İşçi Yazılı Olandan Daha Fazla Çalışmayı Yazılı Delil ya da Tanıkla İspatlamalıdır

T.C. YARGITAY

Yirmiikinci Hukuk Dairesi

Esas No : 2016/3926
Karar No : 2019/754
Tarih : 14.01.2019

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı iş yerinde yağ ustası olarak çalıştığını, 1475 Sayılı İş Kanun’un 14. maddesi 1. fıkrası gereğince kıdem tazminatına hak kazandığını öne sürerek ödenmeyen kıdem tazminatı ile fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının başka bir iş yerinde iş bulduğundan devamsızlık yapmak sureti ile iş akdini kendisinin haksız yere feshettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere göre davacı tarafça fesih tarihinden önce yazılı bir bildirim yapılmadığı ve davacının başka bir işe girdiği görüldüğünden davacının kıdem tazminatını hak etmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1- )Taraflar arasında iş akdinin feshinin yaş hariç emekliliğe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusudur.

4447 Sayılı Kanun’un 45. maddesiyle 1475 Sayılı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasına ( 5 ) numaralı bent eklenmiştir. Anılan hükme göre, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer kriterleri yerine getirmesi halinde kendi isteği ile işten ayrılması imkânı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve pirim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş koşulu sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle işyerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir.

İşçi tarafından bağlı bulunduğu kurum ya da sandıktan tahsise ya da tahsis yapılabileceğine dair yazının işverene bildirildiği anda işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümü doğar. Faiz başlangıcında da bu tarih esas alınmalıdır.

Somut uyuşmazlıkta, davacı 26.01.2012 tarihli dilekçesi ile Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak emeklilik durumunun incelenmesini talep etmiş ve Kurumca verilen 02.03.2012 tarihli yazı ile davacının başvuru tarihi olan 26.01.2012 tarihi itibari ile 25 yıllık sigorta süresini, 5300 prim ödeme gün sayısını doldurduğu ve 1475 Sayılı İş Kanunun 14. maddesinin 1. fıkrasına göre işten ayrılarak kıdem tazminatı alabileceği hususu bildirilmiştir. Davalı işveren ise davacının 26.01.2012 tarihi itibari ile iş yerine gelmediğinden bahisle 05.02.2012 tarihi de dahil olmak üzere devamsızlık tutanakları tutmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları ve hizmet döküm cetveline göre davacının 30.01.2012 tarihinde başka bir iş yerinde işe girişinin bildirildiği görülmüştür. Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde davacının 26.01.2012 tarihinde kendisinin iş akdini feshettiği ve Sosyal Güvenlik Kurumu yazısı ile de sabit olduğu üzere yaş şartı dışında emeklilik koşulları oluştuğundan bu fesih hakkını kullandığı anlaşılmıştır.

İşçinin emeklilik sebebi ile iş sözleşmesini feshetmesinden kısa bir süre sonra, yeniden çalışmasını gerektirecek durumlar ortaya çıkabileceği gibi, işçinin bu hakkını kendisi için daha olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşündüğü bir başka işyerinde çalışma amacı ile de kullanması mümkündür. Sosyal Güvenlik Hukuku alanında yaş şartını da gerçekleştirmek sureti ile emekli olan işçilere sigorta destek primi ödeyerek çalışma imkanı tanındığı da dikkate alındığında, mülga 1475 Sayılı Kanun’un 14/1-5 maddesindeki düzenleme açısından, kanun koyucunun amacının işçinin çalışma yaşamını fiili olarak sonlandırması olduğundan bahsedilemez. Çalışmakta olduğu işyerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ilişkin yükümlülüklerini tamamlayan davacının, kendisi için çalışma şartlarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir iş yerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davrandığı kabul edilemez. Kanun ile tanınmış emeklilik sebebi ile fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulü gerekir. Davacının hangi amaçla bu hakkı kullandığı, kıdem tazminatına hak kazanması açısından önem arz etmemektedir. Dolayısıyla davacının kıdem tazminatı talebinin kabulü gerekirken reddi hatalı olup bozma sebebidir.

2- )Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı noktasındadır.

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Aynı ilkeler hafta tatili ve ulusal bayram genel tatili çalışmaları için de geçerlidir.

Somut olayda mahkemece yeterli delil ibraz edilmediği gerekçesi ile fazla mesai ücret alacağı ret edilmiştir. Dosya kapsamında dinlenen davacı tanıklarından bir tanesi davacının eşi diğer tanık ise iş yeri çalışanı olmadığından beyanlarına itibarla hesaplama yapılması mümkün değil ise de davalı tanıklarından … davacının 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını ve ayda 3 gün 3 er saat fazla mesai yaptığını, haftada bir gün izni olduğunu, dini bayramlarda ve milli bayramlarda izin olmadığını, dini bayramlarda ortalama iki gün çalışıp iki gün izinli olduğunu beyan etmiş, … ise davacının 08.00-18.00 saatleri arası haftada 1 gün izin kullanarak çalıştığını ve milli bayramlarda izinli olduğunu, dini bayramlarda 4 gün ise 1 gün izinli olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca dosya içerisinde bir kısım ücret bordrolarında fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücretlerine yönelik tahakkukların bulunduğu ancak davacının tüm çalışma dönemini kapsayacak şekilde bordroların sunulu olmadığı görülmüştür.

Mahkemece yapılacak iş, davalı tanık beyanları değerlendirilerek davacının fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücret alacağını hesaplamak, tahakkuk olan imzalı bordroların tamamen dışlanarak, tahakkuk olan ancak imzasız bordrolara ilişkin ise ödeme kaydı var ise ödendiği tespit edilen miktarların hesaplamadan mahsup edilerek hesaplama yapmaktır. Anılan yön düşünülmeden söz konusu taleplerin reddi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ :

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.01.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın