Laboratuvarda Üretilen Et ve Et Ürünleri Çok Yakında Sofranızda

Dünyada çayır mera alanının ve veriminin yetersizliği, yem maliyetindeki artış gibi sorunlar ve biraz da hayvan kesimi yolu ile et üretiminin adil bir yol olmadığı algısı nedeni ile bilim insanları “hayvan yetiştirmeden et üretmek” için yenilikçi teknikler geliştirmeye başladı.

Dünyada henüz ticarete konu olan kültür eti ve et ürünü bulunmuyor. Ancak kısa bir süre önce ABD Kaliforniya’da bulunan genç bir biyoteknoloji şirketi “Finless Food” kendisini, hücre ve doku mühendisliği teknikleri kullanarak yenilebilir deniz ürünleri üretmeye odakladığını açıkladı.

Et tüketimi, insan beslenmesinin önemli bir parçasıdır. Tüketici, sofrasına gelen etin geleneksel olarak çiftliklerde yetiştirilen ve kesilen hayvanlardan elde edildiğini bilir. Dünyada çayır mera alanının ve veriminin yetersizliği, yem maliyetindeki artış gibi sorunlar ve biraz da hayvan kesimi yolu ile et üretiminin adil bir yol olmadığı algısı nedeni ile bilim insanları “hayvan yetiştirmeden et üretmek” için yenilikçi teknikler geliştirmeye başladılar. In vitro; “laboratuvar ortamında veya yapay koşullarda”; et üretimi, hayvanların kas dokularından et ve et ürünlerinin imalatı için doku mühendisliği teknikleri kullanılarak laboratuvarlarda yetiştirildiği üretim sürecidir. Laboratuvarda yetiştirilen hayvan dokusunun et üretmek için kullanılması hayvanı feda etme gerekliliğini ortadan kaldırır. Araştırmacılar, kültür etinin, geleneksel et üretimine kıyasla, başta sağlık ve çevresel avantajlar olmak üzere çeşitli avantajlar sunabileceğini ve hayvancılık sektörü için hayati önem taşıyan sorunlara çözüm olabileceğini bildiriyorlar.

Hayvancılık sektörü en önemli protein kaynağı olarak et üretiminden de sorumlu olmakla birlikte beslenme açısından insan ve ekonomik değeri bakımından da tarım için önemlidir ve hiçbir zaman vazgeçilemez. Öte yandan küresel nüfusun 2050 yılında 9 milyar insana ulaşması öngörülüyor. Hızlı bir şekilde artan nüfus ve buna bağlı olarak artan gelir ve kentleşme nedeniyle, yıllık küresel et üretiminin arttırılması gerektiği açıktır. Ayrıca geleneksel et üretiminin çevre üzerindeki; su kaynaklarının tükenmesi, toprak erozyonu, biyoçeşitlilik kaybı ve habitata zarar verilmesi gibi; olumsuz etkileri de bilim insanlarını kültür eti ve et ürünleri araştırma, geliştirme, prototip üretim ve ticari hale getirme konusunda çalışmaya sevk etmiştir.

Laboratuvar koşullarında üretilen etin, tüketicinin algısı açısından geleneksel ete benzer fiziksel özelliklere (görünüş, doku ve lezzet gibi) sahip olması gerekir. Bu nedenle, laboratuvarda iskelet kası, yağ, fibröz doku, kemik ve kıkırdağın in vitro üretimi için farklı et kültürü teknikleri geliştirilmekte ve test edilmektedir. Kök hücrelerden kültür eti üreten teknoloji yeni değil ve yıllar önce keşfedildi. 2012 yılında bilim insanları ilk kez sığır kök hücreleri kullanarak laboratuvarda üretilen et ile bir hamburger köftesi yaptıklarını duyurdular. Yüksek kaliteli kültür eti ve et ürünleri üretmek için kullanılan bileşenler ve bileşim kaynakları önemlidir. Araştırmacılar ayrıca elde edilen etin besinsel kompozisyonunun iyileştirilmesi için üretimden sorumlu hücrede protein sentezi manipülasyonu üzerinde duruyorlar.

Et üretimi için bu yeni yaklaşımın, tüketime yönelik hayvan eti elde etmek için hayvan yetiştirme nedeniyle karşılaşılan pek çok soruna da çözüm olabileceği tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışmalar, geleneksel et ve et ürünlerinin yetersiz besin içeriği, bulaşan/hastalık taşıması, çevresel kaynakların tüketilmesi ve kirlilik yaratılması gibi birçok olumsuz başlık içermektedir. Kültür eti, tüketicilere daha sağlıklı, daha güvenli ve hastalıksız et sağlayabilir, ayrıca geleneksel et üretimiyle ilişkili olumsuz çevresel etkileri de hafifletebilir. Araştırmacılar bu yeni yöntem ile üretilen et ve et ürünlerini tüketicilere sunmak için yeterince neden ve sonuç elde ettiklerini savunmaktadırlar. Bununla birlikte, in vitro kültür eti üretimi halen gelişimin erken evresindedir ve optimum üretim ve ticarileştirme için ayrıntılı araştırma ve ileri teknik becerileri gerektirdiği de vurgulanmaktadır.

