İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR :
İlgili hakkında uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri sırasında elde edilen görüşme kayıtları, CMK’nın 135. maddesinin 8. fıkrasında sayılan katalog suçlar arasında göreve dair sırrın açıklanması suçunun bulunmaması sebebiyle CMK 138/2. madde gereğince tesadüfi delil olarak kabul edilemeyip dışlandığında, dosya arasında bulunan ve yine mahkemenin gerekçesine konu polis memuru tanığın yeminli beyanı, sanığın ikrarı, GBT sorgu kayıtları ve sorgu ekran çıktısı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; tebliğnamede fiilin hukuka uygun şekilde delillendirilmediği gerekçesiyle bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Başka bir soruşturma kapsamında CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişiminin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına karar verilenin, İl Emniyet Koruma Şube Müdürü olan sanık ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında yakını olan hakkında arama kaydı olup olmadığı hususunda bilgi talep etmesi üzerine sanığın polis memurunu aradığı ve GBT sorgulaması yapmasını istediği,ilgiliden, belirtilenin aranan şahıslardan olmadığını öğrendikten sonra da ilgiliyi arayarak bu bilgiyi verdiği iddia ve kabul olunan olayda,
Suç tarihinde hakkında arama kaydı bulunmayanın, bizzat veya avukatı aracılığıyla emniyet birimlerine başvurarak, sanık tarafından ilgiliye iletilen bilgiyi alabileceği, dolayısıyla “hakkında arama kaydı bulunmadığına ilişkin” bu bilginin TCK’nın 258. maddesinde sayılan “gizli kalması gereken belge, karar, emir ve diğer tebligat” niteliğinde değerlendirilemeyeceği, bu itibarla somut olayda göreve dair sırrın açıklanması suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı, ancak; Bilgi Toplama Yönergesinin 21/f maddesine göre sanığın polis memurundan görevi gereği bilgi alma imkanı bulunduğu da gözetilip, ilgili ya da avukatı dışında 3. bir şahsa telefonla bilgi vermek suretiyle kamunun zararı veya kişilerin mağduriyetine neden olma ya da kişilere haksız menfaat sağlama biçimindeki objektif cezalandırma koşullarından birinin gerçekleşip gerçekleşmediği ve eyleminin TCK’nın 257/1. maddesi uyarınca icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağı denetime imkan verecek şekilde tartışılmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde göreve dair sırrın açıklanması suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre de;
Ceza asgari hadden verilmesine rağmen denetim süresinin TCK’nın 51/3. maddesine aykırı biçimde gerekçesiz olarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle fazla tayini,
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 gün, 2008/2-149-163, Ceza Genel Kurulunun 13/11/2007 gün, 2007/8-171-235 Sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK’nın 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu bulunduğu nazara alınmadan, “sanığa verilen cezanın ertelenmiş olması nedeniyle” şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmaması,
SONUÇ :
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/ son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.