DANIŞTAY
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas | : 2016/15474 |
Karar | : 2020/3970 |
Tarih | : 19.10.2020 |
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … İcra Müdürlüğü
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı icra müdürlüğü adına, hakkında iflas kararı alınan … Yapı Elemanları İnş. Taah. Ltd. Şti. adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; olayda, her ne kadar, hakkında iflas kararı alınan şirket adına kesilen özel usulsüzlük cezalarının tahsili amacıyla … İcra Müdürlüğü adına ödeme emri düzenlenmişse de, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre iflas dairelerinin, iflas eden şirketlerin kanuni temsilcisi olduğuna ya da iflasına karar verilen mükelleflerin elektronik ortamda beyannamelerinin iflas dairelerince yerine getirileceğine ilişkin açık bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle davacı … İcra Müdürlüğü adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, iflas kararı verilmiş olan şirketlerde vergisel yükümlülüklerin iflas masası tarafından yerine getirileceği, iflas açıldığı andan itibaren tüzel kişiliğin tek kanuni temsilcisinin iflas idaresi olduğu, buna göre beyanname verme gibi yükümlülüklerin yerine getirilmesinden iflas idaresinin sorumlu olduğu, 213 sayılı Kanun’un 162. maddesinde, tasfiye ve iflas hallerinde mükellefiyetin vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam edeceğinin belirtildiği, buna göre tesis edilen işlemin usul ve hukuka uyarlı olduğu belirtilerek kabule ilişkin Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Yetki” başlıklı mükerrer 257. maddesinin 4. fıkrasında, bu Kanunun 149. maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları kullanmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğu hükmüne yer verilmiş, aynı Kanunun mükerrer 355. maddesinde ise; bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257. maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257. madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayanlardan, birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı, ikinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenlerle bunların dışında kalanlar hakkında maddede yazılı tutarda özel usulsüzlük cezası kesileceği, bu hükmün uygulanması için bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında kanunun ceza hükümlerinin uygulaması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesinin şart olduğu hüküm altına alınmış, bu fıkraya 16/06/2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 22. maddesiyle 01/08/2009 tarihinde yürürlüğe girmek üzere eklenen cümleyle, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığı’nca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmayacağı, anılan maddenin son fıkrasında ise; elektronik ortamda beyanname ile bildirim ve form verme mecburiyetine uymayanlara bu maddeye göre ceza kesilmesi halinde, 352. maddenin birinci derece usulsüzlüklerle ilgili (1) numaralı bendi ile ikinci derece usulsüzlüklerle ilgili (7) numaralı bendi uyarınca ayrıca ceza kesilmeyeceği, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 162. maddesinde ise, tasfiye veya iflas hallerinde mükellefiyetin, vergi ile ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar devam edeceği bu hallerde tasfiye memurlarının veya iflas dairesinin tasfiye veya iflas kararları ile tasfiyenin veya iflasın kapandığını vergi dairesine ayrı ayrı bildirmeye mecbur oldukları hükme bağlanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257/4. maddesinde verilen yetkiye istinaden beyannamelerin elektronik ortamda gönderilmesi hususuna ilişkin açıklamalar 340, 346, 357, 367, 373, 376 ve 386 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yapılmış, 367 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile; bu Tebliğde belirlenen hadlerle sınırlı olmaksızın Kurumlar Vergisi mükelleflerinin Kurumlar Vergisi Beyannamesini ve Geçici Vergi Beyannamesini elektronik ortamda gönderme zorunluluğu, 376 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de; hiçbir hadle sınırlı olmaksızın; Kurumlar Vergisi mükelleflerine Muhtasar Beyanname ve Katma Değer Vergisi Beyannamesini elektronik ortamda gönderme zorunluluğu getirilmiştir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde katma değer vergisinin, bu Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarholunacağı, bu Kanunun 9. maddesinde belirtilen hallerde bu beyanın, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından yapılacağı, herhangi bir vergilendirme döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmayan mükelleflerin de beyanname vermek mecburiyetinde olduğu, 41. maddesinde ise, mükelleflerin ve vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanların Katma Değer Vergisi beyannamelerini, vergilendirme dönemini takibeden ayın yirmidördüncü günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlü olduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14/3. maddesinde, kurumlar vergisi beyannamesinin, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen dördüncü ayın birinci gününden yirmibeşinci günü akşamına kadar mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine verileceği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 98 ve 5520 sayılı Kanunun 15. maddesinin beşinci fıkrası ile 31. maddelerine göre, vergi kesintisi yapmak zorunda olanlar, bu vergileri ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer itibarıyla bağlı oldukları vergi dairesine, vergilendirme dönemini izleyen ayın başından yirmi üçüncü günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile bildirmeye mecburdurlar. 