Katılmasak da Kibarca Tartışmanın Üç Yolu

Farklı fikirleri kavga çıkarmadan, hoşgörü ile tartışmakta, karşımızdakini dinlemekte neden bu kadar zorlanıyoruz? Uzmanlar sağlıklı bir toplumun ilk adımlarından birinin nezaket kurallarını bozmadan farklı fikirleri tartışabilmek olduğunu söylüyorlar.

Kendimiz gibi düşünen insanların oluşturduğu bir ortamdan çıkıp, farklı düşüncelerin dile getirildiği ortamlarda dinlemeyi ve konuşmayı öğrenmek ilk başlarda korkutucu gelebilir. Özellikle seçim dönemlerinde, herkesin hoşgörü ve sevecenlik konusunda dar boğaza girdiği dönemlerde yepyeni bir konuşma diline ihtiyaç duyduğumuz açık. Önce aile içinde daha sonra daha geniş sosyal ortamlarda nezaket kurallarını çiğnemeden, karşımızdakini kırmadan fikir tartışması nasıl yapılır? Aşağıdaki üç yöntemi uygulayarak daha sağlıklı bir toplum için ilk adımı atabiliriz.

1. Amigdalanızın kontrolünü elinizde tutun

Aşırı tepki gösteriyorsunuz. Bu hepimizin başına gelir. Ancak aşırı tepki göstermenin ardındaki nörobiyolojik yapıyı anlarsak zorlu durumlarda olabildiğimiz en iyi insan olabiliriz. Farklılıklar aşılmaz göründüğünde amigdala, yani beynin ilkel limbik sisteminin bir parçası olan bölüm, prefrontal korteksin yani mantıklı düşünme bölgesinin kontrolünü ele geçirir. Bu aşırı yükleme dövüş, kaç veya donup kal tepkisini devreye sokar ve durumu sakin kafayla tartmamız olanaksız hale gelir. Beynimiz bu şekilde tetiklendiğinde normalde yapmayacağımız şeyler yapar, normalde söylemeyeceğimiz şeyler söyleriz. Ancak beynimizi, bu durumun gerçekleştiğini fark etmek üzere eğitebiliriz ve artan farkındalığımız sayesinde farklı davranışlar sergileyebiliriz. Farklı inançlara sahip insanlarla tartışırken kalp atışlarınızın hızlanması gibi fiziksel ipuçlarına dikkat edin. Farkındalık, kendinizi hızla toparlamanızı, sakin kalmanızı ve düşünmeye devam edebilmenizi sağlar. Mevcut sorunları derhal çözmeye yardımcı olmasa da gelecekte çözebilmeniz için güvenli bir ortam oluşturur.

2. Farklılıklara merakla yaklaşın

Yeni birini gördüğümüzde beynimiz bu kişiyi saniyenin neredeyse binde birinde “yabancı” veya “bizden” biri olarak tanımlar. Bu gibi ani yargılar saf ve gerçek bir merakla dinleme yeteneğimize zarar verir. İnsanlar arasında iletişimi ve sevecenliği artıma amacı taşıyan StoryCorp isimli kuruluştan Dave Isay’e göre saf merak, insanlara ve kendimize verebileceğimiz en güçlü hediyelerden biridir. Ailenizi de size yabancı kişileri de ön yargılarla değil, merakla dinleyin. Bu, onları zihninizde dümdüz bir karikatürden üç boyutlu bir insana dönüştürmenin yanı sıra kendiniz de dahil çevrenizdeki bütün insanların kusurlu yanlarını kabul etmenizi sağlayacaktır.

3. Açıklık ve cesaret

Yalnızca kasım ayında ABD’de seçim döneminde 900 kadar sözlü taciz olayı rapor edildi. Bu olayların çoğu ise çocukların kendilerini güvende hissetmeleri gereken okullarda gerçekleşti. Taciz olaylarının altında genellikle ırkçılık ve ön yargılı olmak yatar. Farklı fikirlere merakla ve nezaketle yaklaşmak toplumsal iletişimi artırır. İster toplum içinde olsun ister özel hayatınızda, hoşgörüsüzlüğü kabul etmeyin. Belirli bir grup insana yöneltilen iftiralara veya şakalara karşı çıkın. Gençlere bu konuda örnek olmak çok önemlidir. Çocuklarımız bizim çeşitliliğe ve farklılıklara değer verdiğimizi, ön yargılara boyun eğmediğimizi gördükleri takdirde kendileri de benzer davranışları benimseyebilirler. Kültür ikili bir süreçte gelişir: Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya, her seferinde bir etkileşim ve bir niyet. Yapacak çok işimiz var. Ancak ulusal sohbetimizin tonunu belirleme ve hoşgörü ve merhameti artırma konusundaki kişisel ve toplumsal gücümüzü hafife almamalıyız.

Bu Yazıyı Paylaşın