İklim değişikliğinin denizleri nasıl etkilediğini öngörmek için yapılan bir simülasyondan elde edilen sonuçlara göre denizlerdeki oksijen düzeyinin azalmasıyla ekosistemler soluk alamayacak hale gelecek. Gezegenin 10 °C ısındığı aşırı senaryolarda denizler tam 8000 yıl oksijensiz kalacak.
Denizlerde her zaman oksijen açısından yoksul bölgeler vardır. Ancak son 50 yıldır “oksijenin minimum olduğu bölgeler” giderek çoğalıyor. Bunun bir nedeni de iklim değişikliği: Denizler ısınıyor ve ısınan sularda oksijenin çözülmesi zorlaşıyor.
Deniz yaşamı oksijensiz koşullara karşı çok duyarlı. Dolayısıyla oksijen yüzdesinde birkaç derecelik düşüş, ekosistemin üzerine kaldıramayacağı kadar yük bindirmek için yeterli. 360 milyon yıl önceki Devoniyen Yok Oluş’ta en büyük kitlesel ölüm okyanuslarda meydana gelmişti. Soy ağacının beşte biri bu dönemde yok olmuştu ve bunun en büyük nedeni oksijensiz kalmalarıydı.
Daha önceki çalışmalara göre 2100 yılına gelindiğinde denizler oksijen içeriğinin % 7’sini kaybedecek. Fakat denizlerin yükselmesi gibi iklim değişikliğinin pek çok etkisi önümüzdeki bin yıl içinde hissedilecek.
Oxford Üniversitesi’nden Alex Rogers, düşük oksijenin özellikle ton balığı ve köpekbalığı gibi metabolik hızları yüksek hızlı-yüzücü hayvanları etkileyeceğini ileri sürüyor. Rogers ayrıca Bengal Körfezi’nin büyük risk altında olduğunu şöyle açıklıyor: “Deniz havzasının bütünü tamamen oksijensiz duruma her an geçebilir. Bu yüzden körfez sularının akıbeti bıçak sırtında.”
Zaman içinde oksijen düzeyi düzelebilir, fakat simüle edilmiş zaman çerçevesinde bunun gerçekleşmesi beklenmiyor. Tüm senaryolarda Dünya’nın ısınması 2300 yılında sona erdiyse de, ortalama oksijen dibe vuruncaya kadar daha bir bin yıl düşmeye devam etti. O zaman bile çözülmüş gazın her şey dengeleninceye kadar yayılma sürecinin sürdüğü gözlendi. Özetle denizlerin tam karışması binlerce yılı alabilir.
Rogers’a göre bütün bu senaryoların gösterdiği tek şey, okyanusların iklim değişikliğine ne kadar hassas olduğudur. Küresel ısınmanın bazı etkilerden kurtulmak mümkün değilken, yine de en kötü senaryodan kaçınmak mümkün. Rogers, “Bu araştırmalardan elde ettiğimiz mesajların bu gidişatı durdurma gücü olan insanlara ulaşması çok önemli” diyor.