5520 sayılı Kanunun 17/1.maddesinde, her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye döneminin geçerli olduğu; tasfiyenin, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte başlayıp tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona ereceği; başlangıç tarihinden aynı takvim yılı sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi sayılacağı, ikinci fıkrasında da tasfiye beyannamelerinin, tasfiye memurları tarafından tasfiye dönemlerinin sonundan itibaren Kanunun 14. maddesinde yazılı sürelerde; tasfiyenin sona erdiği döneme ilişkin tasfiye beyannamesinin ise tasfiyenin sonuçlandığı tarihten itibaren otuz gün içinde kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verileceği hüküm altına alınmış, aynı maddenin yedinci ve sekizinci fıkralarında da; tasfiye memurlarının, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için, İcra ve İflas Kanununun 207. maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206. maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamayacakları, aksi takdirde bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olacakları, tasfiye beyannamesinin verilmesiyle birlikte tasfiye memurlarının, işlemlerinin vergi kanunları yönünden incelenmesini bir dilekçe ile isteyecekleri, dilekçenin verilmesinden itibaren en geç üç ay içinde vergi incelemelerine başlanarak aralıksız devam edileceği, vergi incelemesinin bitmesini izleyen otuz gün içinde vergi dairesinin sonucu tasfiye memurlarına yazı ile bildireceği, buna göre kurumdan aranan vergilerin sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının, yedinci fıkrada yazılı sorumluluğunun devam edeceği hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan, İcra İflas Kanununun 184. maddesinde, iflas açıldığı zamanda müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil edileceği ve alacakların ödenmesine tahsis olunacağı, iflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen malların masaya gireceği; 191. maddesinde, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz kaldığı, 208. maddesinde; iflasın açılması kararı tebliğ olunan iflas dairesinin, müflisin mallarının defterini tutacağı ve muhafaza tedbirlerini alacağı, iflas kararının tebliğinden itibaren en geç üç ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar vermek zorunda olduğu, 218. maddesinde; iflas dairesince defteri tutulan malların bedelinin tasfiye masraflarını koruyamayacağı anlaşılırsa basit tasfiye usulü tatbik olunacağı, basit tasfiyede iflas dairesinin alacaklıların menfaatlerine muvafık surette malları paraya çevirerek başka merasime mahal kalmaksızın alacakları tahkik ve sıralarını tayin ederek bedellerini dağıtacağı ve tasfiyenin kapandığının ilan olunacağı düzenlenmiş, 219 ve devamı maddelerinde ise, adi tasfiyeye ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, iflas idaresinin oluşturulmasından sonra tasfiye işlemlerinin iflas dairesince murakabesi altında olan iflas idaresine havale olunacağı, “İflas idaresinin vazifesi” başlıklı 226. maddesinde de, masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu, idarenin masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla mükellef bulunduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla … Yapı Elemanları İnş. Taah. Ltd. Şti.’nin iflasına karar verildiği, bu kararın 16/06/2009 tarihinde kesinleştiği; 25/10/2011 tarihli adi tasfiye ve iflas Açıklaması ilanı ile tasfiyenin adi olarak yapılacağının ilan edildiği, iflas halindeki söz konusu şirketin 2011 ila 2014 yıllarına ait beyannamelerinin elektronik ortamda süresinde verilmediğinin tespit edilmesi üzerine Keşan İcra Dairesinin takdir komisyonuna sevk edilerek hakkında özel usulsüzlük cezalarının kesildiği, cezaların ödenmemesi nedeniyle icra müdürlüğü adına dava konusu ödeme emrinin düzenlenerek tebliğ edildiği, bunun üzerine söz konusu borcun bulunmadığı ve davacının sorumluluğuna gidilemeyeceği ileri sürülerek ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan yasa hükümleri ve yapılan açıklamalara göre; iflasta adi tasfiye hükümleri uygulanması halinde, İcra ve İflas Kanununun 226-229. maddesi hükümleri uyarınca iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına; basit tasfiye usulü uygulanması halinde ise, iflas dairesine aittir. Ticaret Mahkemesinin iflasa karar verdiği anda, borçlu (müflis) hakkında iflas açılmış olur. İflas halinde, mükellefin varlığı ve varsa gelirleri üzerindeki tasarruf hakkı ortadan kalkmakta ve bütün varlığı ve gelirleri iflas masasına intikal etmektedir. Buna göre, Ticaret Mahkemesinin iflas kararı verdiği tarihten itibaren şirketin tasfiye haline girdiği kabul edilecek olup iflasına karar verilen şirketin adi usulde yürütülen iflas muameleleri sona erinceye kadar vergilemeye ilişkin ödev ve sorumluluklarının gerçekleştirilmesinden iflas masasının kanuni temsilcisi durumunda olan iflas idaresi sorumludur.
Bu itibarla, müflis şirket için elektronik ortamda beyanname verme yükümlülüğü devam etmekte ise de, yukarıda anılan mevzuat uyarınca bu yükümlülük İflas Dairesi sıfatını taşıyan icra müdürlüklerinde değil, alacaklılar tarafından seçilen üç kişiden oluşan iflas idaresindedir. Bu nedenle, davacı adına özel usulsüzlük cezası kesilmeyeceğinden düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığından, mahkeme kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz isteminin reddine,
Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.