Tezim belli… Tencere bu iktidara kadar etkiliydi ama artık öyle yüksek seviyede etkili değil.
Yani ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik sandığı fazla etkilemiyor. Milletin önemli bir kesimi ‘aç kalırız, yedirmeyiz’ fikrinde.
Kimse daha büyük yoksulluk, daha büyük işsizlik ve açlık sonucu sandığın değişmesini oturduğu yerden beklemesin.
Sermayedar sermayesini, işçi işini, esnaf dükkanını kaybeder ama Milli söylemlerin peşinden koşarak yanlışlara da dur diyemez; demez.
Milli Para politikası söylemi ile kendi ülkesinde kendi vatandaşlarından Amerikan Doları ile borçlanmayı bile sorgulamaz.
Milli söylemle TPAO’nun kadrolarını tasfiye eder ve Fransızlarla çalışılır ama bunu da sorgulamaz..
Bu normal bir sosyolojidir. Bu sosyolojinin sayısız örneği tarihte vardır. Milli söylemlerin peşinden sorgulamadan giden milyonları tarih kitapları yazar.
Buradaki sorgulama elbette yapılıyor sanırlar ama o güçlü milli yalanların altında yok olup giderler.
***
Şimdi gaz bulduk. Eksenimiz değişiyor, hatta eksen Türkiye oluyor.
Bunu söylüyor Milli Politika uygulayıcı Bakanımız. Ama dün verdim; şu anda Avrupa gaz piyasası fiyatı ile bulunan toplam 320 milyar m3 gazın değeri sadece 20 milyar dolar.
3 yıl sonra çıkartılacak, çıkartılması için en az 5 milyar dolar masraf yapılacak ve yılda bize katkısı şu an AB fiyatı ile 3 milyar dolarda kalacak gaz için uçuyoruz.
Elbette sevineceğiz. Bu bir rezervdir ve devamını da umut edeceğiz. Ama uçtuk, kurtulduk, koşun peşimize demenin ötesinde aklı da kaybetmeyeceğiz.
***
Bu ülkenin sorunu para bulmak değildir. Bunu yıllardır söylerim… Bizim sorunumuz parayı kullanamamaktır.
Bakınız 2003-2018 arasında bu ülkeye 650 milyar dolar yabancılardan para geldi. Hatta şöyle söyleyeyim:
2010 yılında 60 milyar 099 milyon $
2011 yılında 67 milyar 146 milyon $
2012 yılında 72 milyar 666 milyon $
2013 yılında 75 milyar 561 milyon $
2014 yılında 41 milyar 929 milyon $
Sadece sermaye hesabından gelen yabancı para tutarıdır. Sadece 5 yılda bu ülkeye 317,4 milyar dolar para geldi de ne oldu?
Uçtuk mu? Eksen mi olduk? Bu ülke bir merkez hikayesi mi yazdı?
Olan ne oldu biliyor musunuz? Osmanlı sonrası bir daha dış borç batağına saplandık. Boğazımıza kadar dış borç hanemiz doldu. Hani Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimi ile “Borç alan emir alır” noktasına mı geldik? Açıkçası dış borçları görüyoruz ama dış emirleri bilemiyoruz.
5 yılda 317 milyar dolarla yapamadığımız büyük değişimi 3 yıl sonra çıkartacağımız ve yılda 3 milyar dolar katkı verecek doğalgaz sayesinde başaracağız.
Öyle mi?
Acaba böyle bir ufku siz görüyor musunuz? Böyle 3-5 kuruşun dahi değerini bilen, ona göre ülkeyi yöneten bir yönetim görüyor musunuz?
Yoksa şu krizde bile, şu yoklukta bile aklı fikri Kanal İstanbul’da olan, hemen aklına beton gelen bir anlayış mı ülkenin çehresini değiştirecek.
Kimse kimseyi kandırmasın. Gerçekçi olalım.
Daha geçen yıl Ruslara kullanmadığımız s-400 için 2,5 milyar dolar ödedik. Avrupa’da 63 dolara düşen gazı bile şu anda onlardan 190 dolara satın alıyoruz.
Rusların dış politik masraflarını bile biz karşılıyoruz nerede ise. Hem de bize karşı olan operasyonlarının da…
***
Kısaca Milleti inanan ve inanmayan diye ikiye bölebiliriz. Ayasofya konusunda da aynı yol izlenmedi mi?
Vay nasıl Milli davalarda ülkenin yanında olmazsın mottosu önümüzde. Ama bu motto aklımızı rafa kaldırmamızı ve kardeşlik söylemine inanmamızı istiyor. Kardeşlik deyince hatırlayın: Daha aynı yerde beraber çalıştığı mesai arkadaşını bile “Bana değil buna saldırın” diye görebilen bir kardeşlikten bahsediyoruz.
İyi ama bu kadar tutarsız, bu kadar hesapsız işlere Milletin bir kısmı inanırken, piyasalar neden inanmıyor?
En iyisi siz bunu krizden dolayı evlenemeyen, çocuk bile yapamayan ama siyasi bekasına sahip çıkan kesime sorun. 29 Mayıs tarihinde yazdığım “Nankör okumuşlar” yazısını bir kez daha okumanızı öneririm.
KALIN sağlıcakla…
Kaynak: Karar Gazetesi-İbrahim Kahveci
https://www.karar.com/millet-inaniyor-ama-piyasa-neden-inanmiyor-1581862