İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın beraatine dair hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR :
Dosya kapsamına göre; katılan …’in mali işler direktör yardımcısı ve tanık…’ın insan kaynakları direktörü olarak görev yaptığı bir özel hastanede ortopedi uzmanı olarak çalışan ve 10.09.2011 tarihinde iş akdi feshedilen sanık …’in, adı geçen yöneticilerle beraber işten çıkarılma süreci ve alacakları ile ilgili konuları görüşmek için yüz yüze gerçekleştirdikleri toplantıda, üçü arasında geçen konuşmaları gizlice kaydedip, bu kaydı içeren CD’yi, kıdem tazminatının ve diğer alacaklarının tarafına ödenmediği iddiasıyla iş mahkemesine açtığı davaya vekili aracılığıyla delil olarak sunmak suretiyle TCK’nın 133/3. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Tarafı olduğu söyleşiyi kaydetmek suretiyle elde ettiği verileri üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına dair hakkında bir delil bulunmayan sanığın, iş mahkemesindeki iddialarını ispatlama ve kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlama amacını taşıyan eylemlerinde hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı nazara alındığında, sanığa yüklenen TCK’nın 133. maddesindeki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun yasal unsurları somut olayda gerçekleşmediği gibi, hukuki ihtilaf ile ilgili konuşmaların katılanın özel yaşam alanına dair ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte bulunmaması sebebiyle sanığın eylemlerinin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu da oluşturmayacağı anlaşıldığından, sanık hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan dolayı beraat kararı verilmesine dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.05.2013 tarihli ve 2013/11-87-245 Sayılı kararında da vurgulandığı üzere; vekalet ücreti kişisel hakka dair olup, kişisel hakka dair kanuna aykırılıkların Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir. Bu nedenle, hakkında beraat kararı verilen ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, temyiz edenin sıfatına göre, bozma sebebi olarak kabul edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sanığa atılı suçun yasal unsurlarının oluştuğuna dair sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması sebebiyle sanık hakkında CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat hükmü kurulması gerekirken, sanığın üzerine atılı suç açısından kastının bulunmadığından bahisle aynı Kanun’un 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilmesi,
SONUÇ :
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeple 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün ilk paragrafının, “Sanık hakkında kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince sanığın beraatine,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.