Bulaşıcı hastalıklar barındırdığı, hastalık taşıyan sineklerin gelişimi için kusursuz bir ortam olduğu bilinse de, aynı zamanda harika bir gübre. Otomobilin çıkışına kadar at dışkısı, başta sebze olmak üzere tarım ürünleri için en çok tercih edilen gübreydi.
Fakat 2. Dünya Savaşı’nın ardından çevresel sürdürülebilirlik endişeleri ortaya çıktı ve at dışkısının kullanım alanları farklılaştı. 1950’lerde bakteriyel kompost, 1970’lerdeyse biyoyakıt üretiminde kullanımı düşünüldü. 2000’lerdeyse karbondioksit üretmeden yanma ısısı elde etmek için bir kaynak gözüyle bakılıyordu. Çevresel potansiyeli fazla olsa da, tıp alanında sadece ilaç için mantar üretiminde kullanıldı.
Derken 2003’te at dışkısına özgü bir mantarın, Coprinus’un bulunmasıyla işler değişti. Bu mantar test edildiğinde bir dizi patojene karşı etkili olduğu ve bakterilerin direncinden etkilenmediği görüldü. Avrupalı bir araştırmacı ekibi bundan “copsin” adlı yeni bir antimikrobiyal madde üretti. Copsin’in moleküler ve atomik analizi, karmaşık ve son derece kararlı olduğunu, gelecekte etkili bir antibiyotik olarak kullanılabileceğini gösterdi. Copsin molekülü; Streptokok, Listeria ve vankomisine dirençli olan Enterokok, sepsise yol açan Mikrokok luteus ve hatta difterinin sebebi olan Corynebacterium diphteriae’ye karşı etkili.