Hukuki Mütalaa Değerlendirilip Tartışılmadan Karar Verilemez

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi

Esas No : 2016/6289
Karar No : 2016/9804
Tarih : 26.12.2016

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasında görülen davada … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/03/2016 tarih ve 2014/555-2016/90 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 Sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 Sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR :

Davacı vekili, müvekkillerin davalı şirketin ortakları olduğunu, şirket ana sözleşmesinin “Payların Devri ” başlıklı 7. m. şirket ortaklarının paylarının tamamını ya da bir kısmını devretmek istemeleri halinde hangi prosedürün uygulanacağının belirtildiğini ve işbu şartlara uygun olarak yapılmayan tüm hisse devirlerinin hükümsüz olduğunu, bu durumda hisse devraldığını ileri sürenlerin yönetim kurulu tarafından pay defterine kaydedilemeyeceğini, şirket ortaklarından …’nun şirketteki 700 adet payını anılan ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak 30/09/2014 tarihinde 600 adedi şirket ortaklarına, 100 adedi ise ortaklık dışından bir tüzel kişiye olmak üzere devrettiğini, müvekkillerinin bu hisse devirlerinden 15/11/2014 tarihli şirket olağanüstü genel kurulu sırasında haberdar olduğunu oysa, müvekkillerinin ana sözleşme hükümleri uyarınca devre konu hisseleri satın alma haklarının bulunduğunu, yönetim kurulunun müvekkillerinin haklarını ihlal etmek suretiyle diğer ortaklara bildirim yapmaksızın sadece belirli ortaklara bir imtiyaz tanır şekilde hisse devralmaları ve hatta bir kısım hissenin üçüncü şahsa devrine onay vermelerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, yönetim kurulunun ana sözleşmesinin 7. ve TTK’nın 391. m. aykırı olarak aldığı pay devrine dair 30/09/2014 tarih ve 2014/6 Sayılı kararının butlanını, aksi takdirde iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, yönetim kurulu kararının iptalinin talep edilemeyeceğini sadece, butlanının tespitinin mahkemeden talep edilebileceğini, yönetim kurulu kararının ana sözleşme ve yasaya aykırı olmadığını, şirket ortaklarından …’nun hisselerini devretmek istediğini yönetim kuruluna bildirdiğini, bunun üzerine yapılan müzakere ile 30/09/2014 tarihli yönetim kurulu toplantısında devir işleminin uygun olduğuna ve ortaklar pay defterine işlenmesine karar verildiğini kaldı ki, şirketin kurulduğu tarihten bu yana yapılan tüm hisse devirlerinde ana sözleşmenin ilgili maddesinin uygulanmadığını, hissesini devretmek isteyen hiçbir hissedarın bu durumu diğer hissedarlara yazılı olarak bildirmediğini, davacıların iddialarının TTK’nın 391. m. kapsamında bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hisse sahibinin devrettiği hisselerin miktarını ve bedelini yazılı olarak diğer hissedarlara ve yönetim kuruluna bildirerek satın alınması için teklifte bulunduğuna ve bir ay süreyle cevap beklediğine yine, hisselerin teklif edilen bedelden aşağı ve teklif edilen şartlardan daha elverişli şartlarla devir edilmediğine dair somut bir delil sunulmadığından hisse devrinin esas sözleşme hükmüne aykırı olduğu ve hükümsüz sayılması gerektiği, ana sözleşmede öngörülen rüçhan hakkının sadece bazı hissedarlara kullandırılmış olduğu, hisselerin devri teklifinin bildirilmemiş olması sebebiyle bazı hissedarlar rüçhan haklarını kullanma imkanı bulamadığından bu durumun eşit işlem ilkesine aykırı olduğu ve bu itibarla yönetim kurulu kararının da TTK’nın 391/1-a hükmü uyarınca batıl olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, yönetim kurulunun şirket ana sözleşmesinin 7. m. aykırı olarak aldığı pay devrine dair 30/09/2014 tarih ve 2014/6 Sayılı kararın butlanına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, şirket yönetim kurulu kararının butlanı istemine dair olup, yukarda özetlendiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Ancak, mülga 6762 Sayılı TTK’nın 418/1 madde ve fıkrasında, şirketin devir keyfiyetini ana sözleşmede düzenlenen sebeplerle pay defterine kayıttan imtina edebileceği düzenlenmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, sebep gösterilmeksizin dahi kayıttan imtina edilebileceği şartının ana sözleşmeye konulmasının mümkün olduğu hüküm altına alınmıştır. Anılan yasal düzenleme uyarınca, anonim şirketlerde pay devri olgusunun diğer pay sahiplerini beklenmedik veya istenmeyen durumlarla karşı karşıya bırakmasını önlemek amacıyla ana sözleşmeye, nama yazılı hisse senetlerinin devrini kısıtlayan veya tamamen yasaklayan hükümler konulabilir ki bu hükümler “bağlam” meydana getirirler ve bu tür senetlere de bağlı nama yazılı senet denir. Davalı şirketin ana sözleşmesinin ”Payların Devri” başlıklı 7. maddesinde de bu türden bir bağlam kuralı öngörülmüş olup, şirket yönetim kuruluna hisse devrini sebep göstermeksizin reddetme yetkisi tanınmıştır.

Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, her ne kadar mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda yönetim kurulunun ana sözleşmenin 7. ve TTK’nın 391. maddesine aykırı olarak aldığı pay devrine dair kararın butlanına karar verilmiş ise de, davalı tarafça bilirkişi raporuna, 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 28/7 maddesi uyarınca 6762 Sayılı TTK döneminde hazırlanan ana sözleşmelerdeki pay devrine dair sınırlandırmalardan 6102 Sayılı TTK’na uyum sağlamayan hükümlerin geçiş sürecinin ardından kendiliğinden geçersiz hale geleceği, somut olayda 6762 Sayılı TTK’nın yürürlükte olduğu dönemde hazırlanan şirket ana sözleşmesinin 7. maddesiyle kararlaştırılan pay devrinin sınırlandırılmasına dair düzenlemenin 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonraki 1 yılın bitimi olan 01/07/2013 tarihinde 6103 Sayılı Yasa’nın 28/7 maddesi uyarınca kendiliğinden geçersiz hale geldiği, davaya konu hisse devir işleminin ise, 30/09/2014 tarihinde yapılmış olup, devir tarihi itibari ile şirket ana sözleşmesinin 7. maddesi hukuken geçerli olmadığından yasaya aykırı bir yanının bulunmadığı ve 6102 Sayılı TTK’nın 490-493. maddeleri uyarınca da hisse devrinde herhangi bir sınırlandırma aranmayacağından yönetim kurulu kararının yasaya uygun olduğu belirtilmek sureti ile ciddi ve somut itirazlarda bulunularak, bu hususta hukuki mütalaa da sunulmuş olmasına rağmen, davalının işbu itirazları ve sunulan hukuki mütalaa konusunda herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ :

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 26.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Yazıyı Paylaşın