İnsanoğlu yüz yıllardan beri dünyanın hemen hemen her yerinde izler bırakıyor. Hatta en yüksek dağların zirvesinde bile… Örneğin Alplerden alınan buz karot örneklerinde, Romalıların maden ocaklarına ait kurşun ve diğer ağır metal partikülleri tespit edildi. And dağlarındaki buzulda ise Güney Amerika kültürlerinin 2700 yıl önce bakır işlemeye başladıkları saptandı. Hatta İspanyol kaşiflerinin maden rezervlerini boşaltmaları bile And dağlarındaki buzullarda izler bıraktı.
Son bir çalışma ise insanın etkinliklerin sadece belli bir bölgede değil binlerce kilometre uzaklıkta bile izler bıraktığını ortaya koyuyor. Orta Himalaya bölgesinde 7.200 metre yüksekliğinde bulunan Dasuopu buzulundan alınan buz karot örneklerinde bile endüstrileşmenin ayak izleri tespit edildi. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden Paola Gabrielli’nin açıklamasına göre söz konusu örnek dünya genelinde en yüksek noktadan alınan örnek. Araştırma çerçevesinde 1499 ila 1992 yılları arasına ait buz karot örneklerinde 23 farklı ağır metalin izleri arandı.
Sonuçlara göre Dasuopu buzulunda 1780 yılından itibaren ağır metallerin dikkat çekici bir şekilde arttığı görülüyor. Özellikle de kadmiyum, krom, molibden, antimon, nikel ve çinko çok fazla. Bu eser elementler daha çok kömürün yakılmasıyla ortaya çıkar. Bu fosil yakıtın o tarihlerde Asya’da henüz yaygın olarak kullanılmadığını söyleyen Gabrielli ve ekibi ağır metallere bağlı kirlenmenin büyük ölçüde Avrupa’daki emisyona bağlıyorlar.
Çünkü 18.yy’ın sonlarında İngiltere’de endüstriyel devrim gerçekleşmiş, dolayısıyla da kömür buhar makinelerinde yakıt olarak kullanılmaya başlanmıştı. 1780 yılından itibaren kömür kullanımı özellikle İngiltere’de fazlasıyla yaygındı. 19. yüzyılın ortalarına dek ise kömüre bağlı teknoloji Avrupa’nın geri kalan bölgelerine de yayılmıştı.
Araştırmacılara göre Himalaya buzundaki ağır metal kirlenmesinin artışı Avrupa’daki endüstrileşmenin başlamasıyla ilgili olmalıydı. Peki ama nasıl? Kömürün yakılmasıyla ortaya çıkan emisyonlar rüzgârlarla Asya’ya kadar taşınmıştı. Hava raporu verilerinin değerlendirilmesi sonucunda, 18. yüzyılın sonundaki iklimin, Kuzey yarım kürede kış aylarındaki Batı rüzgârlarını güçlendirdiği anlaşıldı. Bu Batı rüzgârlarıyla da Avrupa’daki emisyonlar Asya’ya kadar ulaşmış olabilirdi. “Himalayalar’da 1810 ila 1880 yılları arasında kuvvetli kar yağışının etkin olduğu bir dönem bu zararlı maddeleri havadan temizleyerek buzul buzuna hapsetmişti” diye açıklıyor bilim insanları. Fakat endüstrileşmenin başlamasıyla artan kömür emisyonu havayı kirleten tek faktör değildi.
Araştırmacılar 19. yüzyılda meydana gelen orman yangınlarının da kirliliğe yol açmış olabileceğini ve bu yangınların en az bir kısmının ise insan kaynaklı olduğunu düşünüyorlar. Özetleyecek olursak araştırma, insanın bundan 200 yıl önce bile atmosfere önemli izler bıraktığını ve hava kirliliğinin daha o zamanlarda bile çok uzak bölgelere yayıldığını kanıtlıyor.
Nilgün Özbaşaran Dede