamış olan böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hâsılatın” arızi ticari kazanç olarak vergilendirileceği şeklinde düzenleme yapmıştır. Bu yolla gelir elde edenlerin fiili, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış “ihaleye fesat karıştırma” suçunu oluşturduğu ve hapis cezası olduğu için; “ben bugüne kadar şu ihaleye katılmama karşılığında 500.000 TL aldım, bunun vergisini ödüyorum” diyerek, arızi kazancı için beyanname veren kimseye rastlamadım.
Kamu görevlisinin aldığı rüşvet, Gelir Vergisi’nin konusuna girmediği gibi “ivazsız intikal” olarak da Veraset ve İntikal Vergisi’ne de tabi değil. Menfaat, bir ivaz karşılığı olduğu için ivazsız intikal söz konusu olamıyor.
Sonuç olarak, Türkiye”de kamu görevlisinin bu görevini kullanmak suretiyle elde ettiği suç geliri verginin konusuna girmemektedir.
Bu arada rüşvet vergilendirilmemekle birlikte; Vergi Usul Kanunu’nun 9’uncu maddesinin “Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması, mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz” düzenlemesi çerçevesinde; uyuşturucu ve yasadışı silah ticareti ile komisyon karşılığı sahte fatura düzenleyenlerin bu faaliyetlerinden elde ettikleri gelirler vergilendiriliyor.
NEREDEN BULDUN TARİH OLDU
Ülkemizde Gelir Vergisi uygulamasında “kaynak” değil, “net artış” kuramı uygulaması Bülent Ecevit ‘in Başbakanlığı döneminde 4369 sayılı Kanun ile 1998 yılında 01.01.2003 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yasalaştırılmıştı. Herkese harcama ve tasarrufunun kaynağı sorulabilecekti. İktidar değişti, Ak Parti iktidarının ilk çıkardığı ve Resmî Gazete’de 9 Ocak 2003 tarihinde yayımladığı 4783 sayılı Kanun ile “nereden buldun“ düzenlemesi uygulanamadan tarih oldu.
Rüşvet alan kamu görevlilerinin mal bildirimleri, aile efradının para ve gayrimenkul hareketleri incelenerek, haksız edinilen malların tespiti ve zoralımı mümkün. Sonra hapis.
Benim bu konuda pratik bir önerim var. İktidar değiştiğinde, bir yasa çıkartılacak. Bu yasa ile rüşvetçi kamu görevlilerinin sakladığı para, emlak vb. gibi değerleri ihbar edenlere, %10 ihbar ikramiyesi verilecek. Bu kişileri başta en yakınlarının ihbar edeceğinden benim kuşkum yok.
Şu soruyu da sorduğunuza eminim. Paralar yurt dışına gitmiş ise ne yapılabilir? Bu kişilerin elde ettikleri gelirlerin “suç geliri” olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı ile dünyanın her yerindeki para ve mallara el koymak mümkün.
Kaynak: Sözcü Gazetesi-Nedim Türkmen
https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/nedim-turkmen/rusvete-vergi-yok-7333978/