YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas | : 2017/2733 |
Karar | : 2021/1053 |
Tarih | : 21.09.2021 |
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 12. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 24.09.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 09.06.2012 tarihinde evlendiğini, ortak çocuklarının bulunmadığını, üniversite mezunu olduklarını, evlilik öncesinde İstanbul’da çalıştıklarını, davalının isteği üzerine müvekkilinin işten ayrılarak Manavgat’a yerleştiklerini, evlilik birliği kurulduktan sonra davalının eşine küfür ve hakaret ettiğini, sadakatsiz davrandığını, toplum içerisinde küçük düşürücü söz ve eylemlerde bulunduğunu, sürekli boşanma isteğini dile getirdiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 6.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 02.12.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkilinin ilk, davacının ise ikinci evliliği olduğunu, tarafların evlilik öncesinde ortak kararla Manavgat’a yerleştiklerini, bu tarihten sonra evlilik birliğinin kurulduğunu, davacının evliliğin ilk gününden itibaren maddi taleplerde bulunmaya başladığını, düğünün hemen ardından takılan takıları bozdurarak banka hesabına yatırdığını, evlilik süresince eşine şirket kurması için baskı yaptığını, Manavgat’ta yaşamaktan mutlu olmadığını, İstanbul’da yaşamak konusunda ısrarcı tavırlar sergilediğini, müvekkiline karşı aşağılayıcı sözler söylediğini, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunu, isteklerini yerine getirmek amacıyla cinselliğini koz olarak kullandığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına ancak davacının kusurlu davranışları nedeni ile maddi taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 12. Aile Mahkemesinin 23.09.2014 tarihli ve 2013/636 E., 2014/629 K. sayılı kararı ile; tarafların birlikte aldıkları karar ile ayrı yaşamaya başladıkları, erkeğin eşinin işi ve geliri olmadığını bildiği hâlde kredi kartlarını iptal ettirdiği, giderlerini karşılamadığı, bu nedenle kendisini arayan kayınvalidesine “manyak karı” dediği, böylece boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam, kadının ise kusursuz olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına 1.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL maddi tazminat ödenmesine, manevi tazminat talebinin ise davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte kusurlu bir davranışın varlığı ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararları:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 19.10.2015 tarihli ve 2015/1872 E., 2015/18743 K. sayılı kararı ile;
“…Hüküm davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, nafakanın ve maddi tazminatın miktarı ve manevi tazminatın reddi yönünden, davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, nafaka ve maddi tazminat yönünden temyiz edilerek; edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı erkeğin, mahkemece kabul edilen kusurlu davranışları davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK.md.4, BK.md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat talebinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. İstanbul 12. Aile Mahkemesinin 04.10.2016 tarihli ve 2016/417 E, 2016/579 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında, tarafların ortak kararı ile kadının evden ayrılarak annesinin yanında yaşadığı, bu aşamada erkeğin eşinin kredi kartlarını iptal ettirdiği ve giderlerini karşılamadığı, bunun dışında erkek eşin davacının annesine hakaret etmesi eyleminin kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı gibi hakaretin doğrudan davacıya yöneltilen bir söz olmaması gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının kusurlu davranışları nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğrayıp uğramadığı, burada varılacak sonuca göre davacı yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesinde yer alan manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
13. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel ve sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
14. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Manevi tazminat talebi de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
15. TMK’nın “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
16. Manevi zarar; insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarihli, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.
17. Kişilik hakları ise, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini isteme, kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar. Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenleme TMK’nın 23, 24 ve 25. maddelerinde yer almakta; Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile bu düzenlemeler tamamlanmaktadır. Ancak bu genel korumanın dışında bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmakta olup, TMK’nın 174/2. maddesi bu hükümlerden biridir.
18. Eldeki davada; ilk derece mahkemesince boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Ne var ki, erkek eşe yüklenen kusurlu davranışların diğer tarafın kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği gerekçesiyle kadın eşin manevi tazminat istemi reddedilmiştir.
19. Toplanan delillerin değerlendirilmesinde; tarafların 09.06.2012 tarihinde evlenerek Manavgat’a yerleştikleri, sonrasında birlikte aldıkları karar ile ayrı yaşamaya başladıkları, dolayısıyla kadın eşin İstanbul’a ailesinin yanına dönmek durumunda kaldığı, bu tarihten sonra eşinin işi ve geliri olmadığını bilen erkeğin, kadının kullanmakta olduğu kredi kartlarını iptal ettirdiği, giderlerini karşılamadığı, bu nedenle kendisini arayan kayınvalidesine “manyak karı” dediği, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin tam, kadın eşin ise kusursuz olduğu noktasında Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelediğinde, erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığı belirgin olup, davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında direnme gerekçesinin isabetli olduğundan mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile somut olayda boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar ve bu davranışların hangi noktalarda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği yönünde Özel Daire bozma kararındaki gerekçenin genişletilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.
21. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.