Her sene sonu yaklaşırken aynı soruyla karşılaşırım: “Gelecek yılı nasıl görüyorsunuz?” Ben de dilimin döndüğünce gördüğüm fotoğrafı olasılıklarıyla birlikte paylaşırım. Benzer soru bu kez de geldi.
Gerek bireysel sohbetlerde, gerekse toplu oturumlarda 2020 ve sonrası döneme ilişkin öngörülerimizi paylaştık. Fakat zorlu geçen 2019 sonunda, her zamankinden farklı bir durum vardı.
Girmiş olduğumuz sene, ne kadar öngörülmesi zor olsa da, soruyu soranların aslında cevabından bu kadar emin olduğu bir yapıyla karşı karşıya kalmamıştım. Daha önceki senelerde anlattıklarımıza şaşıranlar, sonrasında ‘demiştiniz’ diye dönerken, bu yıl sonunda herkesin olayın farkında olduğunu görmek ilginçti.
Çünkü en az son 5 yıldır fotoğrafı paylaşırken şunun üzerinde son söz olarak ısrarla durdum: Borçlarınızı azaltın. Mümkün mertebe borçlarınızı kapatmaya, kapatamıyorsanız azaltmaya, dövizle borçlara öncelik vermeye özen gösterin.
Hatta bunu yaparken dövizle geliriniz olsa dahi borç azaltmak elinizden gelmiyorsa, bunu TL borcuna çevirin. Aynı önerileri şiddetle 2020 yılı için de sıralıyorum. Çünkü film sona geldiğinde, yeniden çıkış için bu ülkenin yaşamını idame ettirebilir, tabiri yerindeyse suyun üzerinde daha çok kalan bireye ve firmaya ihtiyaç var.
Fakat özenle dikkat çekmeye çalıştığım üzere, bu sene olayın daha çok farkında olan insanla karşılaştığımı, bunun da problemin derinleştiğinin önemli bir göstergesi olduğunu dile getirmem gerekiyor.
Yani ekonomi yönetimi ne derse desin, inandırıcılığını tamamen kaybettiği bir ortam içerisinde, olasılıklarla bile insanlara güven vermiyor. Hatta şu kadarını da açıkça ifade etmeliyim ki, olası bir sıkıntıdan nispeten daha az etkilenecek ve iktidar yanlısı tutumlarıyla dikkat çeken insanların bile yüzündeki endişeyi okumak mümkün oluyordu.
Elbette bu vaka olarak çok mutlu olduğum bir resim değil. Ama en azından farkındalık düzeyinin artmış olması, bir tarafta önlem alma ihtimali olan insan ve kesim sayısını yükselteceğinden mutluluk verirken, öte tarafta da sorunun ne oranda kronikleştiğini bize anlatıyor.
Ben bu sene için de borç azaltma önerimi tekrarlamak istiyorum. Lakin bu önerimi yaparken, gereksiz harcamalardan ısrarla kaçınılması, doldurulamayan kapasitelerin üzerine üç kuruş teşvik havucuna kanıp daha büyük birim maliyet oluşturulmaması, elde bir kaynak varsa yeni ekonomiye uygun yapılara dönüşüm için harcanması gerektiğini ekliyorum.
Bu sözlerimi hem bireyler, hem de şirketler için tekrarlıyorum. Çünkü hem ekonomik göstergeler, hem dünya ekonomisinde gelişmeler, gerek Türkiye ekonomisinde gerçeklerle sahte rakamlar arasında açılan makas, gerekse de farkındalık düzeyinin artması bize çok açık bir mesaj veriyor.
Ekonomik filmin sonuna yaklaşıyoruz ve borç azaltmada son düzlüğe girmiş durumdayız.
Kaynak: paraanaliz.com-Çetin Ünsalan