Dünya, canlı varlığını tehdit eden ve birbirine bağlı bir dizi acil durumla karşı karşıya: İklim ve aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı ile yiyecek ve su krizleri bir araya geldiğinde zincirleme bir etki yaratarak sistemin çöküşüne neden olabilir. Yeni bir küresel araştırmaya göre, krizlerin etkilerinin toplamı, tekil etkilerinden çok daha büyük.
İklimin çöküşü ve aşırı hava olayları, tür kaybı, su kıtlığı ve gıda üretim krizi gibi sıkıntıların hepsi, kendi içinde ciddi olmakla birlikte bir araya geldiğinde her birinin riski daha da artırıyor ve hızlı bir önlem alınmadığı takdirde insanlığı çöküşle tehdit eden tam anlamıyla bir “kriz fırtınası” yaratıyor.
Krizler arasındaki bağlantılar birçok durumda açık, ancak bunları çözmek için seçilen yöntemler, bu bağlantı faktörlerini dikkate almıyor. Örneğin, aşırı sıcaklık dalgaları küresel ısınmaya katkıda bulunabilir, çünkü etkilenen ekosistemlerden çok miktarda depolanmış karbonu bir geri besleme döngüsünde serbest bırakırlar. Bu durum, atmosferdeki karbon deposuna zaten önemli ölçüde etkide bulunan Avustralya orman yangınlarında da açıkça görülmüştü.
Bağlantılar bununla da sınırlı değil. Aşırı sıcak dalgaları, vahşi yaşamı ve florayı öldürdüğü (kısacası ekosisteme zarar verdiği) için daha fazla su kıtlığına yol açıyor ve buna bağlı olarak tarıma da zarar veriyor. Bu birleşik etkiler, bir kısır döngü yaratarak yiyecek ve su kıtlığıyla mücadele eden insanların uğradığı zararı artırıyor.
Bir araya geldiklerinde etki büyüyor
Bu krizlerle ayrı ayrı karşı karşıya kaldığımızda bunlara neden olan problemleri çözmek mümkün olabilir. Ancak, bir araya geldiklerinde oluşturdukları zincirleme etki, insanlık için eşi görülmemiş tehlikeleri ve birçok toplumun baş edemeyeceği acil durumları da beraberinde getiriyor.
Uluslararası sürdürülebilirlik ağı Future Earth tarafından yürütülen anket kapsamında, 52 ülkeden 222 önde gelen bilim insanıyla birlikte hazırlanan raporda hükümetlerin, sivil toplumun, iş dünyasının ve kurumların, bu acil durumlara verdikleri tepkilerde söz konusu doğal ilişkiden bihaber olduklarını tespit etti. Raporu hazırlayan bilim insanları, “basamaklı” etkileri dikkate almadan sorunları tekil olarak çözmeye çalışmanın “muhtemelen etkisiz” olduğunun altını çizdi. Çalışmaya katılan bilim insanlarının üçte birinden fazlası, beş kriz türünün, küresel sistemik çöküş yaratmaya giden yolda birbirini kademeli olarak kötüleştireceğini söyledi.
Yine de enseyi karartmamak lazım
Risklerin bir araya gelmesinin yaratacağı “kriz fırtınası” bir yanda dururken aynı zamanda çözümler de zincirleme olabilir. Çünkü ekolojik sorunları gidermek için harekete geçildiğinde faydalar da zincirleme artıyor: örneğin, bir sulak alandaki yaban hayatı ve florayı beslemek, su kirliliğini ve toprak erozyonunu da azaltırken aynı zamanda bitkileri, fırtınanın oluşturacağı hasara karşı da koruyabilir. Bunun yanı sıra su kıtlığını azaltabilir ve daha fazla gıda üretimini sağlayabilir.
Raporda, krizler arasındaki bağlantıların açık olmasına rağmen birçok bilim insanı ve karar vericinin, riskleri ayrı ayrı düşünerek hareket etmeye alışkın kurumlarda çalıştığı ve bu kafa yapısının değişmesi gerektiği vurgulandı. 2020 yılının iklimi düşünmek için kritik bir yıl olduğunu ifade eden Future Earth’ün Genel Müdürü Amy Luers ise önümüzdeki on yılda verilecek kararların, kolektif geleceğimizi belirleyeceğini savundu.
Raporun yazarları, risklerin ele alınış biçiminde de bir değişiklik çağrısında bulundu: “Akademisyenleri, iş liderlerini ve karar vericileri bu beş küresel riske acil olarak odaklanmaya ve tek teker ele almak yerine etkileşimli sistemler olarak düşünülmesini sağlamaya çağırıyoruz.”
Raporda ayrıca, bilim insanlarının gelecek için potansiyel büyük riskler olarak tanımladıkları sosyal sorunlar hakkında da uyarı yapıldı. Bunlar, popülizmin ve sahte haberlerin yükselişini, göç eğilimlerini ve yapay zekânın yükselişini içeriyordu.