Dünyada henüz ticarete konu olan kültür eti ve et ürünü bulunmuyor. Ancak kısa bir süre önce ABD Kaliforniya’da bulunan genç bir biyoteknoloji şirketi “Finless Food” kendisini, hücre ve doku mühendisliği teknikleri kullanarak yenilebilir deniz ürünleri üretmeye odakladığını açıkladı. Şirket, bira fabrikası benzeri bir ortamda, hücre kültürü tekniklerinin bir kombinasyonunu ve canlı bir deniz hayvanından küçük bir hücre numunesi kullanarak balık filetosu ile aynı şekle sahip et elde edebileceğini bildiriyor. Biyofabrikalarında hücrelerin hızla büyümesine izin verecek, bu hücre dizisi için ucuz ve etkili bir büyüme ortamı tasarlayacaklarını açıklıyorlar. Ayrıca hücreleri, gerçek bir balık eti dokusunda ve şeklinde üretebileceklerini ve bunun da gerçek balık eti olacağını söylüyorlar. Bir başka yeni gıda üreticisi şirketin (JUST) CEO’su olan Josh Tetrick henüz 37 yaşında ve “herkes için her yerde daha sağlıklı ve daha ekonomik gıda” diyor. Bir sorunun çözülmesinin o sorunun herkes için çözülmesi anlamına geldiğine inanıyor ve bizlere yanında biraz sebze ve tost ekmeği bulunan “in vitro” kaz ciğeri tabağını uzatıyor! Öğreniyoruz ki, bu şirkette çalışan bilim insanları, laboratuvarda hücrelerden kaz ciğeri elde ettiler. Bunu, geleneksel yöntem ile karşılaştırdığınızda normal boyutunun 10 katı kadar daha büyük ürün elde ettiklerini bildiriyorlar. Her iki şirket de 2018 yılı sonunda ürünlerinin onaylanması için resmi başvuruda bulunmayı planlıyorlar.

Laboratuvarda et ve et ürünü üretmeyi hedefleyen doku kültürü mühendisliğinin önünde halen, hücreleri geliştirecekleri ortamın içeriği ve miktarının ne olacağı veya elde edilen ürünün lezzeti ve yapısı bakımından orjinal ürüne eşdeğerliği gibi, büyük sorunlar olduğu yadsınamaz. Aynı zamanda, tüketicinin evrimsel geçmişinden gelen “öldür, pişir ve ye” şartlanması bu yeni teknolojiyi onun anlamasını zorlaştıracağı da kesin. Kültür et ve et ürünlerinin dünya için neden iyi bir çözüm önerisi olduğunu görmek mümkün olmakla birlikte; bu üretimin insan ve çevre sağlığı açısından risk değerlendirmesini yapan ve eşdeğerliğini destekleyen çok az veriye ulaşabiliyoruz. Örneğin ünlü hayvan biyoteknolojisti Alison Van Eenennaam, in vitro et üretiminin çevresel avantaj ve dezavantajlarının çok boyutlu araştırılması gerektiğini vurguluyor. Laboratuvarda üretilen et ve et ürünleri hem çevresel hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir olsa dahi, bu durum üretici ya da tüketiciler için hemen tercih edilecek bir üretim yolu gibi görünmüyor. Gelecekte gıda sistemlerinin sorunlarını çözmek için et, et ürünleri talebinin karşılanması gereğinin yanı sıra, süt gibi diğer hayvansal ürün talebinin de karşılanması sorun olacağı da bir başka gerçek.

Türkiye’de özellikle kırmızı et üretiminin talebi karşılayamadığı ve et fiyatlarının yüksek olduğu bilinmektedir. Bu gerekçeyle et ithal eden Türkiye, hayvancılık sektörünün yapısal sorunlarının çözümü ile uğraşmaktadır. Ancak dünyada ilk 10 ve Avrupa’da ise ilk iki ülke arasına girme hedefi olan güçlü bir yem sektörümüz var. Kişi başına yıllık hayvansal ürün tüketimini arttırmayı hedefleyen, yapısal sorunların farkında olan ve 2050 yılında artacak gıda ihtiyacını karşılamaya çalışan gıda, yem ve hayvancılık sektörünün sürdürülebilir gelecek için araştırma geliştirme ve inovasyona da önem vermesi gerektiği açıktır. Bu yıl sonunda, üretimi için onay alınmaya çalışılan in vitro et ve et ürünlerini ilk tüketen ithalatçı ülke olmamak ve serbest gezen inek eti reklamlarına maruz kalmamak için şimdiden ortak akla dayanan politikalara da ihtiyaç olduğu kesin.

Yine de denemek için sabırsızlanıyorum, tabii ki kaz ciğeri uzmanı değilim, ama bir parça in vitro kaz ciğerini kızarmış tost ekmeğime sürüp tadına bakabilirim!

Kaynak: dunyagida.com.tr-Doç. Dr. Remziye Yılmaz

Bu Yazıyı Paylaşın