Kanal İstanbul Hayali ve Mega-Projelerin Sonu Geldi

TCMB Para Politikası Kurulu kararını okuyorum: “Gelinen noktada, mevcut para politikası duruşunun hedeflenen dezenflasyon patikasıyla uyumlu olduğu değerlendirilmektedir”. 100 kiloyum, günlük gıda ihtiyacımı 2 litre alkol ve 4-5 porsiyon Ali Nazik’le karşılıyorum, ama benim duruşum da sürdürülebilir sağlıklı kilo politikası ile uyumludur. Sen onu benim külahıma anlat, Kubat.

Amerikalılar’ın bir lafı vardır, “pastanın tadı yiyince anlaşılır”. İstatistikleri siz yayınlıyorsunuz, bakın bakalım vatandaş TL mi mevduat yapıyor, döviz mi?

Yıl boyunca hükümet, ona esir bürokrasi ve besleme basının bizi bir gün daha ekonominin battığını görmekten alıkoymak için uydurduğu yalanları tekzip etmekle geçirdim. Bir kaç gün içinde de 2019’da yalnız ekonomi değil mevcut siyaset anlayışının da nasıl çöktüğünü anlatan ve 2020 tahminlerimi içeren “Bitiş Düdüğü, Başlama Vuruşu” Parola Yayınları tarafından kitapçılara dağıtılacak.

Yalancının mumu yassıya kadar yanar, ama FÖŞ’ün etrafına saçtığı bilgelik, erdem ve ahlak ışığı ebediyen genç ve devrimci kalpleri aydınlatıp yol gösterecek. Evet, hafif bir mesih sendromu var. Bu makaleyle birlikte 2020 tahminlerime başlıyorum—bunlar kitapta yok. Belli bir sıra takip etmeyeceğim, kalbim ve burnum beni nereye götürürse, o sayfadan okuyacağım size Lugat-u-ibadullah-u-Aliye-yi-Kehaneti. Alın bir yalan daha, Latin harflerine geçince, vatandaş cahil kalmış. Ulan, getirin elinizde Osmanlı döneminde yapılan okuryazarlık istatistiklerini sonra palavra atın.

Neyse ilk konumuz Kanal İstanbul başta, mega-projelerin geleceği olacak. Bu makalede anlattıklarımın kesinlikle Yeni İstanbul Mustafa Kemal Atatürk Tanrı’nın Terkettiği Dağbaşındaki Yeni Havalimanı’nı kapsamadığını özellikle not ederim. İstanbul Atatürk Havalimanı AKP iktidarının en akıllıca, en çok kar üretecek ve bizi Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar’ın hava taşıma merkezi yapacak sevabıdır. Düşünen ve uygulayan herkesin pamuk ellerinden öperim. Çünkü benim fakirhaneye arabayla 10 dakika ve bomboş. Ayrıca her gidişte en az 10 km yol yürüyüp acaip kas yaptım.

Kanal İstanbul yapılmaz, çünkü bütçede $10-15 milyara malolacak bu proje için kaynak yok, olmayacak da. Biz daha Barış Pınarı ve Güvenli Bölge’ye yerleştirilecek Suriye’li kardeşlerimizin faturasını çıkartmadan, Değerli Büyüğüm ve  Ebedi Şefim Erdoğan TL17 milyarlık sosyal konut projesi de emrettiler. Demek ki Kanal İstanbul Yap-İşlet-Devret, ya da yeni deyimiyle KÖP (Kamu Özel Ortaklığı) yöntemiyle yapılacak. Halihazırda hiç bir KÖP’ün para kazanamadığı ve Türkiye’de şirketlerin kredi notunun 2B ya da altında olduğunu düşünürseniz, bu proje ancak üstlenici konsorsiyumun krediyi Hazine garantisiyle alması sayesinde yelken açabilir. Ama proje öylesine aceleye getirilmiş, hukuki boyut muğlak ve çevre zararları o denli korkutucu ki, hiç bir Batı’lı banka kredi vermez.  Bir tek Çin talip olur, o da Türkiye borcunu ödemeyince, üstüne konmak için.

Daha önemlisi, İmamoğlu halkın seçtiği ve İstanbul adına konuşmaya yetkili liderdir. O istemiyor. Saray çok istiyorsa, İstanbul’da referandum yapsın, sonuçları beğenmeyip iptal ettirsin, sonra bir daha yapsın…Bakalım halk ne diyecek?

