Küresel iklim hızlı biçimde değişiyor. “İklim değişikliği” olarak adlandırılan bu durum, sıcaklık ve yağış gibi iklimin temel unsurlarında meydana gelen uzun süreli kaymaları ifade eder ve günümüzde insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük küresel sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir. 2030 ve 2050 arasında iklim değişikliğinin yılda yaklaşık 250.000 ölüme yol açacağı öngörülmektedir.
İklim değişikliğinin en fark edilir etkisi küresel sıcaklıkta artıştır. 1940 ile 1990 arasında ortalama küresel yıllık sıcaklık 15 °C’den 21 °C’ye çıkmıştır. Bu artışın en önemli nedeni insan aktiviteleridir: Fosil yakıtların aşırı kullanımı sonucu ortaya çıkan karbondioksit, metan ve nitröz oksit gazlarının meydana getirdiği sera gazı etkisi. 1990’dan sonra ise hafifletici tedbirlerin uygulanmaya konması sonucu sıcaklıkta 1 °C düşüş olmuştur. İklim değişikliği sıcaklık artışı ile sınırlı olmayıp yağış anormalliklerini (yağışların beklenenden daha yoğun ve sık olması veya daha az olması) ve uç hava olaylarının sıklık ve şiddetinde artışı da içerir.
Sonuç olarak küresel ısınma, kutup buzlarının erimesi sonucu deniz seviyelerinin yükselmesine, fırtınalara, kasırgalara, tropikal siklonlara, aynı zamanda kuraklığa ve yangınlara yol açmaktadır.
Sağlığa etkileri büyük
İklim değişikliği hem doğrudan hem de dolaylı yollarla insan sağlığını olumsuz etkiler. Doğrudan ve kısa süre içerisinde ortaya çıkan etkiler aşırı sıcaklığa maruz kalmaya ikincil sıcak çarpmasını ve seller, fırtınalar veya kuraklık ile ilişkili ölüm ve yaralanmaları içerir.
Dolaylı etkiler ise esas olarak ekonomiktir ve temiz su, gıda ve sağlık hizmetine erişememe, barınma sorunları, iş ve gelir kaybı, kaynak paylaşımı çatışmaları ve zorunlu göçle ilişkilidir. Bunların yanı sıra iklim değişikliği hava kalitesini bozarak başta solunum yolları ve kalp damar hastalıkları olmak üzere birçok hastalığın riskini artırır.
Ayrıca kene ve sivrisinek gibi vektörlerle bulaşan hastalıkların ve ruhsal bozuklukların riskinde artış olur. Sonuç olarak iklim değişikliği birçok mekanizma ile insan sağlığı ve iyilik haline tehdit oluşturur.
Tüm bu bilinenlere karşın, bugüne dek iklim değişikliğinin yaşam beklentisi üzerine etkisini belirlemeye yönelik bir araştırma yapılmamıştı. PLOS Climate adlı dergide 18 Ocak 2024’te yayınlanan bir makalede iklim değişikliğinin ortalama yaşam beklentisi üzerine etkisini belirlemek üzere geliştirilen bir indeksten bahsedilmektedir. Birleşik iklim değişikliği indeksi olarak adlandırılan bu indeks, iklimin iki esas belirteci olan ortalama sıcaklık ve yağışın yaşam süresi üzerine etkisini sayısal olarak belirlemeyi amaçlamaktadır. Yazar, 191 ülkenin 1940-2020 yılları arasındaki ortalama sıcaklık, yağış ve yaşam beklentisi ilişkisini araştırmış ve iklim belirteçleri ile doğumdaki ortalama yaşam süresi beklentisi arasında sayısal bir ilişki olduğunu belirlemiştir.
Yaşam süresi kısalacak
Çalışmada kullanılan doğumdaki yaşam beklentisi süresi Dünya Bankası verilerinden alınmıştır ve basitçe, doğum sırasındaki koşullar sabit kaldığında yenidoğanın ortalama ne kadar süre yaşayacağını belirtmektedir.
Veriler, yaşam beklentisi için en önemli belirleyici olan gayrı safi milli hasıla için kontrol edilmiştir. Çalışmanın bulguları, birleşik iklim değişikliği indeksi puanlarının 1940-1990 yılları arasında alarm verici bir biçimde arttığını ve 21. yüzyılda alınan tedbirler sonucu bir miktar düştüğünü göstermiştir. Doğumda ortalama yaşam süresi indekste 10 puanlık artışla 6 ay, küresel sıcaklıkta 1 °C artışla ise ortalama 5 ay 1 hafta kısalmaktadır. İklim değişikliğinin bu etkileri homojen değildir ve kadınlar ve yoksul ülkelerde yaşayanlar için daha olumsuz sonuçlarla ilişkilidir.
Sonuç olarak, makalenin yazarı Amit Roy, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin sayısal olarak değerlendirilmesini sağlayabilecek bir indeks geliştirmiş ve küresel sıcaklık artışı ve yağış anormalliklerinin doğumda yaşam beklentisinde azalmaya neden olduğunu belirlemiştir.
Özlem Kayım Yıldız
*Bu yazı, HBT Dergi 407. sayıda yayınlanmıştır.