Enflasyonda tepe noktayı yakaladığımız söylemi ve yılın ikinci yarısında düşüş seyrine gireceğinin belirtilmesi yüksek perdeden tekrarlanmaya başlandı. Elbette ağızının içinde herkes ‘baz etkisiyle’ diyor ama bunu da kısık bir biçimde dile getiriyor.
Öncelikle baz etkisiyle her yıl beklenen ama son 3-4 yıldır gerçekleşmeyen, aksine bu sene baz etkisinden umutlananların geçen yılki söylemlerinin aksine yüksek çıkan enflasyon oranlarının yaşattığı çelişki nedense hiç konuşulmuyor.
Bu sene gerçekten böyle bir etki çıkacak mı, bilmiyoruz. Beklenti anketlerinin bu doğrultuda açıklanması bir anlam ifade etmiyor. Çünkü yılın sonuyla başı arasında büyük sapmalardan utanç duymayanların, baz etkisiyle düşüş çıkmazsa bunu da sorun edeceğini sanmam.
Ama velev ki çıktı. Ne değişecek? Öncelikle sokaktaki insanın satın alma gücündeki erime sürerken, firmalar maliyetlerindeki önlenemez yükselişi yaşarken, fiyat istikrarını enflasyon oranıyla alakalı zannedenlerin umursamayacağı bir realite ortaya çıkacak. Aşırı yoksulluk…
Ayrıca eski tartışma da anlamsız hale geldi. Zira eskiden enflasyonun gerçek açıklanmamasıyla, insanların yılbaşında alacakları zamlar da kırpılıyor, bir anlamda peşin vergi tahsil ediliyordu ya da fatura ücretli kesime yıkılıyordu.
Şimdi geldiğimiz noktada, son açıklamalarla daha da perçinlenen bir başka saçmalık oluştu. Gerçekleşen enflasyonun bile dikkate alınmadığı, hayallerdeki hedeflenen enflasyon oranında maaş artışlarının konuşulduğu bir ülke.
Kimsenin inanmadığı rakamları bile baz almayan, aklında bir rakam geçirip, sonra da gerçekleşmesini temenniye ve geniş halk kitlelerinin fakirleşmesine, küçük işletmelerinin ayakta kalma umudunu kaldırmasına bile aldırış etmeden yürüyen bir ekonomi yönetimine sahibiz.
Son açıklamalardan anlıyoruz ki, bu kadar büyük bir yoksullaşmanın yaşandığı ülkede sene sonunda yeni yıl için zam pazarlığı kapısını yüzde 14’ten başlatacaklar ve belki de yüzde 33 fazla verip yüzde 20’lerle kapatıp, insanlardan alkış bekleyecekler.
Peki bu sonuç verir mi? Yılın ortasına geldiğimiz şu noktada, yılbaşında uygulamaya konulan benzer bir faaliyetin insanları yakan sonuçları ortada. Bu haliyle ve bu maaşlarla yılın sonunun getirilmesi olanaksız.
Zaten bir ülkede ‘önümüzde seçim yok’ diye başlayan cümleler kurulmaya başlandıysa, orada kararların ekonomik gerçeklerle değil, siyasi rüşvet mekanizmasıyla oya tahvil edilen amaçlar doğrultusunda yapıldığı itiraf edilmiş oluyor.
Lakin makas o kadar çok açıldı ki, önümüzdeki dönem seçim olmaması hiç bir şeyi değiştirmez. Yılın sonunu insanlar bu rakamlarla getiremezler.
Anlamlı bir artış yapmadığınız ve örneğin asgari ücreti yükseltirken işvereni de sahiplenmediğiniz sürece, talebin dozu git gide artacaktır ve Türkiye’yi 2025 yılında bir seçimle karşı karşıya bırakması kaçınılmaz olacaktır.
Bu nedenle Şimşek kalır mı, gider mi bilmiyorum, ama bu maaşlarla yıl gitmez. Bence herkes hesabını kitabını buna göre yapsın.