Banka ile Karşı Kurumun Koordinasyonsuzluğundan Kaynaklı Oluşacak Zarardan, Emeklilik İçin Kredi Kullanan Tüketici Sorumlu Değildir

T.C.
YARGITAY
Onüçüncü Hukuk Dairesi

Esas No : 2012/12431
Karar No : 2012/20234
Tarih : 19.09.2012

İÇTİHAT METNİ

DAVA :

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 776.00 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 19.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YEREL MAHKEME İLAMI

T .C.

SAPANCA

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2010/226 Esas

KARAR NO : 2011/85

Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 776.00 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, 19.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YEREL MAHKEME İLAMI

T .C.

SAPANCA

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2010/226 Esas

KARAR NO : 2011/85

Mahkememizde görülen menfi tespit davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Davacı F. T. vekili dava dilekçesinde; Davacı müvekkil F. T. aleyhine, Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyası ile takibe geçildiğini, söz konusu takibe süresi içerisinde itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, bu nedenle menfi tespit davası açmaları gerekitğini, öncelikle müvekkilinin hiçbir borcu bulunmamasına rağmen, hukuka aykırı bir şekilde banka tarafından icra takibi başlatıldığını, banka ile müvekkili arasındaki hukuki ilişkinin kaynağının; müvekkilinin ne zaman hangi şartlarda emekli olacağına dair Bağ-Kur’a başvuru yaptığını ve sonuçta kendisine bilgi verildiğini, verilen bilgi uyarınca SGK’nun Halk Bankası ile olan anlaşması çerçevesinde, prim borçlarını kapatmak ve emekli olmak için Halk Bankasına kredi başvurusunda bulunduğunu, kredi ödemelerinin de emekli aylığından kesilecek şekilde banka ile protokol yapıldığını, yapılan protokol sonrasında, banka ile Bağ-Kur arasındaki işlemlerin başlamış olduğunu ve aradan belirli bir süre geçtikten sonra müvekkilinin emekli hakkını kazanmadığının beyan edilerek emekli işlemlerinin durdurulduğunu, davalı banka ile Bağ-Kur arasındaki kredi ödemelerinin de iade edildiğini, müvekkilinin emekli olmasına dair olan yapılan ve işbu davaya konu ödemelerin iade edildiğine dair banka dekontunun dava dilekçesi ekinde olduğunu, kullanılan kredinin dışındaki ücretlerin ise bankanın hizmet bedeli adı altında almış olduğu bedeller olduğunu, görüleceği üzere müvekkilinin, elini sürmediği ve iade edilmiş olunan bedel nedeniyle yeniden sorumlu tutulmakta olduğunu, ortada davalı banka ile Bağ-Kur arasında koordinasyon bozukluğundan kaynaklanan bir durum nedeniyle, müvekkilinin elini dahi sürmediği bir para nedeniyle sorumlu tutulmasının hukuki olmadığını, açıklanan durum nedeniyle işbu davayı açma zorunluluğu ortaya çıktığını, açıkladıkları nedenlerle; ekte sunulan Bağ-Kur’dan bankaya yapılmış iade ödeme dekontları dikkate alınarak öncelikle tedbiren Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyasının teminatsız olarak durdurulmasına, sonrasında davanın kabulü ile davacı müvekkilinin söz konusu takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalı banka ödenmiş olunan kredi bedelini icraya koyduğundan tüm alacağın 40’ından az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı/alacaklı T.C Halk Bankası A.Ş Sapanca Şubesi vekili cevap dilekçelerinde; davacı tarafın borçlu olmadıklarının tespiti için huzurdaki davayı açtığını, müvekkili banka tarafından davacı F. T.’ya Bağ-Kur emeklilik kredisi kullandırıldığını, söz konusu kredinin kullandırılması usulünün şu şekilde olduğunu, bankaya başvuran müşterinin emeklilik kredisi talebi üzerine bankaca kurumdan emeklilik prim borcunu bildirir belgenin tasdikli onaylı suretinin getirilmesi istendiğini, kurumca bildirilmiş tutar üzerinden kredi kullandırılıp bu kredi bedelinin kuruma aktarıldığını, bu tarihten itibaren aylık kredi taksitlerinin ödenmesine başlandığını, huzurdaki davada da davacının müvekkili bankaya başvurduğunu, kendisinden Bağ-Kur’dan emeklilik prim borcunu bildirir onaylı bir yazı istendiğini, kurumdan bildirilen tutar üzerinden kredi kullandırıldığını ve kurumun hesabına aktarıldığını, ancak davacının buna rağmen emekli edilmediğini, kurumca kendisine yeni borç çıkarıldığını, yaklaşık 1 yıl boyunca bu kredi bedelinin taksitlerinin ödenmediğini, ödenmediği için kredi bedelinin sürekli arttığını, bunun üzerine davacı tarafa ihtamame gönderildiğini, kredi bedelinin ödenmesinin istendiğini, ancak davacı tarafça herhangi bir itiraz olmadığı gibi bir ödemede yapılmadığını, dosya takip aşamasına geldiği esnada ödenen kredi bedelinin kurumca EFT yolu ile müvekkili bankaya iade edildiğini, ancak dosyanın takibe aktarıldığını, iade edilen bedelin ana para tutarını bile karşılamadığını, davacı tarafın müvekkili bankaya başvurduğunda kendisine durumun izah edildiğini, defaten ödeme yapılması halinde faizlerde indirim uygulanacağının belirtildiğini, ancak bir ödeme yapılmadığını, her ne kadar dosya ihtamame bedeli üzerinden icra takibine aktarılsa da, takip bedelinde ödeme tutarının görünmediğini, yasal olarak ihtarname tutarının takibe aktarılması gerektiği için ihtamame tutarı üzerinden takibe geçildiğini, ancak davacı tarafa ve vekiline dosyanın defaten ödenmesi halinde borç tutarının sözlü olarak bildirildiğini, buna göre 04/06/2010 tarihi itibariyle ( yani kurumca iade ödemesinin yapıldığı tarih ) davacının ana para borcunun 6.002,60TL. olduğunu, kurumca yapılan ödemenin o zamana kadar işlemiş faiz ve ana para borcuna kesildiğini, hali hazırda bu bedele faiz işlemeye devam etme ettiğini, bu nedenle her ne kadar davacı tarafın borcunun takip tutarındaki rakam olmasa da hali hazırda halen borcun devam ettiğini, yasal olarak ihtamame tutarı üzerinden aktarılması gerektiği için takibin bu bedelden açıldığını, ancak davacı tarafın hali hazırda borcunun devam ettiğini, şu andaki borcun yaklaşık 6.500,00TL. Olduğunu, bu hususun sunacakları delillerden de anlaşılacağını, açıkladıkları nedenlerle davanın reddine, davalının 40’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.

