Corona virüsünün dünyanın gündemine girmesinin üzerinden geçen 6 ayda 550 bine yakın kişi hayatını kaybetti. 12 milyon kişinin yakalandığı hastalığın tedavinde ise çoğu zaman çaresizlik, alınan kararlarda bilimin önüne geçti. Nihayetinde iki ilacın, COVID-19’un tedavisinde etkili olabileceği belirlendi ancak o noktaya kadar bilimsel çalışmalar yanıt vermekte yavaş kaldı, bazı ilaçların güvenli ya da etkili olduğuna dair kanıt olmadan kullanılması araştırmaları baltaladı. Bilimin alanına zaman zaman siyaset de karıştı.
Çaresizlik içinde Corona virüsü bilmecesini çözmek için tüm dünya hızlı yanıtlar ve çözümler bulmak için seferber oldu; ancak bilimsel araştırma sistemlerinin acele üzerine kurulu olmaması birçok hatayı de beraberinde getirdi. Başvurulan bilimsel kestirme yollar, hastalığı anlama sürecini yavaşlattı; hangi ilaçların faydalı hangilerinin zararlı ya da etkisiz olduğunu ortaya çıkarmayı geciktirdi.
Can kaybı ve vaka sayıları an be an artarken, 10 binlerce doktor ve hasta da güvenli ya da etkili olduğu kanıtlanmadan birçok ilacı kullanmaya gönüllü oldu. Kalitesi zayıf çok sayıdaki çalışma da bu karamsar tabloyu daha da kötüleştirdi.
”Geleneksel araştırmalar yavaş ve külfetli görüldü”
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi’nin yoğun bakım şefi Dr. Derek Angus, böylesi bir salgınla karşılaşanların beklemeye hazırlıklı olmadığına, bu nedenle de geleneksel klinik araştırmaların çok yavaş ve külfetli algılandığına dikkat çekiyor.
Doktorlar hala dur durak bilmeden virüsün verebileceği zararlarla mücadele etmenin yollarını arıyor. İnme, mide yanması, kan pıhtısı, gut, depresyon, AIDS, sarılık, kanser, eklem romatizması ilaçlarıyla hatta kök hücre ve radyasyonla sürekli deneyler yapıyorlar.
ABD’de bulunan dünyaca ünlü tıp merkezi Cleveland Clinic araştırmacısı Dr. Steven Nissen, bu durumu ‘’Herkes işe yarayacak herhangi bir şeye sıkı sıkı tutunuyor. Bu şekilde güvenli bir tıp yöntemi geliştirilemez’’ diyerek durumu özetliyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin danışmanlarından olan Dr. Nissen ekliyor: ‘’Çaresizlik bir strateji değildir. Yararlı klinik deneyler güvenilir bir stratejiyi temsil eder.’’
ABD’de Corona virüsünün tedavisiyle ilgili birkaç tanımlayıcı çalışma yapıldı. Bu çalışmaların bazıları ya kişilerin ilaçları kendilerinin alması nedeniyle ya da çalışmalara destek olan ilaç firmalarının gevşem yöntemleri nedeniyle, güvenilirliğini yitirdi.
Bilime siyaset karıştı
Siyaset sorunu daha da derinleştirdi. Örneğin ABD Başkanı Donald Trump’ın kullanmaya teşvik ettiği ve ‘’Kaybedecek neyiniz var?’’ diye desteklediği sıtma ilacı hidroksiklorokini on binlerce kişi kullandı. Trump yönetiminin en yetkili bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Anthony Fauci ise bir yandan ‘’Önce kanıt görmek lazım’’ diyordu.
Çalışmalar hidroksiklorokinin tedaviye yardımcı olmadığını gösteriyordu, ama bunlar zayıf araştırmalardı. Bilim dünyasının en önemli yayın organlarından İngiliz Lancet dergisinin yayınladığı ve hidroksiklorokinin “tedavide etkisiz, hatta sakıncalı” olduğunu gösteren araştırmayı, verilerin güvenilirliğiyle ilgili şüpheler nedeniyle geri çekmesi ise kafaları iyice karıştırdı.
Doktorlar bu nedenle zaman zaman kendi çalışmalarını yürüttü. Örneğin Minnesota Üniversitesi’nden Dr. David Boulware ve ekibi, devlet ödenek vermediği için kendi cebinden 5 bin dolar harcadı ve hidroksiklorokin satın aldı. 821 kişinin katıldığı çalışmayı çift kör plasebo kontrollu yürüten ekip, ilacın Corona virüsü hastalarıyla bir arada bulunan kişilerde hastalığı engellemediğini ortaya koydu.
