İnsanlar son 150 yıl boyunca atmosfere olağanüstü miktarlarda sera gazı (CO2 gibi) pompaladı ve gezegeni endişe verici bir oranda ısıttı. Toplumlar iklim değişimini yavaşlatmak için, sera gazı yayılımını azaltmada genelde iki çözüme odaklanıyor: Enerji verimliliğini artırıyor ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirip kullanıyorlar. Birleşik Devletler Başkanı Joe Biden’in iklim gündeminde, binaların daha verimli olması için iyileştirilmesine dönük bir gayret gösteriliyor ve temiz enerji araştırmalarına milyarlarca dolar yatırım teklif ediliyor. Peki bu stratejiler beklendiği gibi işliyor mu?
Utah Üniversitesinde çalışan araştırmacıların yeni çalışmasında, Birleşik Devletler’deki tüm eyaletlerin CO2 yayılımları, bu eyaletlerin 2009 ile 2016 yılları arasında söz konusu iki çözüme yaptıkları yatırımlarla karşılaştırılıyor. Bilim insanları, enerji verimliliğinin iyileştirilmesi ile yenilenebilir enerji geliştirme arasında istatistiksel açıdan hiçbir önemli fark oluşmadığını keşfetmiş. Tüm toplumsal sektörler hesaba katıldığında, her iki unsur da CO2 yayılımlarında bir miktar düşüş meydana getirmiş fakat yenilenebilir enerji yatırımı biraz daha yüksek etki göstermiş.
Bulgular iki şaşırtıcı şeyi ortaya çıkarmış. Bunlardan birincisine göre, eyalet hükümetlerinin tüketicilerin enerji verimliliğini iyileştirmesine yardımcı olmayı hedefleyen politikaları, CO2 yayılımında hiçbir etki oluşturmamış. Bunun yerine, ekonomik çıktıların her birinde (kişi başına düşen gayri safi milli hasıla veya GSMH) ekonomi çapında daha düşük enerji girdisi bulunan eyaletler, daha düşük seviyelerde sera gazı yaymışlar. İkincisine göre ise yenilebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar, konut sektöründeki CO2 yayılımı seviyelerinin artmasına yol açmış. Bu sonuçlar, insanların ne zaman enerji tasarrufuna daha fazla tüketim yaparak yanıt verdiğini ve CO2 azaltımının faydasını olumsuz hale getirdiğini açıklayan meşhur geri sekme etkisinin kanıtlarını teşkil ediyor.
Utah Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde çalışan Karen Xuan Zhang ve Brett Clark’ın da eş yazarları olduğu çalışma, 25 Ağustos’ta Global Environmental Change bülteninde yayımlandı.