Guardian‘a konuşan Achiume, elektrikli otomobiller, yenilenebilir enerji ve geniş arazilerin yeniden vahşileştirilmesi gibi yeşil çözümlerin, ırksal ve etnik olarak marjinalize edilmiş gruplar ve yerli halklar pahasına uygulandığı uyarısında bulundu. Irkçılıkla mücadele edilmeden ekolojik kriz için anlamlı çözümlerin mümkün olmadığını belirten Achiume, şunları söyledi:
Sorun hiyerarşisi uyarısı
“İklim krizini çözüp sonra da ırksal adalet veya ırk ayrımcılığına eğilmeyi düşünemezsiniz. Anlamanız gereken şey, ekolojik krizle (çevresel, iklim ve diğerleri) ilgili olarak hayata geçirilen her eylemin ırksal adalet çıkarımları olduğu ve bu nedenle her eylemin ırksal boyun eğdirmeyi ortadan kaldırması gereken bir alan haline geldiğidir.”
Los Angeles‘taki Kaliforniya Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Achiume, ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve ırksal hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimleriyle ilgili çalışmak üzere, 2017’de Güney Afrika‘dan ilk kadın ve ilk özel raportör olarak BM nezdinde atanmıştı.
Raporlarında, doğal kaynakların çıkarılmasının, ortaya çıkan dijital teknolojilerin ve hatta küresel kalkınma çerçevelerinin ırksal adaletsizlikleri ve kölelik ve sömürgecilik için tazminat ihtiyacını nasıl körüklediğini ana hatlarıyla açıklayan Achiume, ekim ayında BM Genel Kurulu’na sunduğu son raporunda, ırkçılık ile iklim ve ekolojik krizler arasındaki ilişkiyi ele almıştı:
“Küresel ekolojik kriz aynı anda bir ırk adaleti krizidir. Ekolojik krizin yıkıcı etkileri orantısız bir şekilde ırksal, etnik ve ulusal olarak marjinalize edilmiş gruplar tarafından karşılanıyor… Uluslar genelinde, bu gruplar ezici bir çoğunlukla kirlilikten, biyolojik çeşitlilik kaybından ve iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerin sakinlerinden oluşuyor.”
İklim adaleti, ırkçılık karşıtı çözümler getirmeli
İklim adaleti odaklı bakış açısının ırkçılık karşıtı çözümler gerektirdiğini belirten Achiume’ye göre, “ırksal eşitsizlik ve adaletsizliğin ikiye katlanmasına” yol açan çevresel krizi çözmek için ırksal eşitsizlikler yaratan aynı yapılara bel bağlanılıyor. Elektrikli arabalar ve yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere fosil yakıtlara karşı sürdürülebilir alternatiflere yöneliş, “yeşil fedakarlık bölgeleri” olarak tanımladığı, halihazırda marjinalize edilmiş grupların yeşil teknoloji için gerekli minerallerin çıkarılmasından kaynaklanan çevresel zararlara maruz kaldığı bölgeleri yaratıyor.
Örneğin, elektrikli arabalara geçişin, “elektrikli araçların çevresel etkilerini hesaba katmadan ve elektrikli araçları üretmek için gereken tüm malzemelerin nereden geldiğini hesaba katmadan” araçların bire bir ikamesini ima ettiğini söyleyen Achiume, “Yerli ve ırksal olarak marjinalize edilmiş topluluklar, bizi temiz enerjiye götürmesi gereken yeniliklerle yerlerinden ediliyor. Ve orada, yeşil bir geçişin, açıkça ırksal adaleti merkeze almadığı takdirde, bu tür ırksal adaletsizlikler pahasına nasıl ortaya çıkabileceğini ve yeniden üretilebileceğini görüyorsunuz” dedi.
Achiume, bu sorunlara, çevre krizine çözümün “küresel kapitalist çerçevenin daha uyumlu bir uygulaması” olabileceğini düşünen bir yaklaşımdan kaynaklandığını belirtti: “Bu, servetlerini çevrenin yok edilmesinden ve ırksal adaletsizliklerden inşa eden şirketlere artık hasarı tersine çevirmek için güvenildiği anlamına geliyor. Krizden kâr elde etmenin sürdürülebilir olduğunu düşünen bir yaklaşıma rağmen çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz.”
Tendayi Achiume Mısır’da düzenlenen COP27 Zirvesi’nde üzerinde uzlaşılan kayıp-hasar fonuyla ilgili de “bunun olumlu bir adım olduğunu ve hatta “tazminatlarla bazı anlaşmaları zorlamanın bir yolu” olduğunu söyledi, ancak şunları da ekledi:
“Bu fonun kurulma şeklinin, bir kayıp-hasar çerçevesi için bastıran ülkeler için gerçekten gerekli olan ve talep edilenleri baltalamaya yarayacağından endişe ediyorum. Yani geçmişte gördüklerimizi görebiliriz: Bir kazanç elde edilecek ve daha sonra bu kazanç, ilerlemek yerine bizi sorunun içinde kapana kıstıran mekanizmaları ikiye katlama alanı haline gelecek gibi…”