Dosya hesap yönünden incelenmek üzere Sakarya Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü öğretim üyesi Mali Müşavire tevdi edilerek rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda; “Davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 6. maddesinde bankanın sorumluluğunun hükme bağlandığını, 6. maddenin 2. fıkrasının dava konusu olaya uygun düştüğünü, sözleşmenin 6/2. maddesinin “Banka bu krediyi satıcı ve sağlayıcı ile yaptığı özel yazılı kampanya anlaşmaları çerçevesinde belli bir mal veya hizmetin satın alınması/sağlanması şartıyla kullandırması ve bu kredi tutarını doğrudan satıcı/sağlayıcıya ödemesi halinde, satın alınan malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim edilmemesinden satıcı veya sağlayıcı ile birlikte sorumlu olur. Bankanın sorumluluğu sadece hiç ya da zamanında teslim edilmeme durumu ile sorumlu olup mal veya hizmetteki ayıplardan eksiklerden ve benzeri hususlardan banka sorumlu değildir.” şeklinde olduğunu, madde dava konusu olay açısından irdelendiğinde, bankanın bu krediyi davacı F. T.’nın emekli olabilmesi için SGK’ya ödediğini, fakat davacının emekli olamadığı için kredi taksitlerinin ödenemediğini, davacının emekli olamaması üzerine bankanın SGK’ya aktardığı krediyi yaklaşık iki yıl sonra SGK’nın, bankaya iade ettiğini, yukarıdaki madde ve dava konusu olay birlikte incelendiğinde banka ve SGK’nın birlikte sorumlu olduğunun ortaya çıktığını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6/2. maddesine göre dava konusu olayda davacının sorumluluğu bulunmadığı için borç rakamı da hesaplanmadığını, SGK’nın krediyi gecikmeli iade ettiği için kredinin temerrüt faizlerinin ve diğer masrafların bu kurumdan tahsil edilmesinin uygun olacağını, sonuç olarak imzalanan kredi sözleşmesinin 6/2. Maddesine göre dava konusu olaydan banka ve sağlayıcı konumunda olan SGK’nın sorumlu olduğunu” mütalaa etmiştir.

Yapılan yargılama toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava İİK.nun 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.

Davacı taraf, Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyasında talep edilen alacaktan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi talep etmiştir.

Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.

Daya konu olay, davacının emekli olabilmek için, davalı banka ile SGK kurumu arasında yapılan sözleşme gereğince davalı bankadan kredi kullanmasına ilişkindir. Davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesinin, bankanın sorumluluğunun hükme bağlandığı 6/2. Maddesine göre, banka ve SGK’nun birlikte sorumlu olduğu, SGK’nun krediyi gecikmeli iade ettiği için kredinin temerrüt faizlerinin ve diğer masrafların bu kurumdan tahsil edilmesinin gerekmesi, dava konusu olayda davacının sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Her ne kadar davacı taraf kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de, somut olayda kötü niyet tazminatı şartları oluşmamıştır. İcra takibi durdurulmadığı gibi taraflar arasındaki ihtilaf yargılamayı gerektirdiğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Neticede davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;

1- Davanın kabulüne, davacı F. T.’ın Sapanca İcra Dairesinin 2010/532 Esas sayılı takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,

2- Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,

3- Alınması gerekli 1.035,00 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 258,75 TL harcın mahsubu ile 776,25 TL bakiye karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,

4- Davacı tarafından yapılan 17,15 TL başvuru harcı, 258,75 TL peşin harç, 15,00 TL tebligat posta gideri, 150,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 440,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

6- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan ve takdir olunan … TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 günlük süresi içerisinde mahkememize verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay da temyizi kabil olmak üzere, 03.03.2011 tarihinde verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

KARAR :

Davacı F. T. vekili dava dilekçesinde; Davacı müvekkil F. T. aleyhine, Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyası ile takibe geçildiğini, söz konusu takibe süresi içerisinde itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, bu nedenle menfi tespit davası açmaları gerekitğini, öncelikle müvekkilinin hiçbir borcu bulunmamasına rağmen, hukuka aykırı bir şekilde banka tarafından icra takibi başlatıldığını, banka ile müvekkili arasındaki hukuki ilişkinin kaynağının; müvekkilinin ne zaman hangi şartlarda emekli olacağına dair Bağ-Kur’a başvuru yaptığını ve sonuçta kendisine bilgi verildiğini, verilen bilgi uyarınca SGK’nun Halk Bankası ile olan anlaşması çerçevesinde, prim borçlarını kapatmak ve emekli olmak için Halk Bankasına kredi başvurusunda bulunduğunu, kredi ödemelerinin de emekli aylığından kesilecek şekilde banka ile protokol yapıldığını, yapılan protokol sonrasında, banka ile Bağ-Kur arasındaki işlemlerin başlamış olduğunu ve aradan belirli bir süre geçtikten sonra müvekkilinin emekli hakkını kazanmadığının beyan edilerek emekli işlemlerinin durdurulduğunu, davalı banka ile Bağ-Kur arasındaki kredi ödemelerinin de iade edildiğini, müvekkilinin emekli olmasına dair olan yapılan ve işbu davaya konu ödemelerin iade edildiğine dair banka dekontunun dava dilekçesi ekinde olduğunu, kullanılan kredinin dışındaki ücretlerin ise bankanın hizmet bedeli adı altında almış olduğu bedeller olduğunu, görüleceği üzere müvekkilinin, elini sürmediği ve iade edilmiş olunan bedel nedeniyle yeniden sorumlu tutulmakta olduğunu, ortada davalı banka ile Bağ-Kur arasında koordinasyon bozukluğundan kaynaklanan bir durum nedeniyle, müvekkilinin elini dahi sürmediği bir para nedeniyle sorumlu tutulmasının hukuki olmadığını, açıklanan durum nedeniyle işbu davayı açma zorunluluğu ortaya çıktığını, açıkladıkları nedenlerle; ekte sunulan Bağ-Kur’dan bankaya yapılmış iade ödeme dekontları dikkate alınarak öncelikle tedbiren Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyasının teminatsız olarak durdurulmasına, sonrasında davanın kabulü ile davacı müvekkilinin söz konusu takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalı banka ödenmiş olunan kredi bedelini icraya koyduğundan tüm alacağın 40’ından az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı/alacaklı T.C Halk Bankası A.Ş Sapanca Şubesi vekili cevap dilekçelerinde; davacı tarafın borçlu olmadıklarının tespiti için huzurdaki davayı açtığını, müvekkili banka tarafından davacı F. T.’ya Bağ-Kur emeklilik kredisi kullandırıldığını, söz konusu kredinin kullandırılması usulünün şu şekilde olduğunu, bankaya başvuran müşterinin emeklilik kredisi talebi üzerine bankaca kurumdan emeklilik prim borcunu bildirir belgenin tasdikli onaylı suretinin getirilmesi istendiğini, kurumca bildirilmiş tutar üzerinden kredi kullandırılıp bu kredi bedelinin kuruma aktarıldığını, bu tarihten itibaren aylık kredi taksitlerinin ödenmesine başlandığını, huzurdaki davada da davacının müvekkili bankaya başvurduğunu, kendisinden Bağ-Kur’dan emeklilik prim borcunu bildirir onaylı bir yazı istendiğini, kurumdan bildirilen tutar üzerinden kredi kullandırıldığını ve kurumun hesabına aktarıldığını, ancak davacının buna rağmen emekli edilmediğini, kurumca kendisine yeni borç çıkarıldığını, yaklaşık 1 yıl boyunca bu kredi bedelinin taksitlerinin ödenmediğini, ödenmediği için kredi bedelinin sürekli arttığını, bunun üzerine davacı tarafa ihtamame gönderildiğini, kredi bedelinin ödenmesinin istendiğini, ancak davacı tarafça herhangi bir itiraz olmadığı gibi bir ödemede yapılmadığını, dosya takip aşamasına geldiği esnada ödenen kredi bedelinin kurumca EFT yolu ile müvekkili bankaya iade edildiğini, ancak dosyanın takibe aktarıldığını, iade edilen bedelin ana para tutarını bile karşılamadığını, davacı tarafın müvekkili bankaya başvurduğunda kendisine durumun izah edildiğini, defaten ödeme yapılması halinde faizlerde indirim uygulanacağının belirtildiğini, ancak bir ödeme yapılmadığını, her ne kadar dosya ihtamame bedeli üzerinden icra takibine aktarılsa da, takip bedelinde ödeme tutarının görünmediğini, yasal olarak ihtarname tutarının takibe aktarılması gerektiği için ihtamame tutarı üzerinden takibe geçildiğini, ancak davacı tarafa ve vekiline dosyanın defaten ödenmesi halinde borç tutarının sözlü olarak bildirildiğini, buna göre 04/06/2010 tarihi itibariyle ( yani kurumca iade ödemesinin yapıldığı tarih ) davacının ana para borcunun 6.002,60TL. olduğunu, kurumca yapılan ödemenin o zamana kadar işlemiş faiz ve ana para borcuna kesildiğini, hali hazırda bu bedele faiz işlemeye devam etme ettiğini, bu nedenle her ne kadar davacı tarafın borcunun takip tutarındaki rakam olmasa da hali hazırda halen borcun devam ettiğini, yasal olarak ihtamame tutarı üzerinden aktarılması gerektiği için takibin bu bedelden açıldığını, ancak davacı tarafın hali hazırda borcunun devam ettiğini, şu andaki borcun yaklaşık 6.500,00TL. Olduğunu, bu hususun sunacakları delillerden de anlaşılacağını, açıkladıkları nedenlerle davanın reddine, davalının 40’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama harç ve giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.

Dosya hesap yönünden incelenmek üzere Sakarya Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü öğretim üyesi Mali Müşavire tevdi edilerek rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda; “Davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesinin 6. maddesinde bankanın sorumluluğunun hükme bağlandığını, 6. maddenin 2. fıkrasının dava konusu olaya uygun düştüğünü, sözleşmenin 6/2. maddesinin “Banka bu krediyi satıcı ve sağlayıcı ile yaptığı özel yazılı kampanya anlaşmaları çerçevesinde belli bir mal veya hizmetin satın alınması/sağlanması şartıyla kullandırması ve bu kredi tutarını doğrudan satıcı/sağlayıcıya ödemesi halinde, satın alınan malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim edilmemesinden satıcı veya sağlayıcı ile birlikte sorumlu olur. Bankanın sorumluluğu sadece hiç ya da zamanında teslim edilmeme durumu ile sorumlu olup mal veya hizmetteki ayıplardan eksiklerden ve benzeri hususlardan banka sorumlu değildir.” şeklinde olduğunu, madde dava konusu olay açısından irdelendiğinde, bankanın bu krediyi davacı F. T.’nın emekli olabilmesi için SGK’ya ödediğini, fakat davacının emekli olamadığı için kredi taksitlerinin ödenemediğini, davacının emekli olamaması üzerine bankanın SGK’ya aktardığı krediyi yaklaşık iki yıl sonra SGK’nın, bankaya iade ettiğini, yukarıdaki madde ve dava konusu olay birlikte incelendiğinde banka ve SGK’nın birlikte sorumlu olduğunun ortaya çıktığını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6/2. maddesine göre dava konusu olayda davacının sorumluluğu bulunmadığı için borç rakamı da hesaplanmadığını, SGK’nın krediyi gecikmeli iade ettiği için kredinin temerrüt faizlerinin ve diğer masrafların bu kurumdan tahsil edilmesinin uygun olacağını, sonuç olarak imzalanan kredi sözleşmesinin 6/2. Maddesine göre dava konusu olaydan banka ve sağlayıcı konumunda olan SGK’nın sorumlu olduğunu” mütalaa etmiştir.

Yapılan yargılama toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava İİK.nun 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.

Davacı taraf, Sapanca İcra Müdürlüğü’nün 2010/532E. sayılı takip dosyasında talep edilen alacaktan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi talep etmiştir.

Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.

Daya konu olay, davacının emekli olabilmek için, davalı banka ile SGK kurumu arasında yapılan sözleşme gereğince davalı bankadan kredi kullanmasına ilişkindir. Davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesinin, bankanın sorumluluğunun hükme bağlandığı 6/2. Maddesine göre, banka ve SGK’nun birlikte sorumlu olduğu, SGK’nun krediyi gecikmeli iade ettiği için kredinin temerrüt faizlerinin ve diğer masrafların bu kurumdan tahsil edilmesinin gerekmesi, dava konusu olayda davacının sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Her ne kadar davacı taraf kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de, somut olayda kötü niyet tazminatı şartları oluşmamıştır. İcra takibi durdurulmadığı gibi taraflar arasındaki ihtilaf yargılamayı gerektirdiğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Neticede davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;

1- Davanın kabulüne, davacı F. T.’ın Sapanca İcra Dairesinin 2010/532 Esas sayılı takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,

2- Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,

3- Alınması gerekli 1.035,00 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 258,75 TL harcın mahsubu ile 776,25 TL bakiye karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,

4- Davacı tarafından yapılan 17,15 TL başvuru harcı, 258,75 TL peşin harç, 15,00 TL tebligat posta gideri, 150,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 440,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

6- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan ve takdir olunan … TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yasal 15 günlük süresi içerisinde mahkememize verilecek temyiz dilekçesi ile Yargıtay da temyizi kabil olmak üzere, 03.03.2011 tarihinde verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Bu Yazıyı Paylaşın