İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Taraflar arasındaki “tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.06.2013 gün ve 2013/256 E-2013/382 K sayılı kararın incelenmesi davalı vekili vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 24.10.2013 gün ve 2013/12681 E-2013/14298 K sayılı ilamı ile;
( …Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında, kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlu tarafından süresinde itiraz edilmesi üzerine davacı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep etmeden tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece tahliyeye karar verilmesi üzerine karar, davalı borçlu tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı alacaklı tahliye istemli olarak davalı borçlu aleyhine başlattığı icra takibi ile 43500 TL kira alacağının tahsilini istemiş, ödeme emrinin borçluya 03.08.2013 tarihinde tebliği üzerine davalı borçlu 11.03.2013 tarihinde verdiği itiraz dilekçesinde, kira borcu olmadığını belirterek takibin durdurulmasını istemiştir. Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2013/584 Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinden borçluya 2 kez ödeme emri gönderildiği, ilk tebligatın adreste kimse bulunmaması üzerine TK 21 uyarınca tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin usülsüz yapılan ilk tebliğden sonra 07.03.2013 tarihli talebi ile borçluya yeniden ödeme emri tebliğine karar verildiği ve bu kez ödeme emrinin 03.08.2013 tarihinde borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Alacaklının talebi üzerine ödeme emrinin yeniden tebliğ edilmesi durumunda son ödeme emrinin tebliğ tarihi esas alınarak sonuca gidilmesi gerekir. Davacı vekili dava dilekçesinde, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediğini borcunu da ödemediğini belirterek davalı kiracının taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davalı borçlunun takip dosyasına bir itirazda bulunmadığı belirtilerek tahliyeye karar verilmiş ise de borçlunun geçerli olan tebliğ tarihine göre ödeme emrine süresinde itirazda bulunduğu açıktır. Bu durumda mahkemece itirazın kaldırılmasına karar verilmeden tahliyeye karar verilmesi doğru değildir. Karar bu sebeple bozulmalıdır… )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
Dava, kesinleşen takip sebebiyle tahliye istemine ilişkindir.
Davacı vekili; taraflar arasında kira ilişkisi bulunduğunu, ödenmeyen kira alacağının tahsili ve tahliye istemi ile davalı-kiracı hakkında icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin 25.02.2013 tarihinde tebliğine rağmen itiraz edilmediği gibi borcun da ödenmediğini belirterek …nun 269/a maddesi uyarınca davalı kiracının kiralanan taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ; davacının dayandığı 01.01.2007 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesinin konut ve çatılı taşınmaz kiralarına dair hükümlere değil Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine tabi olduğunu, bu sebeple sözleşmenin sona erdiğini, sözleşme süresi sona erdikten sonra talep edilecek bedelin ecrimisil niteliğinde olduğunu, bu hususun da yargılamayı gerektirdiğinden genel hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, asıl kiraya veren Nilüfer Belediyesi ile taraflar arasında asliye hukuk mahkemesinde görülen davalarda Nilüfer Belediyesinin davacı tarafın kirasının başlamadığını beyan ettiğini, bu sebeple davacının taraf ehliyeti bulunmadığından husumet itirazında bulunduklarını, davacının dayandığı kira sözleşmesinde kiralananın ”karting pisti-otopark” olduğunu ve ruhsatlı bir şekilde kiraya verildiğini, sözleşmenin hasılat kirası hükümlerine tabi olduğunu, temerrüt ihtarında ( ödeme emri ) 60 günlük ödeme süresi verilmesi gerektiğini, 30 günlük ödeme süresi verilmesi sebebiyle ihtarnamenin ( ödeme emri ) usulsüz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 25.02.2013 tarihinde ödeme emri tebliğine rağmen itiraz edilmediği gibi borcun da ödenmediği, temerrüt koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulune karar verilmiştir.Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarda yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; takip dosyasında alacaklı vekilinin talebi ile ödeme emrinin 08.03.2013 tarihinde borçluya ikinci kez tebliği üzerine borçlunun 11.03.2013 tarihinde itiraz dilekçesi verdiği, icra müdürlüğünün 15.03.2013 tarihinde ödeme emrinin 25.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olması sebebiyle süresinde itiraz edilmediğinden itiraz talebinin reddine karar verdiği ve takibin durdurulmasına karar vermediği, borçlunun takip dosyasındaki 15.03.2013 tarihli karardan tahliye davası ile haberdar olduğu halde 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine şikayet yolu ile başvurarak kararın iptalini talep etmediği, bu şekli ile takibin kesinleştiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ödeme emrinin usulsüz tebliği üzerine alacaklının talebi ile ikinci kez ödeme emri tebliğ edildiğinde süresinde verilen itiraz dilekçesi üzerine icra müdürlüğü tarafından itiraz talebinin reddine karar verilmesi durumunda takibin kesinleşip kesinleşmediği, varılacak sonuca göre kesinleşen takibe dayalı tahliye kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre borçluya ikinci kez ödeme emri gönderilmesi ona yeni bir itiraz hakkı ve süresi verildiği anlamına gelmektedir. Bu durumda ikinci ödeme emri esas alınarak sonuca gidilmesi gerekir ( Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2009 gün ve E:2009/12-417, K:2009/511, 20.03.2013 gün ve E:2012/12-1129, K:2013/380 ). Somut olayda bu hususta bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Ödeme emrinin ikinci kez tebliği üzerine davalı-borçlunun süresinde itiraz ettiği ancak icra müdürü tarafından ilk ödeme emri tebliğ tarihine göre itirazın süresinde olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği görülmektedir.
2004 Sayılı İcra İflas Kanununun kiralanan taşınmazların tahliyesine dair 269. maddesinde ”takip adi kiralara veya hasılat kiralarına mütedair olur ve alacaklı da talep ederse ödeme emri, Borçlar Kanununun 260 ve 288. maddelerinde yazılı ihtarı ve kanuni müddet geçtikten sonra icra mahkemesinden borçlunun kiralanan şeyden çıkarılması istenebileceği tebliğini ihtiva eder.
Bu tebliğ üzerine borçlu, yedi gün içinde, itiraz sebeplerini 62. madde hükümleri dahilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur. Borçlu itirazında, kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse, akdi kabul etmiş sayılır.
İtiraz takibi durdurur. İtirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını istemeyen alacaklı, bir daha aynı alacaktan dolayı ilamsız icra yoluyla takip yapamaz.
Borçlar Kanununun 260. maddesinin kiralayana altı günlük mühletin hitamında akdi feshe müsaade ettiği hallerde itiraz müddeti üç gündür.” hükmünü içermektedir.
Aynı Kanun’un 269/d maddesi yollamasıyla kiralanan taşınmazların tahliyesine dair takiplerde de uygulanması gereken 66. maddede ise ”müddeti içinde yapılan itiraz takibi durdurur. İtiraz müddetinde değilse alacaklının talebi üzerine icra memuru takip muamelelerine alacağın tamamı için devam eder. Borçlu, borcun yalnız bir kısmına itirazda bulunmuşsa takibe, kabul ettiği miktar için devam olunur.
Borçlu itirazında imzayı reddetmişse alacaklı derhal icra dairesinden tatbika medar imzaların celbini isteyebilir.” hükmü yer almaktadır.
Genel haciz yoluyla yapılan takipte süresinde ve geçerli bir itiraz icra takibini kendiliğinden durdurur. İtiraz üzerine duran takibe itiraz giderilinceye kadar devam edilemez.
İcra müdürü itirazın süresi içerisinde yapılıp yapılmadığını inceler. İcra müdürünün itirazın süresinde ve geçerli bir itiraz olmadığına dair kararına karşı şikayet yoluna başvurulabilir. Ancak itiraz süresinde ve geçerli ise şikayet yoluna başvurulmasa da icra takibi durmuş olur. Bu durumda icra müdürünün hatalı kararı inşai nitelikte bir karar olmayıp şikayet yoluyla iptal edilmemiş olsa bile sonuç doğurmaz. Süresinde itiraz edilmesi ile takip kendiliğinden durduğundan takibin kesinleştiğinden söz edilemez.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında icra müdürünün işleminin hatalı ancak iptal edilmediği sürece geçerli bir işlem olduğu gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği savunulmuş ise de bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir. Öte yandan bozma ilamında ”Bursa 9.İcra Müdürlüğü’nün 2013/584 E sayılı dosyası” yerine ”Bursa 18.İcra Müdürlüğü’nün 2013/584 E sayılı dosyası” ve ikinci ödeme emri tebliğ tarihi olarak ”08.03.2013” yerine ”03.08.2013 ” tarihi yazılmış ise de bu hususlar maddi hataya dair olduğundan ve sonucu etkilemediğinden yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ :
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 30.03.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.