Daha genel konuşalım, artık mega-proje yok. Çünkü döviz kredisi ile yapılan bir kamu altyapı tesisi, yani köprü, tünel, havaalanı vs, özel sektör tarafından işletiliyorsa, kullanım ücreti de dövize endeksli olma zorunda. Ama Sevgili Başkanım Erdoğan’ın “düşük faiz enflasyonu da düşürür” teorisi yüzünden TL ebediyen dolara ve Euro’ya karşı değer kaybetmeye mahkum.

Bugün TCMB 200 baz puan faiz indirdi, “piyasalar tepki vermedi”, çünkü artık piyasa kalmadı. Piyasa Hazine ve BDDK’dan oluşuyor, fiyatı beğenmiyorlarsa müdahale ediyorlar, ama bu çarpık sistem uzun sürmez, çünkü fiyatın hileli olduğu ülkeye hiç bir kanaldan döviz girmez. Döviz patladığında da tüm mega-projelerin ortalama bir vatandaşın kullanamayacağı kadar pahalı hale geldiğini göreceğiz. Zaten şimdi bile kullanıma açık bütün köprü ve yollarda trafik öngörülenin altında.

Her sene bütçeden işletici konsorsiyuma vadedilen trafik farkı için ne kadar ödendiğini tam bilmiyoruz, fakat al Monitor’da yazan Abim Mustafa Sönmez’e göre 2020 bütçesinden bunlar ve şehir hastanelerine ayrılan fon TL20 milyar! Lakin, bu ödemeler vatandaş yeni rotalara alışınca trafik artar beklentisi içinde geçici olarak sineye çekiliyorsa, yanlış hesap. Yanlış hesap, çünkü 11ci Kalkınma Planı’na göre önümüzdeki 5 yıl  sürekli dolar/TL yükselirken, kelle başı gelir 2023 sonunda dahi 2013 zirvesine geri dönmüyor.

Şehir hastaneleri bir başka alem. (Kaynak için bakın:  ŞEHİR HASTANELERİ ARDINDAKİ GERÇEKLER, TTB) KÖP modelinin özünde kamu ve özel sektörün riski paylaşması anlayışı yatar. Eğer okuduklarımı doğru anladıysam (çünkü bana bilim kurgu gibi geldi), şehir hastanelerinde yazı gelirse işletici kazanıyor, tura gelirse devlet ödüyor. Bu hastaneler kamunun ödediği ilaç, ameliyat ve tıbbi gereç fiyatları ile hayatta kalamaz. Ya vatandaştan ek sağlık ücreti talep edecek, ya da zarar edip kamuya fatura! Zaten vahametin mali boyutunu sonunda çakan hükümet de yeni inşaatlara paydos dedi. Şehir Hastaneleri Fatih Projesi ve Babayiğit Otomobili gibi Saray’ın kendi kafasına göre emrettiği ekonominin tüm kanunlarını ihlal eden yapıtlar olarak anılarımızda yer alacak.

Bakın, zaten KÖP’le inşa edilen köprü, otoyol ve bazı haberlere göre (ama teyit edemem) Yeni Atatürk Havalimanı bile satılık. Neden? Çünkü işletici bütçenin ona vadedilen farkları ödeyemeyeceğini, kullanım ücretini halka yıkarsa da, kimsenin kullanmayacağını çaktı. Anında vitesi ikiliyor.

Hükümet de gelecek yıl KÖP’ün Türkiye’de HÜP-let modeline döndüğünü itiraf etmek zorunda kalacak. Ve ne yapacak? Ne yapacak dersiniz? Devletleştirecek, Sevgili Kapitalizm Düşmanı Sosyalist Yoldaşım! Yani işleticiye “Ben kredini öderim, sen de hakkını helal et, beni tahkime filan götüreyim deme, ben de seni suya götürür susuz getirim” diyerek tüm mega-projeleri bütçeden finanse edip kendi işletecek. KÖP KYKİ yani Kendin-Yap-Kendin-İşlet modeline evrilecek.

Ufak bir nasihatla kapatayım. Bırakın Fed’i, TCMB’yi, para politikası açıklamalarını filan okumayı ya. Sizin hayatınızı ilgilendiren BÜTÇEDİR. Bütçeye sahip çıkmayan toplum vatandaş değil, tebadır.

Kaynak: paraanaliz.com-Atilla Yeşilada

https://www.paraanaliz.com/2019/genel/fos-yazdi-kanal-istanbul-hayali-ve-mega-projelerin-sonu-geldi-41605/

Bu Yazıyı Paylaşın