Norveççeden Çeviren: Beyza Kaplan
Ragni Vik Johnsen, çok dilli gençlerin evde farklı dilleri nasıl kullandıklarını araştırmak için evde Norveççeye ek olarak İspanyolca da konuşulan 3 ailede araştırma ve sonrasında bu aileler ile röportaj yaptı. Aynı zamanda her ailede başka diller de kullanımdaydı. Bilgi toplamak için araştırmacılar gençlere ve ailelerine birlikte konuşurken-mesela ailece yemek yerken- ses kaydı almalarını istediler.
Kardeşler birbirlerinin dili kullanma tarzıyla dalga geçtiler
Uzun saatlik ses kayıtlarını dinledikten sonra araştırmacılar şakacı bir dil kullanımının ailede belirgin bir yeri olduğunu anladılar. Gençler dilsel sınırları kendilerine göre değiştirdiklerini ve aynı zamanda aileleri ile birlikte olduklarında da dili şakalaşırken kullandıklarını fark ettiler. Araştırmacılar özellikle ev içinde diller hakkında konuştukları zamanlara önem verdiler. Johnsen “Özellikle diğer aile üyelerinin dil becerilerinin nasıl dalga konusu olduğunu gözlemledim.” diyor.
Konuşmaların birinde küçük kardeş, büyük kardeşiyle İngilizce ve Norveççeyi karıştırarak yaptığı bir hata nedeniyle dalga geçti. Bu tür küçük telaffuz hataları her iki durumda da sosyal kategoriler ile bağlantılı-mesela yaşlıların yaş dolayısıyla bir şeyleri hatırlayamaması. Başka bir durumda da İspanyolca, İngilizce ve Norveççe konuşan bir ailede büyük kardeş, küçük kardeşiyle kendini İspanyolcada doğru ifade edemediği için kardeşinin söylediklerini komik bir şekilde taklit ederek dalga geçti. Böylelikle kişiler birileriyle dalga geçerek diğerine istenmeyen bir kimlik atfediyorlar. Araştırmacılar, “Örneğin, biriyle yanlış bir şey söylediği için dalga geçerek aynı zamanda kişi kendisinin neyin doğru neyin yanlış hakkında düşünebildiğini gösteriyor.” diyor.
Dili birbirleriyle sataşmak için kullanan gençler geçici olarak diğer aile üyelerinin dışlayabiliyor ve aralarındaki farklılıkları ya da benzerlikleri vurgulayarak grup kimlikleri oluşturabiliyorlar. “Bu tür günlük durumlar-akşam yemeği zamanı gibi-belki önemli veya anlamlı düşünülemeyebilir. Ama araştırmacı olarak ailenin dil kullanımı ve dilin iletişim vasıtasıyla nasıl şekillendiğini anlamaya çalışmanın çok ilginç olduğunu düşünüyorum.” diyor Johnsen.
Gençler ebeveynlerinin Norveççe konuşmasıyla dalga geçiyor
Aile üyelerinde farklı dil yeterlilikleri olması, eşit olmayan güç dengelerine yol açıyor. Araştırmacılar, bu ses kayıtlarında gençlerin ana dili Norveççe olamayan ebeveynlerinin Norveççe telaffuzuyla dalga geçtiklerini dinlediler. Bu sayede genelde en iyi bilenin ebeveynlerin olduğu şeklindeki aile içindeki geleneksel hiyerarşiyi ters yüz edebiliyorlar.
Bu kayıtlara göre konuşulurken söylenin hakaret mi yoksa şaka mı olduğunu anlamak için kişilerin birbirini yeterince iyi tanıması gerekiyor. Bunun sayesinde dalga geçmek aile üyelerinin arasındaki ilişkinin yakınlığını tasdik ediyor. Şaka konusu olan şey komik olarak algılanması için kişilerin neyin komik olup neyin olmadığı hakkında ortak bir anlayışa sahip olmaları gerekiyor. Dil araştırmacısı, “Bu her ailede olan bir şey. Çok dilli ailelere özel olan tek şey ise aile topluluğunun birkaç farklı dillerden ve dillerle birlikte oluşuyor olması.” diye anlatıyor.
Gençler, ebeveynlerinin ana dillerini aynı zamanda konuşma içinde bir amaca hizmet etmek için kullandılar. Örneğin, konuşulan dili değiştirerek tartışmalı bir konuşmadan şakacı bir konuşmaya uygun atmosferi oluşturdular. Bunu aynı zamanda diğer dillerde de aktif katılım ve ilgi göstermek gibi yaratıcı şekillerde kullandılar.
Diller arasındaki değişen sınırlar
Aile bireylerinin şakalaşmak için kullandığı diğer yöntemlerden biri de farklı türlü dil oyunları aracılığındaydı. Örneğin, İngilizceden aktarma sözcükler-başka dilden alınmış kelimeler- bulmak veya farklı diller arasında çeviri yaparak oynamak gibi. Bu yöntem, dil öğrenmek için eğlenceli ve aynı zamanda dili keşfetmeye yarayan bir yöntem. “Bu, kişinin öğrenmekte olduğu dili test etmek veya daha fazla pratik yapmak istenen dilde güvenli ve samimi bir çevre oluşturuyor.” diye açıklıyor Johnsen.
Bazı aile üyelerinde diller arasındaki sınırlar aşırı değişken olduğundan dolayı hem ebeveynler hem de gençler röportaj sırasında ve aile içinde bazen hangi dilde konuştuklarını unuttuklarını söylediler. Bu her zaman aynı anda sadece bir dilin konuşulmadığını, çok dilli durumlarda birinin istediğine göre uygun olan diğer dilleri de kullanmasının oldukça yaygın olduğunu gösteriyor.
Johnsen, “Kısaca her ailenin dil hakkındaki bilgi birikimleri, bütün aile birlikte olduğu zaman bir kaynak olarak kullanılabiliyor ve gençler, ailelerinin bulunduğu sosyal topluluğu şekillendirmede rol oynuyorlar. Bunu; ailecek zaman geçirmenin farklı yollarını, bir kişinin farklı dilleri nasıl kullandığını ve birlikte nasıl konuştuklarını tartışarak yapıyorlar.” diye iddia ediyor.
Ailede konuşulan dil anılarla ve mekânlarla ilişkili
Johnsen, aynı zamanda gençlerin kendi çok dilliliklerini nasıl gördükleri hakkında röportajlar yaptı. Röportajlar sırasında araştırmacı, gençlerin ebeveynlerden biri aracılığıyla öğrendikleri İspanyolcayla olan ilişkilerinin zamanla değiştiğini fark etti.
Gençlerin İspanyolcayla olan ilişkileri anılar, mekânlar ve insanlara bağlı. Bu deneyimler de kim olduklarını şekillendiriyor. Ancak ailede konuşulan dil sadece evde değil aynı zamanda okulda veya aile dışındaki başka alanlarda da önemli olabilir. Bu bize dil birikiminin dinamik olduğunu ve dilin hem hislere hem de yaşanan olaylara sıkı bir şekilde bağlı olduğunu hatırlatıyor.
Gençler konuştukları dillerle hem iyi hem de kötü hislere sahip olabilirler. Bazıları, bir dilde sınırlı bilgi sabihi olduklarını deneyimlemeyi zor buluyor. Bu görüşü aynı zamanda toplum içinde de bir dili akıcı olarak konuşmanın ne kadar iyi olarak görüldüğünü gözlemleyebiliriz. Ama Ragni Vik Johnsen, araştırmada bir dili tümüyle öğrenmek için ne gerektiği hakkında bir fikir birliği olmadığını hatırlamakta fayda olduğunu söylüyor.