Bilim insanları karanlık maddenin, ondan beklediğimiz gibi davranmadığını söyledi.
Araştırmacılara göre, karanlık maddenin galaksi kümelerine nasıl yayılması gerektiğine yönelik teorik modellerimizle maddenin bu kümeler içinde görünürdeki davranış biçimi arasında beklenmedik bir uyumsuzluk mevcut.
Karanlık madde neredeyse tamamen anlaşılmaz olmayı sürdürüyor. Doğrudan gözlenemiyor, varlığı yalnızca gözlenebilir diğer maddelerle etkileşimi aracılığıyla ve yer çekimsel etkilerine yönelik gözlem çabalarıyla çıkarsanabiliyor.
Araştırmacıların bunu yaparken kullandığı yollardan biri yer çekiminin uzayı nasıl büktüğünü gözlemlemek. Bu da yer çekimsel mercekleme adı verilen bir etki üzerinden gözlemlenebiliyor. Yer çekiminin etkisi ışığı uzayda ilerlerken büküyor. Bu ışık görülebiliyor ve aksi takdirde gözlemlenemeyen karanlık maddenin ölçümünde kullanılabiliyor.
Araştırmacılar bunu yaparken, karanlık maddenin kümelerdeki küçük ölçekli yoğunluklarının normalde beklenenden 10 kat kuvvetli etkiler ürettiğini saptadı. Bu, karanlık maddenin nasıl davranması gerektiğine dair kuramsal anlayışımızda bir yanlışlık olduğunu gösteriyor.
Yeni bulgular NASA’nın Hubble Uzay Teleskobu ve Avrupa Güney Rasathanesi’nin Very Large Telescope’unun (Çok Büyük Teleskop) bir dizi farklı galaksi kümesine yönelik gözlemlerinden geldi. Bu gözlemler daha önceki tüm gözlemlerden daha detaylıydı.
Bu tip galaksi kümelerini gözlemlemenin yararlı çünkü bunlar, karanlık maddenin en büyük depoları konumunda. Farklı tekil galaksilerden oluşan dev kümeler, karanlık maddenin çekim kuvvetiyle bir arada duruyor. Ve bu tekil galaksilerin her birinin kendi karanlık maddesi bulunuyor. Bu da araştırmacıların karanlık maddeyi hem büyük hem de küçük ölçekli gözlemlemesine olanak veriyor.
Çalışmanın başyazarı, İtalya’nın Bolonya kentindeki Astrofizik ve Uzay Bilimi Rasathanesi INAF’tan (Ulusal Astrofizik Enstitüsü) Massimo Meneghetti, “Galaksi kümeleri; evrenin bilgisayar simülasyonlarının karanlık madde ve bunun ışık veren maddelerle etkileşimi üzerine çıkarsayabileceğimiz şeyleri güvenilir biçimde yeniden üretip üretmeyeceğini görmek için ideal laboratuvarlar” dedi.
“Bu çalışmadaki verileri simülasyonlarla karşılaştırırken çok sayıda titiz test yaptık ve uyumsuzluk bulgumuz hala yerinde duruyor. Bu uyuşmazlığın olası kökenlerinden biri şu: Simülasyonlarda bazı temel fizik olaylarını kaçırıyor olabiliriz.”
Ekipteki üst düzey kuramcılardan ve New Haven, Connecticut’taki Yale Üniversitesi’nden Priyamvada Natarajan, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Gerçek evrenin, mevcut kuramsal yöntemlerimizin bir türlü yakalayamadığı bir niteliği var. Bu, karanlık maddenin doğası ve özelikleriyle ilgili mevcut anlayışımızda bir boşluğa işaret ediyor olabilir. Zira bu hassas veriler, karanlık maddenin detaylı dağılımını en küçük ölçeklerde incelememize olanak tanıdı.”