İnsan Vücuduna Göre Dört Değil, İki Mevsim Var

Okul çocukları bir yılda 4 mevsim bulunduğunu öğrenir. Ancak Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar insan vücudunun mevsimlere böyle bakmadığını gösteren kanıtlara ulaştı.

Fakültenin genetik kürsüsünün başındaki Profesör Michael Snyder, “Bize yıl boyunca kabaca eşit kısımlara bölünmüş 4 mevsim (kış, bahar, yaz ve güz) yaşandığı öğretildi” dedi ve ekledi:

“Bense şöyle düşündüm: ‘Tamam da kim demiş?’ İnsan biyolojisi bu kurala uyuyor gibi görünmüyordu. Bu nedenle insanların moleküler bileşimlerinin rehberliğinde, biyolojinin bize kaç mevsim bulunduğunu söylemesini sağlayacak bir çalışma yürüttük.”

100’den fazla katılımcının incelediği 4 yıllık moleküler veriler, insan vücudunun, doğa ananın geleneksel sinyallerini takip etmediğini gösterdi. Snyder ve ekibi, toplamda binden fazla molekül miktarının yıllık bazda azalıp arttığını ve bunların iki zaman aralığını takip ettiğini gördü: Bahar sonuyla yaz başı arası ve güz sonuyla kış başı arası. Snyder, bunların hem hava hem de vücutta değişimin gerçekleştiği iki önemli geçiş dönemi olduğunu ifade etti.

Snyder çalışmasından elde ettiği gözlemlerin kişiselleştirilmiş tıp için daha iyi bir temel sağlayabileceğini ve hatta gelecekteki klinik ilaç testlerinin tasarlanmasına rehberlik edebileceğini umuyor. Bu gözlemler arasında baharın sonunda iltihapla ilgili tanısal belirteçlerin ve kış başlangıcındaki yüksek tansiyona ilişkin belirteçlerin artması gibi örnekler yer alıyor.

Öte yandan Snyder, ekibin araştırmayı Kuzey ve Güney Kaliforniya’daki katılımcılarla gerçekleştirdiği notunu düştü ve başka yerlerdeki bireylerde moleküler motiflerin atmosferdeki ve çevresel değişkenlere bağlı olarak farklılık göstermesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Nature Communications’da 1 Ekim’de yayımlanan araştırma yaşları 25’le 75 arasında değişen 105 bireyde gerçekleştirildi. Katılımcıların yarısı yüksek insülin direncine sahipti, yani vücutları glikozu normal şekilde işleyerek kandaki seviyesini artıramıyordu. Katılımcılar yılda yaklaşık 4 kez kan verdi. Bilim insanları bu numuneleri bağışıklık, iltihap, kardiyovasküler sağlık, metobolizma, mikrobiyom ve çok daha fazlasına ilişkin moleküler bilgiler açısından analiz etti.

4 yıllık zaman dilimine yayılan veriler, bahar sonu döneminin, iltihapla ilgili biyobelirteçlerin artışıyla örtüştüğünü gösterdi. Bu biyobelirteçler alerjilerde oynadıkları rolün yanı sıra iltihaplı romatizma ve kireçlenme hastalıklarında zirve yapmalarıyla biliniyor.

Araştırmacılar, kış başı dönemindeki verileri incelediğinde ise viral enfeksiyonlarla mücadeleye yardım ettiği bilinen bağışıklık sistemi moleküllerinde artış ve sivilcelere eşlik eden moleküllerde sıçrama buldu. Hipertansiyon ya da diğer ismiyle yüksek kan basıncının belirteçleri de kışın daha yüksekti.

Veriler ayrıca, insülin direnci yüksek kişilerdeki mikrobiyomlarda beklenmedik bazı farklılıklar gösterdi. Laktik asit fermantasyonu yapan ve glikozun işlenmesine katılan Veillonella isimli bakteri cinsinin yıl boyunca yüksek olduğu görüldü ancak mart ortasından haziran sonuna uzanan süre hariçti.

Makalenin başyazarlarından Reza Sailani şunları söyledi:

“Bu bulguların çoğu pek çok başka şeyin incelenmesi için alan açıyor. Mesela alerjileri ele alalım. Belirli zamanlarda hangi polenlerin havada dolaştığını takip edebilir ve bunu moleküler motiflerin kişiselleştirilmiş ölçümleriyle eşleştirerek bir kişinin tam olarak neye alerjik olduğunu görebiliriz.”

Bulgular ayrıca, ilaç deneylerinin tasarlanmasına da katkı sağlayabilir. Örneğin, araştırmacılar yüksek tansiyon için yeni bir ilaç test etmek istediğinde yüksek tansiyonun kışın ilk aylarında fırladığını gördükleri için  denemeleri bu mevsimde başlatmayı düşünebilir.

Bu Yazıyı Paylaşın