Ekipte yer alan Dr. Rahda Rajasingham, hidroksiklorokinin enfeksiyonu engelleyip engellemediğine dair bir başka çalışma da yürüttü. Ancak Dr. Rajasingham çalışmanın bir başka yönüne dikkat çekti. Çalışma için 1500 sağlık çalışanı gerekiyordu, ilk iki haftada 1200 kişi katılımcı olmak için sıraya girdi ancak ilaçla ilgili çıkan olumsuz haberler katılımı yavaşlattı. ‘’Bu ilacı herkes isterken, kimsenin istemediği bir noktaya gelindi’’ diyen Dr. Rajasingham, ilaç hakkındaki tartışmaların Trump yanlısı olup olunmaması şeklinde siyasi bir hale büründüğünü belirtti.
Gündemi üç ay boyunca meşgul eden hidroksiklorokin çalışmalar arasında bile kutuplaşmaya neden oldu. Sonunda ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri ve Dünya Sağlık Örgütü çalışmaları, ilacın Corona virüsü tedavisinde etkisiz olduğunu ortaya koydu.
Johns Hopkins Üniversitesi’den Dr. Otis Brawley, hastalığa çabuk çözüm bulmak için bir önseziye dayanarak tedaviye kalkışmaktaki sorunun, tüm toplumun doğruları öğrenmesine engel olduğunun altını çiziyor. Brawley, Corona virüsü ile ilgili elde güvenilir kanıt olmamasının nedenini ise şu cümleyle özetliyor: ‘’Çünkü bilime saygı duymuyoruz ve onu takdir etmiyoruz.’’
Onkoloji ve Epidemiyoloji profesörü olan Dr. Brawley, salgının ilk döneminde Ocak ve Şubat aylarında bilimsel çalışmalar doğru şekilde yapılsaydı, bilimadamlarının ilaçlarla ilgili bir yanıta Mart ayında ulaşabileceğini de savundu.
Sadece doktorlar değil bilime itibar eden araştırmacılar da daha hızlı yanıtlar bulmak için kuralları esnetti ve kestirme yollara başvurdu. Akademik dergiler, sonuçları yayınlamak için acele etti, en saygın dergiler bile bazı yayınları geri çekmek zorunda kaldı.
Araştırmalarda kaos hala sürüyor. Azitromisin adlı antibiyotikten çinkoya birçok tedavi yöntemi ile ilgili 2 binden fazla araştırma yürütülüyor. Yeni bir virüs ve beklenmedik pandemi karşısında bu kadar çalışma şaşırtıcı olmasa da uzmanlar, çoğu araştırmanın birbirini tekrar ettiğini ve net yanıtlara varılmasını sağlayacak bilimsel temelden yoksun olduğuna dikkat çekiyor.
”Kervan yolda düzülür” yaklaşımı
Dr. Derek Angus, Pittsburgh’deki çalışmalarında Trump’ın ‘’Kaybedecek neyiniz var?’’ ile Fauci’nin ‘’İdeal olan araştırmayı yapın’’ yaklaşımı arasında bir yöntem arayışında. Pandemi sürecinde bir orta yol bulunması gerektiği görüşünde olan Angus, ‘’Zaman gibi bir lüksümüz yok. Deneyerek öğrenmek zorundayız’’ diyor.
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi’nin Pennsylvania, New York, Maryland ve Ohio’da 40 hastanesi bulunuyor. Bu hastaneler İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yürütülen bir araştırmaya katılıyor. Araştırma, katılımcı hastanelerdeki hastaları onlarca olası tedaviden birine rastgele kaydediyor ve sonuçlara göre yapay zeka kullanarak tedavi belirliyor. Standart tedavi uygulanan az sayıda bir grup hasta ise deneyin karşılaştırma kümesini oluşturuyor.
Tedavi kullanılan ilaçlardan biri iyi sonuç veriyorsa, o ilaç tedavisine daha fazla hasta katılıyor. Başarısız ilaçlar sistemden eleniyor. Angus sistemin süreç içerisinde öğrenerek geliştiğini ve doktorların da böylelikle kazanan ata oynadıklarını söylüyor.
Kanıta dayalı ilaçlar: Deksametazon ve Remdesivir
Tüm bu denemelerin arasında, kanıta dayalı ilk ilaç haberinin gelmesi ise Haziran’ı buldu. İngiltere’de yapılan bir araştırma, başka hastalıklarda enflamasyonu azaltmak için kullanılan deksametazon adlı steroidin, hastanelerde en ağır durumdaki Corona virüsü hastaları arasında ölüm oranını yaklaşık üçte bir azalttığını ortaya koydu. Araştırmaya İngiltere’deki tüm Corona hastalarının altıda birinin katılımı sağlandı.
ABD’de Ebola’ya karşı üretilen Remdesivir adlı antiviral bir ilacın, ağır hastaların iyileşme sürecini kısalttığı ortaya kondu.
Remdesivir’in kullanımı ile ilgili üretici firma Gilead Sciences dışında Çin’deki doktorlar da iki ayrı çalışma başlattı. Ancak bu çalışmaların birinde kontrol grubu yoktu, diğerinde de doktorlar hangi hastanın ilacı aldığını bildiğinden tarafsız olamıyordu. Üçüncü çalışmanın da zaten üretici firmaya ait olması soru işaretlerini arttırıyordu.
Nisan ayında Çin, salgının azalması nedeniyle katılımcı bulamadığından çalışmalarını sona erdirdi. Anthony Fauci bu çalışmaların sona ermesinin bir başka nedeni olabileceğini daha gündeme getirdi: Çoğu hasta Remdesivir’in işe yaradığına zaten inanmıştı ve kontrol grubuna yani tedaviyi almayan gruba düşmek istemedikleri için çalışmalara katılmıyorlardı.
Fauci Nisan ayı sonunda ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin çalışmasının ilk sonuçlarını açıkladı. Remdesivir hastaların iyileşme sürelerini, standart tedavi alanlara göre ortalama 15 günden 11 güne indirerek yüzde 31 oranında kısaltıyordu.
Bazı uzmanlarsa araştırmanın sürdürülerek ilacın kullanımı ila ilgili fazla bilgi edinmeden ya da hayatta kalmayı sağlayıp sağlamadığı tam anlaşılmadan bu sonuçların açıklanmasını eleştirdi. Ancak bağımsız gözetmenler, fayda açıkça ortadayken kontrol grubuna ilacı vermeden çalışmanın sürdürülmesinin ahlaki olmadığını söyledi.
Bilim neden önemli?
Johns Hopkins Üniversitesi’den Dr. Otis Brawley ise ilaçların genel kullanıma sunulmadan doğru şekilde test edilmemesinin, insanlara faydadan çok zarar getirdiğinin tıp tarihinde defalarca tekrarlandığı uyarısında bulunuyor.
Buna örnek olarak da 1980’lerin ortasına kadar kalp krizi şüphesi olan hastalarda ritim bozukluğunu önlemek için kullanılan Lidokain adlı ilacın, aslında ritim bozukluğuna neden olduğunun bir araştırmayla ortaya çıkarılmasını gösteriyor.
Wisconsin Üniversitesi’nden avukat ve biyoetik uzmanı Alta Charo da 1990’larda meme kanserine karşı kemik iliği naklini sağlık sigortasının karşılaması için ABD’de koparılan yaygarayı hatırlatıyor. Sonrasında açıklanan kapsamı bir araştırma, kemik iliği naklinin meme kanserinden kurtarması bir yana insanları daha hasta ettiği ortaya çıkmıştı.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin eski çalışanları Dr. Jesse Goodman ve Dr. Luciana Borio da, Amerikan Tıp Derneği’nin dergisindeki yazılarında bu pandemide hidroksiklorokin kullanımının bu kadar desteklenmesini, 2104’teki Ebola salgınında ZMapp adlı bir antikor tedavisinin kullanılması için baskı yapılmasına benzetti. ZMapp’in farklı iki tedaviden daha faydasız olduğunun anlaşılması için aradan 4 yıl geçmesi ve 2018’de yeni bir Ebola salgınının patlak vermesi gerekecekti.
Boston’daki Brigham ve Kadın Hastanesi’nden Dr. Benjamin Rome ve Dr. Jerry Avorn’da tıp dergisi New England’daki makalelerinde, 2009-2010 yıllarındaki domuz gribi salgınında deneysel bir ilaç olan Peramivir’in resmi bir çalışma yapılmaksızın kullanımını hatırlattı. Sonuçları daha sonra açıklanan kapsamlı çalışmalarda sınıfta kalan ilacın, ağır hastalarda işe yaramadığı ortaya çıktı; hafif vakalar için onay alabildi.
Birçok doktorun hemfikir olduğu uyarıyı da bu iki doktor makalelerinde dile getirdi: ‘’Hastalar, kolay yolu seçip, çekici olduğu kadar riskli olan hızlı çözümlerden değil, bilime bağlı kaldığımız yöntemlerden en iyi faydayı sağlar. Pandemi zaten yeterince zarar veriyor, ilaçların test edilmesi ve onaylanması sistemine verilecek bir hasar, bu sürecin bir parçası olmamalı.’’