Rücu Hakkı İçin Hakkın Doğduğu Andan İtibaren Zamanaşımı Süresi İşlemeye Başlar

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi

Esas No : 2019/703
Karar No : 2019/8836
Tarih : 06.11.2019

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Davacı …Temizlik Taahhüt İnşaat Medikal San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalılar T.C. …, … aralarındaki alacak davasına dair Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15/12/2017 tarihli ve 2017/206 E.-2017/592 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 29/11/2018 tarihli ve 2018/6067 E.-2018/12211 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.

Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR :

Davacı; Isparta Devlet Hastanesi tarafından 2006 yılına ilişkin olarak yapılan ihaleyi … firmasının kazandığını, İş Kanununun 2. maddesi gereğince … ve Devlet Hastanesinin tüzel kişiliği olmaması sebebiyle T.C. Sağlık Bakanlığının işveren olduğunu; …’ın diğer işverenin ( … ) kendisine ihale ettiği yardımcı işlerden olan genel temizlik işi için iş yerinde belirli sayıda işçisini münhasıran çalıştırdığını; davalı işverenlerin Isparta İş Mahkemesi’nin 2008/136 – 146 ve 2008/154 – 258 Esas sayılı davalarının davacısı 116 işçinin 2006 yılı Aralık ayı maaşını ödemediklerini, bu davalar sonucu verilen kararların miktar itibariyle kesin olduğunu, davaların …’na da ihbar edildiğini, yapılan görüşmeler sonucunda davacının her bir işçi için aylık ücret alacağı ve yasal faizi ile eklentileri vekalet ücreti yargılama gideri toplamı olarak 1.184,76 TL den toplam 137.432,16 TL’yi ödediğini; söz konusu ödemenin davalıların işçisi olan kişilerin 2006 yılı Aralık ayı maaşına ilişkin olduğunu; davacının, işçileri çalıştırdığı dönemin ise 2007 yılı Mart ve Nisan ayları olduğunu, Isparta İş Mahkemesi’nin kararlarında davacı şirketin sorumlu tutulmasının kanuna dayanan sorumluluk olduğunu; davacı ile davalı kurum arasında 2006 yılı döneminde herhangi bir sözleşme olmadığını, dava dışı işçilerin 2006 yılı Aralık ayı maaşını ödemeyen ve zarara sebebiyet veren alt işveren davalı … firması ve asıl işveren konumunda olan davalı T.C. Sağlık Bakanlığının ödenmeyen ücret alacağından sorumlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, 8.000,00′ TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 20.12.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 118.732,77 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı …; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacı yanın idareden talep edebileceği hiçbir alacağı bulunmadığını savunarak; usul ve yasaya aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı …, cevap dilekçesi ibraz etmemiş duruşmalara katılmamıştır.

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı T.C. … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 2016/453 Esas, 2017/3177 Karar sayılı ilamı ile; ” davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’i konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmeden işin esasının incelenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” belirtilerek bozulmuştur.

Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde; davacının ödenmesini talep ettiği alacakları dava dışı işçilere dosya kapsamındaki ibranamelere göre 10/02/2009 tarihinde ödediği, eldeki davayı ise 07/09/2010 tarihinde açtığı dikkate alındığında, dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu hükümleri gereğince ödeme tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz incelemesini yapan, Dairemizce; hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekili onama ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dava; dava dışı işçilerin 2006 yılı Aralık maaşlarına ilişkin alacağın davacı tarafından ödenmesi nedeniyle, söz konusu alacağın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkin olup,uyuşmazlık; dava konusu olayda, rücuen alacak isteği yönünden, zaman aşımı süresinin bir yıl olarak mı, yoksa on yıl olarak uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, rücu ve halefiyet kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:

Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır.

Halefiyette ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda, yeni bir hak elde etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen işlemeye devam eder. Zira, daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt halefiyet halleri ile yasanın rücu hakkı verdiği haller arasındaki en önemli fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, ikinci halde ise, rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde bir rücu hakkına dayanmadığı hallerde, alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan zamanaşımı ile birlikte intikal eder. İkinci halde ise, rücu hakkı sahibi lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.

01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu ( TBK )’nun 73/1. maddesinde “Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar” hükmü getirilmiştir.

Ancak, somut olayda uygulanması gereken, 818 Sayılı Borçlar Kanununda ( BK ), ayrıca özel olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, rücuen tazminat davalarında aynı Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava konusu olayda, ödeme tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.

Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu hükmün onandığı anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle Dairemizin onama kararının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ :

HUMK. nın 440. maddesi gereğince davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile, Dairemizin, 29/11/2018 tarihli, 2018/6067 Esas, 2018/12211 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak; mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde mahallinde karar düzeltme isteyene iadesine, 06.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın