Kamu Malları Üzerinde Özel Mülkiyet Kurulamaz

T.C.
YARGITAY
Yirminci Hukuk Dairesi

Esas No : 2016/4618
Karar No : 2017/8954
Tarih : 06.11.2017

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR :

Davacı … Yönetimi 08.12.2004 tarihli dilekçesiyle, … köyünde 2859 Sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan paftaların yenilenmesi çalışması sırasında, … köyü …ada 1 ve … ada 3 Sayılı parsellerin orman ile olan sınırlarına uyulmadığı ve kesinleşmiş orman sınırları içinde kalan bir bölüm taşınmazın bu parsellere dahil edildiğini, ormanların özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, bu sebeple paftaların yenilenmesi suretiyle oluşan … köyü …ada 1 ve … ada 3 Sayılı parsellerin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde kalan bölümlerinin tapu kaydının iptaline ve oran niteliğiyle Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne, çekişmeli … ( … ) köyü … ada 3 Sayılı parselin fen bilirkişi … tarafından düzenlenen 25.07.2007 tarihli raporunda koordinatları belirtilen ve orman bilirkişi…’ın 23.07.2007 tarihli rapor ve krokilerinde ( A ) ile gösterilen 13931,42 m2 ve …ada 1 Sayılı parselin aynı krokide ( C ) ile gösterilen 2625,16 m2 bölümünün tapu kaydının iptaline ve Devlet ormanı niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, aynı bilirkişi krokisinde ( … ada 3 Sayılı praselin ( B ) ve …ada 1 Sayılı parselin ( D ) ile gösterilen bölümlerine dair davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18/03/2010 tarih ve 2010/421 Esas – 2010/3451 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.

Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin, 18/03/2010 tarih ve 2010/421 Esas- 2010/3451 Karar sayılı kararında özetle; ”Yörede 2859 Sayılı Kanun hükümlerine gore yapılan çalışmada 6000 m2 yüzölçümündeki … köyü 934 Sayılı parsel yerine oluşan çekişmeli aynı köy …ada 1 Sayılı 5857,93 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ile aynı köy 933 parsel sayılı 16400 m2 yüzölçmündeki taşınmaz yerine oluşan çekişmeli aynı köy … ada 3 Sayılı parseller davalı …in murisi …adına kayıtlıdır.

… köyü 933 ve 934 parsel sayılı sırasıyla 16400 m2 ve 6000 m2 yüzölçmündeki taşınmazlar, 1954 yılında yapılan kadastroda, 250 yazım numaralı vergi kaydı ve Eylül 1316 tarih ve 6 sıra numaralı tapu kaydı ile …adına tesbiti itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiştir.

Orman Yönetimi tarafından çekişmeli parselin kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı iddia edilen bölümü için dava açılmış, seri usulle yapılan orman tahditie göre orman incelemesi yapılmayan yada her hangi bir neden oran sınırları dışında bırakılan ancak orman sayılan yerlerden olduğu iddia ve dava sebebi olarak ileri sürülmemiştir.

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; bir örneği dosyada bulunan orman kadastro haritasında, 1692, 1693 ve 1694 numaralı orman sınır noktalarını birleştiren hat ile karara dayanak alınan bilirkişiler tarafından düzenlenen krokideki, aynı noktaları birleştiren hat arasında açı, eğim, yön ve uzaklık bakımından çelişki bulunmaktadır ( 1692 ve 1693 numaralı orman sınır noktalarını birleştiren doğru parçası orman kadastro haritasında kuzey güney hattına paralel iken, bilirkişilerin çizdiği orman sınır hattına irtibatlı krokide aynı doğru paçası kuzey-güney doğrultusundan doğuya doğru açı yaparak ayrıldığı, 1692, 1693 ve 1694 numaralı orman sınır noktalarından oluşan açının, orman kadastro haritasındaki çizimine göre bilirkişi krokisinde daha geniş çizildiği görülmektedir ). Mahkemece bu yön üzerinde durularak çelişki giderilmemiştir.

Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6831 Sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanun’un 2/B Maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastro tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 15-20 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu haritasına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, davaya konu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. ” denilmiştir.

Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra; davanın Kadastro Kanunun 12/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş. hüküm davacı … Yönetimi vekili tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2859 Sayılı Kanun hükümlerine gore yapılan paftanın yenilenmesi çalışması ile oluşan tapu kaydının iptaline ve tesciline ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1953 yılında … Devlet Ormanının sınırlaması seri usulüyle yapılıp, 31.05.1953 tarihinde ilan edilip, dava tarihinden önce kesinleşmiştir.

Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tesbitinin askı suretiyle ilânını takiben 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, 5841 Sayılı Kanun’un 2. maddesiyle 3402 Sayılı Kanun’un 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 Sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, gerekçeli karar 23/07/2011 tarihli ve 28003 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin sözü edilen iptal kararından sonra, “kamu malı” iddiasıyla açılan davalarda, 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinin uygulama olanağı bulunup bulunmayacağı konusuna gelince;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2008 gün ve Esas 2008/7-717, Karar 2008/722 Sayılı kararında da değinildiği üzere en geniş anlamıyla “kamu malı” kavramı, Devletin veya kamu tüzel kişiliğine sahip idarelerin, kamu hizmetlerini ifa ederken kullandıkları ve yararlandıkları malları ifade etmektedir.

3402 Sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesinde “kamu malları” başlığı altında, kamunun ortak kullanımına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerler hakkında ayrıntılı düzenlemeler bulunmakta, eş düzenlemelere 743 Sayılı Türk Kanunu Medenîsinde ( madde 641, 912 ) ve 4721 Sayılı Türk Medenî Kanununda ( madde 715, 999 ) yer verilmektedir. Keza, 3402 Sayılı Kanun’un 16/D maddesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlara da yer verilmiştir.

Kamu malları üzerinde özel mülkiyet kurulamaz. Bunlar kamu hizmeti yönünden tahsis edildikleri yetkili idarece kamu malı olmaktan çıkarılmadıkları sürece temlik edilemez; kazandırıcı zamanaşımı yoluyla da edinilemezler. Kamu malı niteliği kazanmış bir taşınmaz özel mülkiyete konu olamayacağından tapuya bağlansa bile Mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenîsinin 931 ve Türk Medenî Kanununun 1023. maddeleri bu durumda uygulanmaz. ( Y.H.G.K. 30.09.1981 gün, E: 1979/1-167, K: 1981/656, 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722 ). Bu sonuçlara bağlı olarak, Hukuk Genel Kurulu’nun 21.2.1990 gün ve 1989/1-700 Esas, 1990/101 Karar; 18.10.1989 gün 1989/1-419 Esas, 1989/528 Karar sayılı kararlarında da açıklandığı üzere; kamu malı niteliği taşıyan bir taşınmazın her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesi bir yolsuz tescil olup, bu husus o yerin özde tescile tâbi bulunmama ( kamu malı olma ) niteliğini değiştirmez ( Y.H.G.K.’nun 26.02.2003 gün ve 2003/12-116 E., 2003/111 K.; 25.12.2002 gün ve 2002/12-1101 E., 2002/1113 K. sayılı kararları ). Kamu malları özel mülkler gibi devir ve temlik edilemezler. Böyle durumlarda, iyiniyet veya tapu siciline güven ilkelerinin uygulama yeri de yoktur ( Y.H.G.K. ‘nun 11.06.2003 gün ve 2003/13-414 E. ve 2003/410 K. Sayılı Kararı ).

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilâmı da, 766 Sayılı Tapulama Kanununun hak düşürücü süre ve kamu malına dair 31 ve 35. maddeleriyle ilgili olup, içtihadı birleştirme kararı ile kamu mallarında hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. 766 Sayılı Kanun’un 31 ve 35. maddelerine koşut düzenlemeler 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12 ve 16. maddelerinde de yer aldığına göre, sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı 3402 Sayılı Kanun’un yürürlüğü döneminde de uygulama olanağı bulacaktır.

Gerek 766 Sayılı Kanun’un 31/2. maddesi ve gerekse 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında Hazine tarafından açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrım da içermemekte ise de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır ( Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564 – 5261 Sayılı kararları ), ( Yargıtay 20 Hukuk Dairesi 12.05.2014, 2014/1216-5356 Sayılı kararı ).

Açıklanan hususlar gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, Dairemizin 18/03/2010 tarih ve 2010/421 Esas – 2010/3451 Karar sayılı ilamı doğrultusunda Orman Yönetiminin iddiası ve davalı tarafın savunması ve her iki tarafın delilleri sorulup, toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ :

Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı … Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 06.11.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın