Çiklitler ve vatozlar, birden beşe kadar olan rakamlarla basit ekleme ve çıkarma işlemleri yapabiliyor. Bu durum, Bonn Üniversitesince yürütülen ve üç gün önce Scientific Reports bülteninde yayımlanan yeni bir araştırmada gösterilmiş. Hayvanların bu kabiliyete ne için ihtiyaç duyduğu ise bilinmiyor.
Önünüzdeki masada birkaç tane bozuk para olduğunu düşünün. Para miktarı küçükse, tam olarak ne kadar olduğunu doğrudan söyleyebilirsiniz. Saymanıza bile gerek kalmaz, kısa bir bakış atmanız yeterlidir. Çiklitler ve vatozlar ise bu bağlamda bize şaşırtıcı derecede benziyor: Ufak miktarları kesin biçimde ve muhtemelen saymadan tespit edebiliyorlar. Örneğin, miktar olarak üç adedi dört adetten hatasız şekilde ayırt etmek üzere eğitilebiliyorlar.
Aslında bu durum bir süredir biliniyor. Fakat Bonn Üniversitesi Hayvanbilim Enstitüsünde çalışan Prof. Dr. Vera Schluessel’in öncülüğündeki araştırma grubu, şimdi her iki türün de hesaplama yapabildiğini göstermiş. “Hayvanları basit ekleme ve çıkarma yapmaları için eğittik” diye açıklıyor Schluessel. “Bunu yaparken, başlangıç değerini bir artırmaları veya azaltmaları gerekiyordu.”
Mavi “bir ekle”, sarı ise “bir çıkar” anlamına geliyor
Peki bir çiklit balığına “2+1” ya da “5-1″in sonucunu nasıl sorarsınız? Araştırmacılar, başka araştırma gruplarının arılarının matematiksel kabiliyetlerini test etmede başarıyla kullandıkları bir yöntemden faydalanmış: Balıklara bir dizi geometrik şekil göstermişler (ör. dört kare). Bu nesnelerin mavi renkli olması “bir ekle” anlamına geliyor, sarı renk ise “bir çıkar” anlamını taşıyormuş.
İlk uyaranın ardından (ör. dört kare), hayvanlara beş ve üç karenin yer aldığı iki yeni görüntü gösterilmiş. Doğru görüntüye yüzen balıklara (ör. “mavi” aritmetik işlemindeki beş kareye) yiyecek ödülü verilmiş. Yanlış cevap verdiklerinde ise elleri boş dönmüşler. Zamanla, mavi rengin başlangıçta gösterilen miktarı bir artırdığını ve sarı rengin bir azalttığını öğrenmişler.
Peki balıklar bu bilgiyi kendilerine verilen yeni görevlere uygulayabiliyor muydu? Renklerin ardındaki matematik kuralını gerçekten özümsemişler miydi? “Bunu kontrol etmek için eğitim sırasında bazı hesaplamaları kasıtlı biçimde es geçtik” diyor Schluessel. “Yani 3+1 ve 3-1’i dahil etmedik. Öğrenme aşamasından sonra, hayvanlar bu görevlerle ilk defa karşılaşmıştı. Fakat bu testlerde dahi büyük oranda doğru cevabı seçmişlerdi.” Bu durum, hayvanların mavi bir 3 gösterildikten sonra dört veya beş nesne arasında seçim yapması gerektiğinde bile geçerliliğini korumuş; yani buradaki iki sonuç, başlangıç değerinden daha büyükmüş. Bu bağlamda balıklar beş yerine dördü seçmiş ve ‘sunulan en büyük (veya en küçük) miktarı seç’ kuralı yerine ‘her zaman bir ekle veya çıkar’ kuralını öğrendiklerini göstermişler.
Serebral korteks olmadan hesaplama yapmak
Bu başarı araştırmacıları bile şaşırtmış çünkü bu görevler, gerçekte tanımlananlardan çok daha zorluymuş. Balıklara aynı şekle sahip nesneler değil (ör. dört kare), farklı şekillerden oluşan bileşimler gösterilmiş. Örneğin bir “dört”; küçük ve büyük bir daire, bir kare veya bir üçgenle temsil edilebilirken, başka bir hesaplamada ise farklı boyutlu üç üçgen ve bir kareyle temsil edilebiliyormuş.
“Dolayısıyla hayvanların, tasvir edilen nesnelerin miktarını tanıması ve aynı zamanda bunların renklerinden hesaplama kuralını çıkarması gerekiyordu” diyor Schluessel. “Esas görüntü iki sonuç görüntüsüyle değiştirildiğinde, her ikisini de işler belleklerinde tutmaları gerekiyordu. Üstelik sonrasında doğru sonuca karar vermeleri gerekiyordu. Genel olarak bunlar, karmaşık düşünme becerileri gerektiren şeyler.”
Balıkların bir neokorteks barındırmaması bazılarına şaşırtıcı gelebilir. “Serebral korteks” şeklinde de bilinen beynin bu bölümü, memelilerde karmaşık bilişsel görevlerden sorumlu. Dahası, her iki balık türünün de doğada çok iyi rakamsal kabiliyetlere ihtiyaç duyduğu bilinmiyor. Diğer türler, cinsel partnerlerinin şerit sayısına veya kuluçkalarındaki yumurta sayısına dikkat edebilir. “Fakat vatozlarda ve çikliklerde böyle bir şey bilinmiyor” diye vurguluyor Bonn Üniversitesinde çalışan hayvanbilim profesörü.
Schluessel’e göre deneylerin sonuçları, insanların diğer türleri küçük görme eğiliminin onaylanması şeklinde de görülebilir; özellikle de yakın ailemize veya genel olarak memelilere ait olmayan türleri… Dahası balıklar çok da sevimli değil ve kucaklanası kürkleri veya tüyleri yok. “Buna göre, bizden epey uzaktalar; ayrıca ticari balıkçılık endüstrisinin acımasız uygulamalarında ölmeleri de insanların pek umrunda değil” diyor Vera Schluessel.