Türkiye reel faiz çıtasına yaklaşmış. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek IMF-Dünya Bankası Toplantısı’nda bunu söyledi. Bu ne demek peki? Şu an Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 30 olduğuna göre, enflasyonu yüzde 33 kabul ediyorlar demektir.
Yani ekonomi yönetimi, mevcut enflasyonu yok sayıp, hedeflenen enflasyonu esas alarak faiz / mevduat dengesini sağlayabileceğine inanmış gözüküyor. Yoksa bunu söyleyerek enflasyonun düşeceğine inandıklarını düşünmek istemem.
Çünkü bu aynı kısır döngüye girdiğimiz anlamına gelir. Daha önce talep üzerine faiz düşürmek, enflasyona göre mümkün olmadığında gıda ve enerji harcamalarını dışarıda tutarak, ‘aslında enflasyon düşükmüş’ oynayan ve hiç bir işe yaramadığı gibi, düşürdükçe piyasa faizlerinin yükselmesine neden olan anlayışın tekrar geri döndüğünü bize anlatır.
‘Faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ fiyaskosunun, başka bir lisanda ‘enflasyonu düşüremiyorsak, hedeflediğimizi baz alırız böylece enflasyon düşük gözükür, biz de yüzde 35 faizle bunun altından sıyrılırız’ demek istiyor olabilirler. Ama tutmaz.
Emeklisinden asgari ücretlisine kadar kötü bir haberim var. Bu yönetim hangi kriterlere göre ulaşacağını bilmediğimiz, temennilerle ilerleyen ve kurguyu değiştirmeden sonucu değiştireceğine inanan bu zehirlenmenin etkilerini göstermeye devam ediyor.
Yaşanmış yıpranmayı yok sayıp, bunu dar gelirliye yükleme niyetinde oldukları çok açık. Hamleyi içte yaparsanız, sadece insanları fakirleştirirsiniz. Fakat para beklediğiniz insanların karşısına çıkıp bunu söylerseniz, en hafif tabirle size gülerler ve güvenleri daha çok kaybedersiniz.
Körfez sermayesinin geleceğini söyleyerek ‘gel gel’ yaptığınızda diğerlerinin geleceğine inanmak da bir başka açmaz. Temel problemin ekonomi politikasızlığı olduğunu ve ne yazık ki ‘istersem olur’ anlayışıyla ekonomide sonuç alınamayacağını anlayamamış bir bakış açısı söz konusu.
Reel faiz oranlarına yaklaştık denildiğinde fotoğrafı böyle okumuyorsanız hata yaparsınız. Çünkü niyet yüzde 33’ü gerçek olmasa bile kamuoyuna dayatmak ve israfı sadece dile pelesenk edip, tüm yükü gelirini arttırmadığınız kişilere yüklemek anlamına gelir.
Bundan daha garip olan ise TL’nin son derece cazip bir para olduğunu parayı yöneten ve işi para yönetmek olan insanlara söylüyor olmanızdır. Vatandaşınızdan beklediğiniz fedakarlığı, onların da inanmasını isteyerek beklemek en iyi tabirle saflık olur.
Şunu anlıyoruz ki Türkiye’nin verileriyle, verileri üzerinden gerçeğiyle yüzleşmeye, sorunu ortaya koyarak gerçekten kalıcı çözümler aramaya niyeti yok. Bunu bir gazeteci olarak ben anlıyorsam finansın kurtlarının anlamaması mümkün mü?
Ne yazık ki yine ‘seçimi atlatalım’ oynuyoruz ve seçimi olayın merkezine koyarak, çözüm konuşmuyoruz. Bu bakış açısının bizi götüreceği tek yer, üzülerek söylüyorum ki ağırlaşmış bir ekonomi faturasıdır. Yüzleşin artık şu gerçekle ve çözümü konuşalım.