Uyuyup uyandığımıza, heterodoks masalını bitirdiğimizi anladığımıza ve değişik olmak adına gerçekçi olmama tercihini bıraktığımıza göre, artık ekonomi konuşabiliriz. Nitekim havada konuşmaya başladık bile.
Bundan sonra rasyonel olacağımız, bu yolla para çekeceğimiz, refahı arttıracağımız söyleniyor. Öyle mi olur, para çekmek, elinize para geçtiğinde ne yapacağınızı bilmiyorsanız anlamlı mıdır; tartışılır. Çünkü bir parayı finansman yapan da, borç haline dönüştüren de tercihlerinizdir.
Netice itibariyle biz 128 milyar dolardan başlayan bir birikimi, para kullanmayı çok iyi bildiğimiz için buhar ettik. Sahi, rasyonelleştiğimize göre, o paranın da nasıl bir politikayla eridiği açıklanacak mı?
Merkez Bankası’nın hangi kriterlerle faiz düşürdüğü, şimdi hangi kriterlerle yukarı yönlü seyre geçtiği, faiz düşürülmesine rağmen, ne faizin ne de enflasyonun neden düşmediği de izah edilecek mi?
Şimdi tekrar eski yaklaşımlara döndüğümüze göre Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’ın neden görevden alındığı, TÜİK’te neden sürekli bir Başkan Yardımcısı sirkülasyonu yaşandığı da anlatılacak mı?
Mesela dolar 3 TL olmazsa kendisine, yüze tükürülmesi yoluyla hakaret edilmesini isteyen danışmanları ne yapacağız? Komik şivelerle milyarlarca doları ezen bakanları, gözlerdeki ışıltıyı kaynak olarak gösterenleri nereye koyacağız?
Yani geçtiğimiz 5 yılın muhasebesini yapacak mıyız? Hadi bunlar geçti. Daha önemli bir sorunumuz var. Rasyonelleşmekten ne anlıyoruz? Para getirmek için her yolu mubah gören bir yaklaşımdan mı, yoksa gerçek bir ekonomi politikasından mı söz ediyoruz?
Örneğin kritik bir konu var. Para getirmesi için göreve getirilen ekipten, ne kadar sürede, ne kadar para getirmesi bekleniyor? Şayet bu rakam gelmezse, rasyonel bir biçimde çalışmalarına devam edebilecekler mi?
İyi niyetli düşünelim ve para geldi diyelim. O parayla ne yapacağız? Herhangi bir envanter çalışması yapmayan, yeni ekonominin vizyonunu tartışmayan, fikir geliştirme ortamını yaratmayan bu geminin gitmek istediği yer neresi?
Rasyonelleştiğimize göre; gece düşünüp alınan kararların yarattığı zararları, ihracatçının gelirini kur riskini üstüne yıkarak TL’ye park etmesini, kredi kullanmasını tehdide bağlamayı da tartışacak mıyız?
Neticede anlaşılan o ki, kur korumalı mevduat konusunda da yanlış yapıldığı kabul ediliyor. O zaman sadece bunu ayakta tutmak için reel sektörde ve bütçede açtığımız yaraları nasıl telafi edeceğiz? Rasyonelleşeceğimiz söyleniyor. Ben de soruyorum: Rasyonelleşmekten neyi anlıyoruz? Para getirenin ya da getirme ihtimali olanın istediğini yapmayı mı?
Bence önce, bir ekonomi politikası yaparak işe başlayalım ve temelinde insan olsun.