Kendi Can ve Mal Güvenliğini Koruma Amacıyla Kurdurulan Kamera Sistemine Ait Görüntülerin, Hukuka Uygun Yöntemlerle Elde Edilen Bir Delil Olduğunun Kabul Edilmesi Gerekir

T.C.
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
 
Esas : 2021/10682
Karar : 2022/5430
Tarih : 11.04.2022

Tebliğname No : 2 – 2016/283485

İNCELENEN KARARIN;

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 28. Asliye Ceza Mahkemesi

TARİHİ : 26/04/2016

NUMARASI : 2014/533 (E) ve 2016/242 (K)

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 15.10.2014 günlü iddianamesi uyarınca ve özetle; sanık Şerife Koca’nın 15.08.2014 tarihinden dört ay önce, temizlik şirketi aracılığıyla katılan mağdur H.G.T.’un evinde ücreti mukabili günlük temizlik ve ev işleri yapmak üzere işe başladığı, ilk iki ay sorunsuz çalıştığı, ancak sonraki iki ay içerisinde ise, değişik tarihlerde evde bulunan ziynet eşyası ve paraların bir kısmını çaldığı, eşya ve paralarının eksildiğini fark eden ve durumdan şüphelenen katılan mağdurun 14.08.2014 tarihinde evin içerisine iki adet güvenlik kamerası monte ettirdiği, kamera görüntülerine göre 15.08.2022 tarihinde de; eve gelen sanığın bir yandan temizlik yaparken, diğer yandan evde çalacak bir şeyler aradığı, bu bağlamda yatak odasında şifoniyerin içinde bulunan cüzdanı alıp içine baktığı içinin boş olduğunu görünce yerine koyduğu, kısa bir süre sonra da güvenlik kameralarını fark ettiği, bu suretle sanığın suç tarihlerinde zincirleme biçimde nitelikli hırsızlık suçunu işlediği, kamera kayıtları çözüm tutanağı ve bilirkişi raporu başta olmak üzere, katılan mağdurun iddiası, diğer beyan ve tutanaklar ile tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşıldığından bahisle, 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h ve 43. maddesinden cezalandırılması iddiasıyla iş bu kamu davası açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2016 günlü kararıyla, suçu sübuta ermediğinden bahisle delil yetersizliği gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmiş, bu karar katılan vekili tarafından ve süresinde temyiz edilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kararın onanması gerektiği görüşündedir.

Karar tarihi itibariyle bölge adliye mahkemeleri henüz faaliyete geçmediğinden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca, bu kararın doğrudan temyize tabi olduğu ve 1412 sayılı CMUK’nun temyize ilişkin hükümlerine göre temyiz incelemesinin yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

Katılan mağdurun evinde hırsızlık yapıldığı şüphesi üzerine güvenlik ve tedbir amacıyla evine kamera sistemi kurdurması ve sanığın hırsızlığa teşebbüs eylemindeki tek delilin kamera görüntüsü olması nedeniyle, bu delilin, hukuka uygun yahut aykırı olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.

Ceza yargılamasında özgürlük ve güvenlikten biri diğerine tercih edilmemiştir. Diğer bir anlatımla ceza yargılamasının temel amacı, kişisel hak ve özgürlüklere saygı ile toplumsal düzenin sağlanması arasında bir denge kurarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ise; delil ya da delillerin toplanması ile mümkün olur. Bu itibarla ceza yargılamasında bir yandan ‘delil serbestliği’ ilkesi benimsenmiş, diğer yandan delillerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilmesinin zorunlu olduğu kabul edilmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasanın 38/6, 5271 sayılı CMK’nın 206/2-a, 217/2, 230/1-b ve 289/1-i bendinin âmir hükümleri uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller hükme esas alınamaz.

Ancak, güvenlik ve toplumsal düzenin sağlanması amacıyla kamuya açık alanlarda kurulan “mobese” görüntüleriyle özel kişi ya da kuruluşların ev ya da iş yerlerinde, yaşama hakkı ile mülkiyet hakkı başta olmak üzere kendi hak ve menfaatlerini korumak amacıyla kurdukları kamera görüntülerinin gerektiğinde ceza yargılamasında hukuka uygun delil olarak kabul edilmesi gerekir.

Nitekim, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin, 26.03.2012 günlü, 2011/7180 Esas ve 2012/8523 Karar sayılı kararına konu olan olayda, Kayseri Üniversitesinde bulunan … fakülte binasının yalnızca öğretim üyesi olan mağdur tarafından kullanılan odasına bıraktığı çantasından zaman zaman hırsızlık yapıldığını fakülte yönetimine bildirdiği, yönetim tarafından katılan mağdurun odasına güvenlik kamerası monte edildiği, bir müddet sonra bu kameranın tespit ettiği görüntülerden hırsızlık suçunu işleyen sanığa ulaşılan olayda, sözü edilen güvenlik kamerası görüntüleri hukuka uygun delil olarak kabul edilmiştir.

Zira Anayasanın 36/1 ve TCK’nın 26/1. maddeleri uyarınca herkes gibi mağdurun da hak arama özgürlüğü vardır. Hakkın kullanılması, bir hukuka uygunluk nedenidir.

Somut olayda sanık 13. Ceza Dairesinin sözü edilen kararında olduğu gibi gizlice kayda alınmış olmakla birlikte, kendi konutunda ve/veya özel hayatında değil, mağdurun konutunda görüntülenmiştir. Diğer bir anlatımla katılan mağdurun da hak arama özgürlüğü, bu bağlamda mağdurun aleyhine işlenen suçtan dolayı adli makamlara sunulmak üzere delil oluşturma hakkı mevcuttur.

Bu açıklamalar ışığında katılan mağdurun, özetle kendi can ve mal güvenliğini koruma amacıyla kurdurduğu kamera sistemine ait görüntülerin, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen bir delil olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Sübut konusuna gelince; sanık Ş.K.’nın, katılan mağdur H.G.T.’un evinde temizlikçi olarak çalıştığı, katılan mağdurun evinde bulunan ziynet eşyası ve cüzdanında bulunan paranın eksildiğini fark etmesi üzerine güvenlik ve tedbir amaçlı alenen görünebilecek şekilde evine kamera sistemi kurdurduğu, 15.08.2014 günü sanığın yine temizlik için katılan mağdurun evine geldiği, dosya içerisinde mevcut kamera görüntüsü ve buna ilişkin inceleme tutanağına göre sanığın, yatak odasına girerek çekmece içerisinde bulunan siyah cüzdanı alıp içine baktıktan sonra çekmeceye geri bıraktığı, şifoniyer ve çekmece üzerinde herhangi bir temizleme işlemi yapmadan şifonyerin yanından ayrıldığının tespit edildiği,

Buna karşılık iki ay öncesine kadar giden hırsızlık fiillerinin de sanık tarafından işlendiği konusunda kuvvetli bir suç şüphesi mevcut ise de, sanığın baştan itibaren bütün suçlamaları kabul etmemesi ve bu fiillere ilişkin başkaca bir delil edilememesi karşısında, sanığın önceki fiillerinin değil, yalnızca 15.08.2014 tarihinde işlediği nitelikli hırsızlığa teşebbüs fiilinin sübuta erdiği kabul edilmelidir.

Açıklanan nedenlerle;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanığın üzerine atılı TCK’nın 142/2-h ve 35. maddelerinde düzenlenen nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçunun sübut bulduğu gözetilmeden delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraat hükmü kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan Huriye Gönül Turgut vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 11.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın