Berat Abi’mi beğenmediniz.. Çok ağır laflar soktunuz bana… Bakın, Davos’ta kefereye iki tokat attı, dolar/TL 5.25. Daha arkası da var, 3.00 diyenler duyuyorum. Ben zaten bir çok ses duyuyorum da, en yüksek sesle duyduğum haykırış şu: “Bir daha AKP’ye oy vermek mi? İki elim kırılsa….” İroniktir, bu bahsettiğim haykırış sadece ex-AKP seçmeninden geliyor. CHP seçmeni “Bizim partiye oy verilmez… Ben Sakız Adası’na gidiyorum.. Versem ne olacak, zaten hile yapacaklar” diyor. CHP’nin iktidara gelmesinin tek yolu, tüm CHP seçmeninin bir an önce Portekiz ya da Miami’de bir ev alıp ülkeyi terketmesi ve sıfırdan başlamaktır.
TL’nin değer kazanmasının bir tek nedeni var, mötümüzü geçtik, artık gırtlağımıza kadar borçlanıyoruz. Hazine daha yeni Eurobond’tan tahsilat yaptı, şimdi Samuray düşünüyor, dün sukuk için yetki verdi, bugün de 2025 vadeli tahvil için bir yetki daha verdi.
Neden?
- Seçmen aç, soğan deposu basmak ve süpermarketlere gözdağı vermek AKP oyunu artırmıyor.
- Hazine’de gelir sıfır, kimse vergi ödemiyor, Euro-dolara endeksli tahvil de almıyor.
- İçerden borç alamıyorsun, çünkü bizim bakkal, kasap, ben ve Babaannem de dün konkordato tehdidiyle kredilerimizi yapılandırdık. Her yeniden yapılandırılan kredi bankanın Hazine’ye, ya da yeni bir şirkete veremeyeceği borç demektir, ey Sevgili.
- TCMB faiz indiremiyor, çünkü içerdeki 2 kuruşluk yabancı yatırımcı da kaçacak, dolar/TL yine 7.00 olacak.
O zaman yapacak tek şey kaldı, dışardan ne pahasına olursa olsun borçlanıp, içerde eşe-dosta dağıtacağız.
Üstelik biz dışardan borçlanıyoruz, millet de acından geberdi, ithalat yapamıyor, ülkeye döviz yığılıyor, TL değer kazanıyor, enflasyon düşüyor, “yeniden dengelenip” “yumuşak iniş yapıyoruz”.
Bu stratejinin raf ömrü taze süt kadar. Çünkü Hazine 24 Haziran öncesi ekonomiden daha fazla KDV-ÖTV elde edip, AKP hala az-çok sevilen bir partiyken bir ayda TL 90 milyar harcamıştı %42 oy almak için. Dışardan borçlandığın para, TL 11 milyar, Aralık’ta topladığın vergi, TL 47 milyar, ordan-burdan tırtıkladığınla birlikte gelir yekünü TL 60 milyar. Aritmatiği çaktınız. Dışardan borçlanma ancak maaşları öder, seçmene dağıtmaya yetmez.
Osssun, daha fazla borçlanırız. Hayır borçlanamazsınız. Global portföylerde Türkiye’ye ayrılan belli bir pay var, onun üstüne çıkmak isterseniz ya çok yüksek faiz ödersiniz, ya da yeni bir hikaye yazmanız lazım.
Peki şimdi ne olacak? Çok basit, sıra kamuda, Varlık Fonu’ndan Ziraat Bankası’na kadar her kurum da tahvil ihraç edip deve yüküyle faiz ödeyecek.
Bu strateji oy getirir mi? Hayır, birincisi ne kadar borçlansanız gittikçe derinleşen resesyonun açtığı girdaba yetişemezsiniz. Siz, sevgili vatandaşım özel sektörün borç probleminin ne kdar vahim ve öldürücü olduğunu daha çakmadınız. İki günde Collezione ve gıda üreticisi Anadolu Birlik Holding havlu attı.
Bunlar üretime devam ediyor diyeceksiniz, doğrudur, ama ya çalışanına zam yapmıyor, ya da işçi çıkartıyor. Markete zam yapma diyorsun “eyvallah” diyor, o da tedarikçiyi ödemiyor, elemanına zam yapmıyor. Çaktınız mı? Komşuda pişer, bize düşer. Zaten fazla bir şey söylemeye gerek yok, inşaat mevta, GSYİH’nin %10’u uçtu gitti.
İkinci bir sorun daha var, harcıyabiliyorsun da, ödeme yapmadığın için. İlaç fiyatlarına zam ertelendi, artık ilaç gelemiyor. Eczacılar, hastaneler, tıbbı cihaz ithlatçıları, hatta altyapı müteahhitlerine ödeneği kestin. Eh, sen ödemeyince onlar da harcama yapamıyor tabii.
Bir başka deyişle, hükümetin çabaları resesyonu durdurmuyor, daha kötüye gitmesini bir nebze önlüyor. Eh, halkın da “yahu bacağını kestik ama, bak seni hayata döndürdük” diyen doktorlara ne yaptığını biliyoruz.
TL ne kadar değer kazansa da (ki yakında yine kaybedecek), dolar bazında kamu borcu/GSYİH yükseliyor. Yakında yine kredi notu indirimi gelecek….
Üçüncüsü, borç aldın harcadın, TCMB avansı kullandın, kamu bankalarına da görev zararını göbeğine kadar abandın. Geldi 32 Mart, pardon 1 Nisan. Zafer kazandın da artık ne kasada metelik var, ne de bir kuruş borç alacak itibar, ne halt edeceksin?
Cevap basit, bana oy verin diye size dağıttığım paraları öyle bir geri alacağım ki, katır tepmiş gibi olacaksınız. Kamunun sattığı herşeye zam, sigaranın paketi TL20, 35’lık rakı 100 TL, vergi geciktirene kırk katır-kırk satır tercihi, her türlü lüks ithalata tarife dışı engeller, ek vergiler……belki yine doğal gaz ve elektriğe zam. Tabii, yürümeyecek, IMF’ye telefon.
Ha bir şey daha var, TL sakin, çünkü şu anda Gelişmekte Olan Piyasalar yine bir “altın dönem” yaşıyor. 2009’dan beri hep yaşandı bu altın dönemler, sonra kanıp yatırım yapanlar kaseyi kırdı. Bu dönem de 1-2 ayda biter. AKP’nin şansı varsa, 1 Nisan’da biter, yoksa bu tatlı rüya çabuk biter.
Halen günü kurtarmak ve 31 Mart’ta sandıkta ikinci bir 31 Mart faciasını önlemek için akla gelmeyecek cambazlıklar yapılıyor Ankara’da. Eminim bir de B Planı vardır. “Bunlar da yürümezse, ne halt edeceğiz?” sorusuna cevap olan. İşte beni o B Planı korkutuyor. Çünkü eski 45’likleri hatırlayın, B yüzünü çalmasanız da olurdu.
Kaynak: paraanaliz.com-Atilla Yeşilada